Allah’a Yaklastiran Bir Nimet: Ibadet
Ömer Aslan
Islam dini inanç ve ibadetin ayrilmaz birlikteligi
üzerine kuruludur. Dinin özünde bulunan
bu iki kavram birbirinin tamamlayicisidir.
Iman, Müslüman olmanin ilk ve gerekli bir adimiyken;
ibadet bu adimi pekistiren, inanci hayatin her alanina
tasiyan bir kulluk bilincidir. Allah, dinin asli unsurlarindan
olmasi sebebiyle inanan herkese imanda sabit
kalabilme, istikamet üzere olabilme ve ibadeti yerine
getirme sorumlulugu yüklemistir.
Ibadet sözlükte; boyun egmek, alçak gönüllü olmak
ve kulluk yapmak anlamlarinda kullanilir. Dini bir
terim olarak ibadet ise; insanin Allah’a derin bir saygi
ve sevgiyle itaat etmesi, Allah’a yaklasmak ve O’nun (cc)
hosnutlugunu kazanmak için yaptigi fiiller ve söyledigi
sözlerdir. Ibadetlere karsi hassasiyet gösteren ve çok ibadet
ettiklerinden dolayi kendilerine ubbad ismi verilen
sufiler ise ibadeti; Allah’in rizasini kazanma, O’na (cc)
yaklasma ve layik kul olabilme vesilesi seklinde anlarlar.
Naksibendilikte Cezbe ve Süluk
Prof. Dr. Kadir Özköse
Imam-i Rabbani’ye göre seyr ü sülûktan maksat,
usul-i asere denilen ve kat edilmesi gereken
on tasavvufi makami, sirasiyla kat etme çabasidir.
Usul-i asere sisteminde tezkiye-yi nefs önceliklidir.
Bu sistemde nefsin terbiyesi tasfiye-yi kalpten önce
gelmektedir. Usul-i asere sisteminde velayet ve hidayet
makamina ermek için bir mürside intisap etmek sarttir.
Bu yol muhiblerin ve müritlerin yoludur.
Hakikate ermenin ikinci yolu ise herhangi bir seyr ü
sülûk gerçeklestirmeden hasil olan cezbe ve ask yoludur.
Bu yolda bir mürside intisap zorunlu degildir.
Yine bu yolda kalbin tasfiyesi, tezkiye-yi nefsten önce
gelmektedir. Bu yol mahbup ve murat olunanlarin
yoludur. Imam-i Rabbani bu tespitlerini Aynülkudat
Hemedani’nin su degerlendirmeleriyle temellendirmektedir:
“Mahbup ve murat olanlar yanlarinda bir kilavuz
olmadan kimsenin girmedigi bir yola girmislerdir.
Mizah ve Saka Konusunda Peygamberimizden Örnekler, Ölçüler
Dr. Ibrahim Tozlu
Onur; kisinin saygisi, serefi, haysiyeti, izzet-i
nefsi ve itibari ile yakindan ilgilidir. Her ne
kadar farkli toplum ve kisilere göre tanimi
degisse de mizahin özünde sözlü veya fiili olarak insani
güldüren saka/sakalasma yer alir. Insan yapisi geregi
degiskendir. Içinde yasadigi ortama uyum gösterebilir.
Kur’an’in ifadesiyle, “Herkes, kendi mizaç ve mesrebine
göre is yapar.” (Isra, 84) Burada önemli olan kimin
dogru yol tuttugu ve hakikate eristigidir. Insan bazen
üzülürken bir müddet sonra sevinebilmektedir. Hiç
kimsenin sürekli üzülmesi veya araliksiz neseli kalmasi
mümkün degildir. Örnegin Peygamberimiz döneminde
Hanzale bin Rebi’in (ra) yasadiklari günümüz açisindan
da önemlidir. O, ailesiyle sakalasip gülerken dünyevi
duygulara kapilip gider, Resulullahin huzuruna vardiginda
ise agir basliligini korumaya çalisirdi. Bunu
iki kisilikli bir davranis olarak yorumlar ve münafikça
bir tavir gösterdigini düsünerek üzülürdü. Bu sahabi,
Efendimizin vahiy katipligini yapmis, Mekke’nin fethine
katilmis, elçilik görevi üstlenmis, Efendimize
unuttugu bir seyler olursa hatirlatmakla yükümlü
tutulmus, gerektiginde peygamberlik mührünü tasima
serefiyle kiymet bulan bir mü’mindir.
Ihlasa Verilen Mükafat
Sami Bayrakci
Yeryüzünde inanç ekseninde kurulan her bir medeniyetin ilmi, ihlasi, gayreti, hizmeti ve diger pek çok özelligiyle temayüz eden, söz konusu medeniyetin öncüsü, yüz aki, köse tasi mesabesinde sahsiyetleri vardir. Islam medeniyetinin ilk öncüleri sahabe-i kiram, tabiin ve tebe-i tabiin olarak isimlendirilen ilk üç nesildir.
