Mü’mine Yarasan Kulluk Serefi
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE
Izzet ve seref Allah’a aittir. Allah’in kulu olabilmek ise insanlik serefidir. Kul, izzeti Allah’tan bekler ve isterse, her sey onun önünde zelil olur ve izzeti daim olur. Izzeti Allah’tan baskasindan isteyen ve bekleyenler ise, herkesin yaninda zelil olur ve bu zillet de daim olur. Sam’a giden Hazret-i Ömer, ekibiyle beraber Sam’a yaklastiklari sirada önlerine çikan bir sudan geçmek için ayakkabilarini omzuna alip devesinin de ipinden tutarak ve eteklerini toplayarak sudan geçmeye hazirlanirken, kumandan olan, “Ey emirü’l-mü’minin, Sam halkinin ileri gelenleri ve büyükleri karsida sizi karsilamak için hazir bekliyorlar. Bu durum ise sizin izzet ve serefinize noksanlik getirir.” diyerek, kendisinin devesine binmek suretiyle bir devlet adamina yakisir sekilde gitmesini istemesine karsilik, Hazret-i Ömer hemen celallenip kumandani gögsünden iter, “Allah’in bize verdigi izzet yetmiyor mu ki, biz kullarinin verecegi izzet ve serefe muhtaç olalim, onlardan paye ve kiymet bekleyelim.” diyerek ona gereken dersi verir.
Sabir Ehli Üç Peygamber: Hazret-i Ilyas, Hazret-i Elyesa, Hazret-i Zülkifl
DOÇ. DR. MAHMUD ESAD ERKAYA
Kur’an-i Kerim’de, tarih boyunca insanliga Allah’in varligini ve birligini ilan edip onlari hak yola sevk etmek üzere pek çok peygamber gönderildiginden bahsedilmektedir. Her millete bir peygamber gönderilmis ve hiçbir toplum davetten mahrum birakilmamistir. Bu baglamda yüz yirmi dört bin peygamberin gelip geçtigi, insanligi dogruya sevk etmek için canla basla faaliyet gösterdigi ifade edilmektedir. Kur’an-i Kerim’de söz konusu peygamberlerden bazilari isimleriyle anilmaktadir. Ismi zikredilen bu peygamberlerden bazilarinin kissalari uzun uzun ve tekrar tekrar anlatilirken bir kisminin ise yalnizca adindan ve öne çikan bazi niteliklerinden bahsedilmekle yetinilmistir. Örnegin Hazret-i Ibrahim, Hazret-i Musa, Hazret-i Nuh ve Hazret-i Isa gibi peygamberlerin isimleri onlarca defa geçmekte ve kissalari insanliga ibret olmasi için yeri geldikçe tekrarlanmaktadir. Buna mukabil Hazret-i Ilyas, Hazret-i Elyesa ve Hazret-i Zülkifl gibi peygamberlerin isimleri birkaç defa geçmekte ve haklarinda çok fazla malumat bulunmamaktadir.
Hazret-i Ilyas, Hazret-i Elyesa ve Hazret-i Zülkifl peygamberler Israilogullarina gönderilmis peygamberlerdir. Israilogullari, Hazret-i Yakup’un ikinci ismi yahut lakabi Israil’e atfen onun soyundan gelen kimselere verilen addir. Kur’an-i Kerim’de, Beni Israil yahut Yehud kelimeleri ile söz edilen Israilogullari, Peygamber Efendimizin de teblig sürecinde muhatap oldugu bir topluluktur. Israilogullari ile ilgili olarak Kur’an-i Kerim’de Hazret-i Musa’nin Firavun ile olan mücadelesi basta olmak üzere kendilerine gönderilmis peygamberlerin kissalari üzerinde önemle durulmaktadir. Böylece Israilogullarinin baslarindan geçen hadiselerden basta Mekkeli müsrikler olmak üzere agirlikli olarak Medine’de yasayan Yahudi toplulugun ibret alip ayni hatalari tekrar etmemeleri hedeflenmektedir. Israilogullarini konu edinen kissalarda, Allah’in varligina, birligine ve gönderdigi peygamberlere iman etmenin önemi, resul ve nebilerini inkar edip onlara karsi direnç gösterenlerin kötü akibeti gibi hususlarin öne çiktigi görülmektedir.
Niyet Ettim Niyet Etmeye
SAID YAVUZ
Niyet, hayal ile gerçegin arasinda asili durur.
Hayalin gerçege dogru evrilmesinde ilk büyük
adim niyettir. Bu nedenle niyetleri saglam
tutmak icap eder. Niyet, hayallerin gerçeklesmesi için
bir isaret fisegi görevi yaparken yeni ve büyük hayallerin
de mayasini olusturur. Bir insan bir agaç dikme
hayalini kurar. Sonra içindeki hayal gayret anahtarini
çevirir. Iste o kapinin açilma sesidir niyet. Artik orada
bu agacin nereye, nasil ve ne zaman dikilecegi konusunda
düsünceler belirir. Bir karara varilir artik. Niyet
bir karara varmaktir. Düsüncede sadece bir kipirtiyken;
ideler dünyasinin muglakligindan gerçegin soguk ve
tanimlanabilir bahçesine dogru yürümüstür. Artik
geriye sadece adimin esikten ileriye dogru atilmasi kalmaktadir.
