| Aralık | 2020 | DIGER YAZILAR | Okunma: 881
Tasavvuf Hepimizi Ilgilendirir
Prof. Dr. Süleyman Derin

Sufiler bastan beri insanin gönlüne, ruhuna hitap etmislerdir. Gönle hitap ettikleri için de onlarin mesajlari hiçbir zaman eskimez, bilakis zaman geçmesiyle daha fazla deger kazanir. Islami ilimlerin bazi konulari her insani ilgilendirmez, mesela bekar bir insan evlilik ve bosanma ahkamini bilmese de olur, hakeza fakir birisi de zekatin detaylarini bilmek zorunda degildir. Bu hususlarin hak oldugunu kabul etmek insanin felaha vasil olmasi için yeterlidir. Halbuki tasavvufun konulari hemen herkes için büyük oranda geçerlidir. Mesela sufilerin en çok mesgul oldugu amel olan Allah’i zikir, O’nu (cc) bilme manasina marifetullah, hasyetullah zengin-fakir, evli-bekar her Müslüman için gereklidir. Dünyayi kalbimize sokmama manasina zühd, bugün içinde yasadigimiz maddeci toplumun hastaliklarinin tedavisi için her zamankinden daha lüzumlu hale gelmistir. Zira modern Müslüman, üretmeden tüketme, borçlanarak da olsa gerçekten ihtiyaci olmayan esyayi satin alma hastaligina kapilmistir. Bizi her yandan saran reklam bombardimaninin etkisinden ve tüketim çilginligindan kurtulmanin en saglam yolu tasavvufi bir egitimden geçer. Özellikle Naksilerin belirledigi on bir esasi modern zamana verilen en güzel mesaj olarak ele alabiliriz. Biz bunlarin bazilarini örnek olmasi açisindan zikredecegiz. Azina bakip çogu hakkinda fikir sahibi olmak gerekir.

Halkin Nazarindan Hakk’in Nazarina Tasavvuf
Prof. Dr. Selahattin Yildirim

Islam ilim ile ameli bir bütün olarak ele almis, ilimsiz amelin temelsiz; amelsiz ilmin de faydasiz olacagini ortaya koymustur. Ilim ve amel kelimelerinin ayni kök harflerinden olusmasi da bu bütünlüge isaret eder niteliktedir. Ilim her seyin temelidir. Hazret-i Adem’e melekler karsisinda üstünlük kazandiran ve meleklerin ona saygi secdesine davet edilmelerinin sebebi Allah’in kendisine bahsettigi kainat ve içindekilerle ilgili derin bilgi olmus, böylece zikri temsil eden melekler karsisinda ilim burcunu temsil etmistir. Ilim günesi dogunca da zikir mumunun aydinlatma gücü azalmistir. Bunun yaninda Iblis ile Hazret-i Adem’in durumu mukayese edildiginde ilmin de her sey demek olmadigi görülmektedir. Bunun içindir ki, amelsiz ilim meyvesiz agaca benzetilmistir.
Allah Tealanin ibadetle mükellef yarattigi kullarin sorumluluklari farz, vacip, sünnet ve müstehap amellerden ibarettir. Farzlar da farz-i ayn ve farz-i kifaye olmak üzere iki kisma ayrilir. Ilim, farz-i kifaye olmakla beraber bazi hususlar vardir ki bunlara iliskin bilgi farz-i ayndir. Bunlar tevhid ilmi -Allah’in isim ve sifatlarini bilme-, ilm-i hal bilgileri ve tasavvuf ilmidir -kadere iman, sükür, riza, sabir ve tevekkül gibi kalbi alakadar eden ilimler-. Imam Gazzali, “Tasavvuf farz-i ayndir. Peygamberlerden baska herkes tehlikeye maruzdur.” demis, Ebü’l-Hasen Sazeli de, “Bizim bu ilmimizle derinlemesine alakadar olmayanlar için masiyetlere dalmis olarak ölme tehlikesi vardir.” demistir.

