ILIM VE IRFAN | Şubat | 2020 | DIGER YAZILAR | Okunma: 926
Ibadetin Güzel Ahlakla Bezendigi Deger: Takva
Ömer Aslan

Rivayete göre; Hazret-i Yusuf, hazine vekilligine getirilip bir kafileyle seyahate çiktigi sirada Züleyha, Hazret-i Yusuf’un yoluna çikarak sunlari söylemistir: Isyan sebebiyle hükümdarlari köle, itaat sebebiyle de köleleri hükümdar yapan Allah’i tesbih ve tenzih ederim. Hirs ve sehvet, hükümdarlari köle mevkiine indirir. Sabir ve takva ise köleleri hükümdarliga yükseltir.
Züleyha’nin bu sözleri üzerine Hazret-i Yusuf, “Gerçekten de her kim Allah’tan korkar ve sabrederse; Allah, muhakkak ki, güzel isler yapanlarin mükafatini zayi etmez.” (Yusuf, 90) demistir.
Hazret-i Yusuf ve Züleyha’nin dile getirdikleri bu hakikat, gerçekten de insanlari kölelikten azizlige yükseltmistir. Kur’an-i Kerim’in, en güzel kissa dedigi Hazret-i Yusuf’un hayat hikayesi bunun örnegidir. Nitekim o, Misir sarayinda bir köleyken Allah’a olan takvasindan ötürü davet edildigi günahtan sakinmis ve neticede Misir’in hazine vekilligi gibi önemli bir mevkiye yükselmistir. Hazret-i Yusuf’u yücelten, iyi ve dogru oldugu bildirilen, yapilmasi tesvik edilen, yapan kimse için nimet ve ödül vaat edilen bu kavram takvadir.
Takva kelimesinin; bir seyi zarar verecek seylerden korumak, sakinmak, kuvvetli bir himayeye girmek, itaat etmek ve saygi göstermek gibi lügat anlamlari vardir. Dini bir kavram olarak takva; kisinin kendisini salih amelle günahlardan ve cehennem azabindan korumasidir veya Allah’a karsi duyulan sorumluluk bilinciyle kisinin nefsini kötü sifatlardan arindirmasidir. Hazret-i Ömer sahabiden Übey bin Kab’a (ra) takvanin ne oldugunu sorunca Übey, “Sen hiç dikenli yola girmedin mi?” diye sordu. Hazret-i Ömer, “Girdim.” deyince bu sefer Übey (ra), “Ne yaptin?” diye tekrar sordu. Hazret-i Ömer, “Paçalarimi sivadim ve kendimi korumaya çalistim.” dedi. Bunun üzerine Übey, “Iste takva da böyledir.” cevabini verdi.

Özü Sözü Dogru Rehberler: Peygamberler
Dr. Kübra Zümrüt Orhan

Bütün peygamberlerde ortak olarak bulunan vasiflardan biri de sidktir. Sidk kelimesi, sözlükte; gerçege uygun söz, yalanin ziddi anlamina gelir. Islami kaynaklarda sidk kelimesi; hakikati ifade eden, gerçege uygun olan söz; dogruluk, dürüstlük, güvenilirlik manasinda kullanilir. Peygamberler, Allah’tan aldiklari vahyi insanlara teblig ettiklerinde, insanlarin onlara inanabilmesi için gerekli olan ilk sart dogru sözlü kimseler olmalaridir. Bu, onlarin peygamberlikten önce de peygamberlikten sonra da asla yalan söylememis, hiçbir surette dogruluktan ayrilmamis olmalarini gerektirir. Zaman zaman dogruluktan ayrilabildigi bilinen bir kimsenin hangi söylediginin dogru hangi söylediginin yanlis oldugu ayirt edilemez. Hele de Allah’tan vahiy aldigi iddiasinda bulunan bir kimse, eger ara sira dogruluktan ayrilabiliyorsa, Allah adina yalan söylemesi de ihtimal dahilindedir, demektir. Peygamberlerin böyle bir sey yapmasi mümkün olmadigina göre, sidk peygamberlerde bulunmasi zorunlu olan sifatlarin basinda gelir. Zira bu özellik, insanlarin peygamberler hakkinda süphe duymalarini engellemek bakimindan gereklidir.

