Ibadetin Güzel Ahlakla Bezendigi Deger: Takva
Ömer Aslan
Rivayete göre; Hazret-i Yusuf, hazine vekilligine
getirilip bir kafileyle seyahate çiktigi
sirada Züleyha, Hazret-i Yusuf’un yoluna çikarak
sunlari söylemistir: Isyan sebebiyle hükümdarlari
köle, itaat sebebiyle de köleleri hükümdar yapan Allah’i
tesbih ve tenzih ederim. Hirs ve sehvet, hükümdarlari
köle mevkiine indirir. Sabir ve takva ise köleleri hükümdarliga
yükseltir.
Züleyha’nin bu sözleri üzerine Hazret-i Yusuf,
“Gerçekten de her kim Allah’tan korkar ve sabrederse;
Allah, muhakkak ki, güzel isler yapanlarin mükafatini
zayi etmez.” (Yusuf, 90) demistir.
Hazret-i Yusuf ve Züleyha’nin dile getirdikleri bu
hakikat, gerçekten de insanlari kölelikten azizlige
yükseltmistir. Kur’an-i Kerim’in, en güzel kissa dedigi
Hazret-i Yusuf’un hayat hikayesi bunun örnegidir.
Nitekim o, Misir sarayinda bir köleyken Allah’a olan
takvasindan ötürü davet edildigi günahtan sakinmis
ve neticede Misir’in hazine vekilligi gibi önemli bir
mevkiye yükselmistir. Hazret-i Yusuf’u yücelten, iyi
ve dogru oldugu bildirilen, yapilmasi tesvik edilen,
yapan kimse için nimet ve ödül vaat edilen bu kavram
takvadir.
Takva kelimesinin; bir seyi zarar verecek seylerden
korumak, sakinmak, kuvvetli bir himayeye girmek, itaat
etmek ve saygi göstermek gibi lügat anlamlari vardir.
Dini bir kavram olarak takva; kisinin kendisini salih
amelle günahlardan ve cehennem azabindan korumasidir
veya Allah’a karsi duyulan sorumluluk bilinciyle
kisinin nefsini kötü sifatlardan arindirmasidir.
Hazret-i Ömer sahabiden Übey bin Kab’a (ra) takvanin
ne oldugunu sorunca Übey, “Sen hiç dikenli yola
girmedin mi?” diye sordu. Hazret-i Ömer, “Girdim.”
deyince bu sefer Übey (ra), “Ne yaptin?” diye tekrar
sordu. Hazret-i Ömer, “Paçalarimi sivadim ve kendimi
korumaya çalistim.” dedi. Bunun üzerine Übey, “Iste
takva da böyledir.” cevabini verdi.
Özü Sözü Dogru Rehberler: Peygamberler
Dr. Kübra Zümrüt Orhan
Bütün peygamberlerde ortak olarak bulunan vasiflardan biri de sidktir. Sidk kelimesi, sözlükte; gerçege uygun söz, yalanin ziddi anlamina gelir. Islami kaynaklarda sidk kelimesi; hakikati ifade eden, gerçege uygun olan söz; dogruluk, dürüstlük, güvenilirlik manasinda kullanilir. Peygamberler, Allah’tan aldiklari vahyi insanlara teblig ettiklerinde, insanlarin onlara inanabilmesi için gerekli olan ilk sart dogru sözlü kimseler olmalaridir. Bu, onlarin peygamberlikten önce de peygamberlikten sonra da asla yalan söylememis, hiçbir surette dogruluktan ayrilmamis olmalarini gerektirir. Zaman zaman dogruluktan ayrilabildigi bilinen bir kimsenin hangi söylediginin dogru hangi söylediginin yanlis oldugu ayirt edilemez. Hele de Allah’tan vahiy aldigi iddiasinda bulunan bir kimse, eger ara sira dogruluktan ayrilabiliyorsa, Allah adina yalan söylemesi de ihtimal dahilindedir, demektir. Peygamberlerin böyle bir sey yapmasi mümkün olmadigina göre, sidk peygamberlerde bulunmasi zorunlu olan sifatlarin basinda gelir. Zira bu özellik, insanlarin peygamberler hakkinda süphe duymalarini engellemek bakimindan gereklidir.