Duygulari Yönetirken Tasavvuf
Dr. Ahmet Murat Özel

Son zamanlarda birden fazla kanalda, çokça ilgi gören, terapinin merkezde oldugu filmler var. Bu filmlerde kahramanlarin irili ufakli psikolojik sorunlarini terapistle birlikte dinliyor, bu sorunlarin arka planlarini onunla birlikte merak ediyoruz. Hayatinda terapi sahnesi görmemis, bir terapistin önünden geçmemis milyonlar, birlikte bir terapi simülasyonuna gönüllü maruz oluyoruz. Ve devaminda hemen herkes, izledigi karakterleri birileriyle karsilastiriyor, terapistin yorumlarini gündelik hayatinda kullaniyor. Böylece psikoloji basbayagi popülerlesiyor. Bir zamanlar nispeten daha az kamusal ve daha az popüler olan psikoloji artik herkesin hayatinin ortasina dank diye düstü anlamina geliyor bu. Her birimiz artik biraz psikologuz. Terapi artik, genis halk kitleleri için de toplumsal bir hassasiyet doguran, baskalarindan saklanan bir sey olmaktan çikip normallesiyor. Insanlar ekranda izledikleri, kendilerini dinleyen birinin kendi hayatlarinda da bulunmasini içten arzuluyorlar.

Tasavvufun Çagrisi Gönül Çagrisidir
Doç. Dr. Ibrahim Baz

Islam’in hal diliyle davetini daha ziyade tasavvuf ehli üstlenmistir. Esasinda tasavvufun söyledigi Islam’in söylediginden baska bir sey degildir. Ancak tasavvufun kendine has bir dili vardir ki, bu dil çogu zaman kelimelere sigmayacak kadar derin ama bir o kadar sade, saf ve bir tebessüm kadar samimidir. Çünkü tasavvufun dili, kalpten kalbedir. Insani degerlerin iflasa dogru gittigi, vahsetin ve zulmetin karanligindan gögün karardigi ve insanlarin istikametlerini kaybedip yersiz ve yönsüz bir sekilde dolastigi su günlerde onlarin kalplerine konusacak bir dile ve bu dili konusacak gönüllere ihtiyaç vardir. Insani derleyip toparlayip kendine getirecek bir gönül diline. Tarihi tecrübe gösteriyor ki, tasavvuf bu dil gücüne ve insanin bütün boyutlarini kusatacak ve onu kurtaracak derinlige sahiptir. Peki nedir tasavvufun çagrisi?

Tasavvuf Bize Neyi Kaybettigimizi Hatirlatiyor
Kamil Yesil

Tasavvufu ders olarak okutan hocalarimiz, kelimenin istikaki ile basliyor. Bazilari, yün manasina gelen suftan türedigini söylüyor. Bu izaha göre ilk mutasavviflar tevazu ve dünyevi alayise önem vermediklerini göstermek için, dönemin en ucuz, en gösterissiz elbisesi, el ile dokunan yün giydikleri için onlara mutasavvif denmistir. Bilindigi gibi Islam; sekli, kilik kiyafeti, sureti esas almaz fakat tamamen göz ardi da etmez. Bazilari Ashab-i suffa ile irtibatlandirarak tasavvufu, sohbet ve zikir ehli Ashab-i kirama nispet ediyor. Bir kisim hocalar da ilim, hikmet sevgisi manasina gelen sophia ile akraba görüyor.

Kur’an-i Kerim’i Tasavvuf Yasamaktir
Doç. Dr. Mahmud Esad Erkaya

Islami ilimlerin temel kaynagi olan Kur’an-i Kerim, tasavvuf ilminin de düsünce ve uygulamalarina kaynaklik teskil etmektedir. Sufiler, temel tasavvuf kavramlarindan kendilerine özgü uygulamalarina kadar her meselede Kur’an’in ilke esaslarina bagli kalmislardir. Onlarin, eserlerinde ele aldiklari meseleleri Kur’an’dan deliller getirerek anlatmayi kendilerine prensip edinmeleri de bunun açik bir göstergesidir. Tasavvufta özellikle ahlak kapsaminda mütalaa edilebilecek kavramlar dogrudan Kur’an’dan alinmistir. Üstelik diger Islami ilimlerin ihmal ettigi ihlas, husu, isar, riza, takva, sükür, sidk, tevekkül, tefviz, sabir, mücahede, sohbet, tebettül, zikir ve tevbe gibi Kur’ani kavramlar tasavvuf kitaplarinin en basta gelen mevzularini teskil etmistir. Böylece mutasavviflar Kur’an’in anlasilip yorumlanmasinda önemli bir rol üstlenmislerdir.