Yani eylem. Niyet, bu nedenle hayalin eyleme
geçmek için adimlarin kizdirildigi, ellerin hohlandigi
ve ileri dogru kararli bakislarin atildigi bir hengamedir.
Niyet, baslama çizgisine konulan dizdir. Az sonra
kosunun basladigini belirtir bir silah patlayacaktir. O
silah niyetin sahibinin yani o dizi oraya koyanin bizatihi
kendisine aittir. Tetigi çeken de yarisçinin kendisidir.
Lafza-i Celal: Allah
AHMET EDIP BASARAN
Esma-i hüsna Allah lafziyla baslar. Bu isim
-Allah- O’nun (cc) doksan dokuz isminin en
büyügüdür. Imam Gazzali, bu büyüklügü izah
ederken su hikmet dolu ölçüyü hatirlatir bize: “Çünkü
bu, içinden hiçbir sey müstesna olmaksizin, bütün
Ilahi sifatlari cem eden zata delalet etmektedir. Diger
isimleri ise, ilim, kudret, fiil gibi yalniz ifade ettikleri
mana birimlerine delalet etmektedir.” Islam’in temel
umdelerinden biri olan tevhid, Allah’in zatiyla kaimdir.
O’ndan (cc) baska ilah yoktur. Insan, bütün kalbiyle yalnizca
Allah’a baglanmali, ne dileyecekse sadece O’ndan
(cc) dilemelidir. Hayatin içinde istek ve arzularin sonu
yoktur ve insan bu istek ve arzularini Allah’tan baska
mercilere yönelttiginde mü’min olma vasfini yitirmeye
baslar. Insan varligini kime, neye borçluysa ona yalvarip
yakarir. Böylesine sahih bir hakikati yitiren insan
neye sahip olabilir? Allah’i yitirmis insan neyi bulabilir,
Allah’i bulan insan neyi kaybedebilir?
Allah’in Korumasi Altinda Olmak: Ismet
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN
Kelam alimleri tarafindan bütün peygamberlerde ortak olarak bulundugu belirtilen ve bulunmasi da zorunlu kabul edilen sifatlari ele aldigimiz yazi dizisine devam ediyoruz.
Peygamberlerin ortak vasiflarindan biri de ismettir. Arapça bir kelime olan ismet; sözlükte, men etmek, engel olmak, korumak, gelebilecek zarari bertaraf etmek gibi anlamlara gelmektedir. Dini bir terim olarak ise; peygamberlerin Allah tarafindan günah islemekten korunmasi anlamini ifade etmektedir. Hazret-i Peygamber de ismetle ayni kökten türemis olan masum kelimesini, “Allah tarafindan korunan kimse.” seklinde açiklamistir.
Yarin Ölecekmis Gibi
GÖKHAN ERGÜR
Dünya bir ayrilik istasyonu fakat biz bunu bir
türlü aklimizda tutamiyoruz. Yüksek katli
binalara, maas bordrolarina, dev ekran televizyonlara
aldanip gerçek vatanimizi unutuyoruz. Bu
renkli panayirin amaci da zaten bu: Ölümü düsünme,
satin al ve tüket. Tükettikçe yasadigimizi, mutlu
oldugumuzu ve gerçek anlama kavustugumuzu düsünüyoruz
fakat gerçek olan su ki tükettikçe tükeniyor ve
anlamdan uzaklasiyoruz.
Anlamdan uzaklasmak gerçeklikten de uzaklasmadir,
bir nevi uyusmadir. Nereden gelip nereye gidecegimizi,
sonlu olan hayatimizi, aslinda ne için yaratildigimizi
unutmaktir. Insan unuttukça garip bir rehavete
kapiliyor ve bu rehavet de bizi incelikli yasamaktan alikoyuyor.
Oysa insan bir son oldugunu ve günü gelince
bu dünyadan yanina hiçbir sey almadan gerçeklige
dogru yol alacagini aklinda tutsa, her gün hatirlasa daha
baska yasamaya baslar. Misal bugün yaptigi gibi ufak
bahanelerle kalp kirmaz, kötü söz konusmaz. Nezaketle
ve hassasiyetle dünyanin en kiymetli sanat eserine
yaklasiyor gibi yaklasir her kalbe. Sadece insana degil
yaratilmis canli, cansiz her varliga dikkatle ve muhabbetle
yaklasir; yalniz basina göge dogru uzanmis bir
agacin, parçalanmis kayanin, birden baslayan saganak
yagisin bir anlami, mesaji oldugunu bilir ve buna göre
bir muhabbet gelistirir.
(Yazilarin tamami derginin 91. sayisinda.)
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI
Ilim ve Irfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tugtag
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Sahin Cevizci
Yazi ve çizgileriyle yer aliyor.