Selef-i salihinin öncüleri olan bu ilk üç nesilden tabiin nesli, Peygamber Efendimizle mülaki olma serefine nail olamamis ancak sahabe efendilerimizin ilim halkalarina ve sohbetlerine dahil olma imkanina kavusmus kimselerdir. Tabiin neslinin önderlerinden biri de Malik bin Dinar’dir (ks)
Sufi Siirin Diyarinda
Dr. Abdullah Taha Orhan
Güller seherde açilirmis. Fütuhat seherde ugrarmis; seherlerde istigfar edenlere. (Zariyat, 18) Bülbüller askla kendilerinden seher vaktinde geçerlermis. Dervisler seherlerde kalkip zikrullahla sakirlarmis. Kimi menekse olurmus dervisanin, kimi sümbül. Evrad ü ezkar farkli olsa da mezkur bir imis. Göz dile gördügünü söyler, dil göze söyledigini gösterirmis; o da bir imis.
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin bir siirinden aldigimiz bu misralar gülle bülbülü, menekseyle sümbülü, gözle dili yani kesreti söylese de bize, dört asir evvelinden beridir aslinda vahdetten dem vurmakta. Nedendir, redifli bu siirinde Hazret birden çogun, vahdetten kesretin nasil zuhur ettigini soruyor esasen, cevabini ise sorunun içinde gizleyerek. Nasil mi?
Allah’in Has Isimlerinden: Rahman (cc)
Ahmet Edip Basaran
Besmele-i serif, Allah lafz-i celaliyle baslar,
rahman ve rahim isimleriyle devam eder.
Rahman esmasi, tipki Allah (cc) ism-i celali
gibi has isimlerdendir ve Allah Tealadan baskasi için
kullanilmaz. Rahman, rahmet kökünden gelmedir ve
O’nun (cc) yoktan var ettigi bütün mahkukata olan
sonsuz merhametini, esirgemesini ve sefkatini ihtiva
eder. Rahman, bütün yaratiklara riziklarini veren, her
an bütün mahlukat hakkinda hayir ve rahmet irade
buyuran, bütün mahlukatina sayisiz nimetler verendir.
Rahman, nizam ve adalet sahibi olandir. Zira kendisine
inanan, inanmayan bütün kullarina sonsuz rahmetiyle
ve cömertligiyle ihsanda bulunur. Bu bakimdan rahman
ismi, dünyadaki lütuf ve güzellikleri topyekun karsilayan
bir isimdir.
Gavs-i A’zam’dan Birkaç Inci
M. Nezihi Pesen
Mü’min, dünya zindanindan nasil kurtulabilir?
Dünya hayati, bir bakima mü’minin zindanidir. Mü’min olarak kaldikça, dünya onun zindanidir. Fakat takva hali devam ettikçe, Allah onu oradan çikarir. Zindanindan, darliktan çikarir, ferahliga kavusturur. Mü’minin beden yumurtasinin kabugu çatlar. Baska bir sekle inkilap eder, dönüsür. Bu suretle o, hikmet tanelerini toplar. Allah onun gögsüne, kendisine yakinlik kanatlarini takar. Artik o, yemek tabaklarinin sahibidir. Sofranin sahibidir.
Insan Ölümle Dogar
Gökhan Ergür
Sessizce etrafini izliyordu. Yakalandigi hastaliktan bir türlü kurtulamamis ve fazlasiyla yorgun düsmüstü. Yol boyunca hayretle etrafina bakindi oysa binlerce kez gördügü, adimladigi sokaklardi bunlar. Evin önüne vardik. Kafasini kaldirip gökyüzüne bakti, derin bir nefesle gögü içine doldurdu ve apartmana adimini atti. O kapidan son kez girdigini ikimiz de bilmiyorduk.
Babam Seref Ergür 1938 dogumlu. Annesini hiç tanimamis ve 18 yasina kadar var gücüyle çalisip geçimini topraktan saglamis. Istanbul’da geçirmis oldugu 30 seneye ragmen hala topragini özler ve her kis mart ayinda yola çikip köye gitmenin hazirligini yapar. Annemin, “Yasini basini aldin, o kadar hastalik geçirdin otur azcik oturdugun yerde, oralarda sana kim bakacak?” sözlerine aldirmaz; çakisini, Seiko saatini, PTT’den emekli olurken kendisine hediye edilen rozetini ve kasketini kusanip Kasimpasa stadyumunun üst otoparkindan hareket eden Elaziglilar otobüs firmasina atlayip her yaz topragina döner.
(Yazilarin tamami derginin Nisan, 2020 sayisinda.)
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI
Ilim ve Irfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tugtag
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Sahin Cevizci
Yazi ve çizgileriyle yer aliyor.