Yüzlerce Yildir Konusan Hakikatler: Menkibeler
Sami Bayrakci

Kur’an’in üçte birinin kissalardan olustuguna dair rivayetler, ibtidai seviyede dini bilgiye sahip her Müslümanin hafizasinda yer eden temel bilgiler arasindadir. Kur’an’daki kissalarin üçte birden de fazla bir yekuna sahip oldugunu, Kur’an-i Kerim’in yarisini olusturdugunu ifade eden alimlerimiz de olmustur. Buradaki farklilik kissalarin nerede baslayip nerede bittigine dair kisiye özel, öznel yorumlardir. Dolayisiyla her iki yorum da kendi iç tutarliligina sahiptir. Zira kissayi sadece olay örgüsünün yer aldigi ayetlerle sinirli tutarsaniz bir görüse, olay örgüsünün öncesi ve sonrasinda dile getirilen hakikatleri ve söz konusu kissadan çikarilacak hikmetleri içeren ayetleri de kissalarin içinde yorumlarsaniz diger görüse itibar etmis olursunuz.
Söz konusu görüslerin hangisini tercih edersek edelim, yüce Rabbimizin tercih ettigi kissalar üzerinden hakikat ve hikmetleri dile getirme yöntemi; bir diger deyisle tahkiye -hikayelestirme- yoluyla anlatimin, insan psikolojisi üzerinde oldukça etkili oldugunu Ilahi bir onayla anladigimizi düsünebiliriz. Medeniyet tarihimiz boyunca binlerle ifade edilebilecek sayida menakib türünde eser kaleme alinmis olmasi da bu görüsümüzü destekler niteliktedir.
Menakib, kelime kökeni itibariyle menkabe/menkibe kelimesinin çoguludur. Din büyükleri, kahramanlar, tarihi sahsiyetler gibi kimselerin üstün yasayislariyla ilgili hikayeler demek olan menakib türünde yazilan eserler özellikle tasavvuf edebiyatimizin yaygin olarak kullanilan bir türüdür. Bu türden eserlerin çokça tercih edilmesinin nedeni ise, hikaye anlatiminin yukarida zikrettigimiz üzere insan psikolojisi üzerindeki olumlu tesiridir.

Siyah Beyaz Bir Dünyada Yasamak
Dr. Mona Islam

Kabul etmeliyiz ki Müslümanlar olarak içinde bulundugumuz çagin kosusturmasina biraz geriden basladik. Hayati yavaslayarak yasamanin erdemlerinden, dogulu zihnin sükunetle huzuru beraber düsünmesinden dem vurabiliriz. Ancak bu retorigin bizim geri kalmisligimiz üzerinden basimiza yüz küsur yildir yagmakta olan belalari def etmemekte oldugu da bir gerçek. Müslümanlarin yasadigi cografyalar sadece baskalarinin bizim üzerimize saldigi belalarin degil bizim kendi gaflet ve cehaletimizin, tembellik ve yer yer ihanete varan bencilliklerimizin de bir sonucu olarak ates ve kan içinde bulunuyor. Bununla mücadele edebilmek, namazlarinda her vakit, dünyada da ahirette de iyilik isteyen bir ümmet için kaçinilmaz görünüyor. Bu nedenle bizim, bunlar dünya isi diyerek geri çekilmek gibi bir tavrimiz olmamali, varsa da bu Sünnet-i seniyyenin bize talim ettigi yola uymuyor.