Çaglari Asan Nese: Tasavvuf
Doç. Dr. Nurullah Koltas

Bu âlemi, asil vatana olan seyirde türlü çileler ve ayarticilarla kusatilmis bir süreç olarak düsündügümüzde, kim oldugumuzu hatirlamak ya da sufi terminolojisindeki ifadesiyle, kendini bilmek de bir uyanis ve dirilis imkani olarak karsimiza çikmaktadir. Bu imkanin yerli yerinde kullanimi ise modernite ile birlikte daha asikar hale gelen nisyan katmanlarinin aralanisina imkan saglamakta ve kimilerine göre ancak inisiyatik ölüm olarak adlandirilabilecek topyekûn bir manevi kalkinmayla asilabilecek bir duruma isaret etmektedir. Bahsi geçen ölümü, “Insanlar uykudadir; ölünce uyanirlar.” hadis-i serifi isiginda ele aldigimizda, insanin her an yüz yüze oldugu fiziki ölümden önce hakikatin ayirdina varis olarak da nitelendirilebilecek tahkikle iç içe bir uyanisin saglanmasi, dikkatimizi bir teyakkuz olarak da izah bulacak kalbin harekete geçirilmesi ihtiyacina çekmektedir. Dolayisiyla beserin, insan mertebesine yükselmesi için atilacak adimlar siralandiginda, ölüm ve dirilisin ayni anda gerçeklesebilecegi tahkik, öncelikli bir konuma sahip görünmektedir.

Tasavvuf Ashabin Hali ve Hayatidir
Dr. Ibrahim Tozlu

Sahabe-i kiram, Resulullahin etrafinda cem olan ilk mü’minlerdi. Sehirde olup biteni görmeye basladiklarinda henüz cehalet asriydi. Herkes bakiyordu ama görmüyordu; Kabe nedir, dünya nedir, ölüm nedir, Allah kimdir, idrak edemiyorlardi. Halbuki yüce Mevla’nin bir muradi vardi; bilinmek ve ibadet edilmek. Derken Cebrail (as) geldi; “Yaratan Rabbinin adiyla oku.” dedi. Ilmin, bilmenin kapisiydi bu gelis. Vahiy melegi onu açti; Hira’dan halka gelen zahiri ve batiniyla artik Allah’in Resulü idi. Her seyi O (sas) ögretecekti. Anlamadi müsrikler ve, “Muhammed, Rabbine âsik oldu.” dediler, geçtiler. Gönül gözüyle hakikati idrak edenler ilk mü’minlerdi; Hatice, Ebu Bekir, Ali, Osman, Zübeyr, Talha (r. anhüm) Neler yasadilar neler! Mesela Ebu Hureyre vardi Suffe ashabi içinde; sevgilinin kapisinda günlerce aç bekledi ama Hane-i saadetten asla vazgeçmedi. Pek çogu canlarini mallarini feda ettiler. Rahmet deryasindan bir an ayri kalmak, süfli emellere kapilivermek kalplerine sinmedi hatta, “dünya onlara dar geldi.” (Tevbe, 118)

Tasavvuf Unutuslar Çaginda Hakk’i Hatirlamaktir
Sami Bayrakci

Modern insan, her seyi parçaladi. O kadar parçaladi ki, sira kendisine geldi. Önce dis dünyasini, sonra iç dünyasini lime lime ederek, varligini parçalar üzerine/üzerinden ikame etti. Bu durum, insanligin en aci tecrübelerinden biri olarak yasanmaya devam ediyor. Bundan daha aci olani ise tevhidin temel eksenini ve degismez özünü olusturdugu Islam dininin mensuplarinin da bu parçalanmisliga kapilmalari. Parçalamak, her seyi aslindan kopardi. Insanoglu yeryüzünde halife oldugunu unuttu. Aslini unuttu. Kopup geldigi cenneti unuttu. Hakikatini unuttu. Nihayet ruhunda biz iz tasidigi Rabbini unuttu. Hatirlamamak için elinden ne geliyorsa yapmaya devam ediyor. Kapitalizmin muhteris mucitleri, insanin hatirlamasiyla tüm sistemlerinin alasagi olacagini, baslarina göçecegini biliyor. Onun için, unuttuklarini hatirlamasin diye, her gün seytani yeni bir planla, her saat nefsani yeni bir oyunla insanin karsisina dikiliyor.

En Büyük Ihya Hareketi: Tasavvuf
Said Yavuz

Bir büyük üsluptur, diyorum tasavvuf için, nasil bir tanimlama yapalim dediklerinde. Müslümanin ince isçiligi. Kalbi sadece Hakk’in zikrine amade kilmak için ona usulünce anlatmak. Ona anlayacagi dilden konusmak. Insandan ve insani olandan uzaklasildigi günümüzde neden bu yola ihtiyacimiz daha da belirginlesti? Niçin tasavvuf, bizler için korunakli bir alanken baskalari için bir tehdit unsuru olarak görülür. Bu konulara dair birkaç madde bulacaksiniz asagida. Yasadiklarimiza dikkatle bakilinca bu yolun içeriden ve disaridan yapilan bütün hücumlara ragmen berrakligini ve kadim çagrisini sürdürmesi, üzerinde durulmaya deger bir hususiyet arz ediyor: Mutasavviflar, esere ve cografyaya sahip çikar. Vahhabilerin kabirleri sirk unsuru saymalari Islam düsmanlarinin en çok isine gelen hususlardandir. Kendi elleriyle yapamadiklari yikimi, sapkin görüsleriyle yön verdikleri, Islam’i, çirkin emellerine alet eden güruhlar araciligiyla yaptilar. Bunu bir tasavvufi cemaate yaptiramazlardi. Ancak uç fikirlerle beslenen gruplarla basardilar. Irak’ta ve Suriye’de onlarca tarihi eser, sirk bahanesiyle havaya uçuruldu. Müslümanlarin o topraklarin sahibi olduklarinin isareti bu eserlerin ortadan kaldirilmasi bilinçli bir eylemdi. Bu eylemi hiçbir tarikat mensubu yapmaz. Çünkü tasavvufun özünde bu eserler, türbeler, çesmeler, kitabeler, her biri bir baska dünyanin habercisi, Allah’i hatirlatan unsurlardir. Her gördügü nesneyi bir sirk unsuru saymaz.

Bir Gönül Seferi: Tasavvuf
Ahmet Edip Basaran

Insan malum, lügatte hem yakinlik kurma hem de unutma anlamlarina gelir. Sadece insan kelimesinde bile Ilahi takdirin tecellileriyle karsilasiriz. Kadim medeniyetin basucu kitaplarina baktigimizda özellikle bu temel kavramlar üzerinde bir yogunlasma görürüz. Ben acizane yakinlik kurmada tasavvufun, unutmama eyleminde ise ilmin izlerini görürüm. Hazret- i Yunus’un, ilmi, insanin kendini bilmesiyle özdes kilan o derin yaklasiminda da, sürekli hatirda tutma, unutmama ikazi saklidir. Çünkü bilgelik insanin insan oldugunu, bir kul oldugunu asla unutmamasiyla kaimdir. Yakinlik kurmak içinse aska, muhabbete, çileye ve sabra ihtiyaç duyariz. Bunlar olmadan insan bir ünsiyet kuramaz. Tasavvuf, bu ünsiyeti kurabilmenin yolunu, yordamini ögreten bir eylem pratigidir. Ilim bir kal ilmi, tasavvuf ise bir hal ilmidir. Hal, dogrudan insanin benlik ve sahsiyet olarak nerede durdugunu, hangi kaygilarin izini sürdügünü gösterir bize. Çünkü halimiz, bu dünyadaki arayislarimizin, adanislarimizin bir toplamini verir bize. Attar’in meshur simurg hikayesinde söyledigi gibi, insan neyi ariyorsa odur. Dolayisiyla bir kul olarak dünyadaki varolusumuzu, temel vazifelerimizi bir istikamet suuru çerçevesinde idrak edebilmek için kendimizi sürekli bir sorgudan geçirmemiz sarttir.

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisinin 100. sayisinda.)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024