Kutlu Bir Hikayenin Parçasi Olalim
Gökhan Ergür

Içinde bulundugumuz ve kabul ettigimiz sistem geregi hayatimizi bir zaman planlamasina göre yasamak zorundayiz. Çalismak, insanlarla iletisim kurmak, beslenmek ve kisisel ihtiyaçlarimizi gidermek için yirmi dört saatimizi dilimlere bölüp bu saatlere dikkat etmeye çalisiriz. Saydigim basliklara bir de benlik zamanini eklememiz gerekir. Benlik zamani; ibadetlerimizi, kendilik düsüncelerimizi, hayata bakisimizi, sanatimizi, sahsiyetimizi gelistirdigimiz ve sürdürdügümüz bir zaman dilimidir. Dünya ortalamasina göre bir hesap yapacak olursak; sekiz saat uyku, dokuz saat çalisma/iletisim kurma, üç saat yeme içme, temizlik dersek geriye kalan dört saati ise bizim hayatimiza anlam katan, insan oldugumuzu yeniden hatirlatan ve bu bilinçle hareket etmemizi saglayan bir süre olarak dolu dolu degerlendirmemiz gerekiyor. Fakat güncel arastirmalar benligimize ayirdigimiz bu dört saatlik süreye disaridan müdahalelerin oldugunu ve bu sürenin neredeyse otuz dakikaya düstügünü söylüyor. Peki bu süreye disaridan müdahil olan seyler nelerdir? Cevabi çok basit aslinda: Renkli ekranlar. Benligimize ve insan olusumuza ayirdigimiz süreye artik büyük teknoloji devlerinin üretmis oldugu renkli ekranlar, sosyal medya uygulamalari ve çevrimiçi dizi platformlari dahil olmus vaziyette. Ailemizde ya da çevremizde yasanan bir sorun üzerine düsünecegimize, yeni çikmis bir dizinin son bölümünde islenen konu üzerine düsünürken buluyoruz kendimizi. Ailemizin, dostlarimizin, kendimizin belirledigi gündemleri degil sosyal medya uygulamalarinin belirttigi gündemleri konusuyoruz artik.

Battal Gazi’den Aziz Mahmud Hüdayi’ye Üsküdar
M. Nezihi Pesen

Iki büyük zatin eserlerinden bölümleri iç içe geçirerek Üsküdar’i, Üsküdar’in mihmandari addedilen bir büyük veliyi ve o Allah dostunun sohbetinden kesitleri sizlere aktarmis olacagim. Önce Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden, Üsküdar’in tarihinden bölümler okuyacagiz. 1684 tarihinde vefat eden Evliya Çelebi, kirk yili askin bir süre boyunca hemen hemen bütün Osmanli ülkesini ve diger memleketleri dolasmis ve gezdigi yerleri çok cezbedici bir sekilde kaleme almistir. Müslüman Üsküdar’in kisa tarihçesi söyledir Evliya’ya göre: “Amma hicret-i Nebeviyye’nin iki yüz kirk bes senesinde Hirkil Kiral Kostantiniyye’de mürd olup (ölüp) oglu Alina, kiral-i dall iken ol sene Al-i Abbasiyan’dan Harunü’r-Resid yüz elli bin asker ile Üsküdar’dan geçip Islambol’u muhasara kilip ahir bila-feth avdet etmek namusdur deyü bir sigir derisi cirminde Silivrikapusunun iç yüzünde Koca Mustafa Pasa Camii yerinde bir kal‘a ve bir mahalle-i müslimin içre bin adem muhafazaci koyup beher sene küffardan elliser bin altin harac almak üzere üç yillik haraci pesin alip Bagdad’a vardiklarinda Alina Kiral isyan edip Islambol içre olan ümmet-i Muhammed’i katl-i am ederken bi-emrillah ol cengde Alina Kiral’i ümmet-i Muhammed katl edip nice bin küffari dahi katl edip anlar dahi cümle sehid olurlar.

(Yazilarin tamami derginin Subat, 2020 sayisinda.)

GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI

Ilim ve Irfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tugtag
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Sahin Cevizci
Yazi ve çizgileriyle yer aliyor.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024