Yüzlerce Yildir Konusan Hakikatler: Menkibeler
Sami Bayrakci
Kur’an’in üçte birinin kissalardan olustuguna dair rivayetler, ibtidai seviyede dini bilgiye sahip her Müslümanin hafizasinda yer eden temel bilgiler arasindadir. Kur’an’daki kissalarin üçte birden de fazla bir yekuna sahip oldugunu, Kur’an-i Kerim’in yarisini olusturdugunu ifade eden alimlerimiz de olmustur. Buradaki farklilik kissalarin nerede baslayip nerede bittigine dair kisiye özel, öznel yorumlardir. Dolayisiyla her iki yorum da kendi iç tutarliligina sahiptir. Zira kissayi sadece olay örgüsünün yer aldigi ayetlerle sinirli tutarsaniz bir görüse, olay örgüsünün öncesi ve sonrasinda dile getirilen hakikatleri ve söz konusu kissadan çikarilacak hikmetleri içeren ayetleri de kissalarin içinde yorumlarsaniz diger görüse itibar etmis olursunuz.
Söz konusu görüslerin hangisini tercih edersek edelim, yüce Rabbimizin tercih ettigi kissalar üzerinden hakikat ve hikmetleri dile getirme yöntemi; bir diger deyisle tahkiye -hikayelestirme- yoluyla anlatimin, insan psikolojisi üzerinde oldukça etkili oldugunu Ilahi bir onayla anladigimizi düsünebiliriz. Medeniyet tarihimiz boyunca binlerle ifade edilebilecek sayida menakib türünde eser kaleme alinmis olmasi da bu görüsümüzü destekler niteliktedir.
Menakib, kelime kökeni itibariyle menkabe/menkibe kelimesinin çoguludur. Din büyükleri, kahramanlar, tarihi sahsiyetler gibi kimselerin üstün yasayislariyla ilgili hikayeler demek olan menakib türünde yazilan eserler özellikle tasavvuf edebiyatimizin yaygin olarak kullanilan bir türüdür. Bu türden eserlerin çokça tercih edilmesinin nedeni ise, hikaye anlatiminin yukarida zikrettigimiz üzere insan psikolojisi üzerindeki olumlu tesiridir.
Siyah Beyaz Bir Dünyada Yasamak
Dr. Mona Islam
Kabul etmeliyiz ki Müslümanlar olarak içinde bulundugumuz çagin kosusturmasina biraz geriden basladik. Hayati yavaslayarak yasamanin erdemlerinden, dogulu zihnin sükunetle huzuru beraber düsünmesinden dem vurabiliriz. Ancak bu retorigin bizim geri kalmisligimiz üzerinden basimiza yüz küsur yildir yagmakta olan belalari def etmemekte oldugu da bir gerçek. Müslümanlarin yasadigi cografyalar sadece baskalarinin bizim üzerimize saldigi belalarin degil bizim kendi gaflet ve cehaletimizin, tembellik ve yer yer ihanete varan bencilliklerimizin de bir sonucu olarak ates ve kan içinde bulunuyor. Bununla mücadele edebilmek, namazlarinda her vakit, dünyada da ahirette de iyilik isteyen bir ümmet için kaçinilmaz görünüyor. Bu nedenle bizim, bunlar dünya isi diyerek geri çekilmek gibi bir tavrimiz olmamali, varsa da bu Sünnet-i seniyyenin bize talim ettigi yola uymuyor.
Kutlu Bir Hikayenin Parçasi Olalim
Gökhan Ergür
Içinde bulundugumuz ve kabul ettigimiz
sistem geregi hayatimizi bir zaman planlamasina
göre yasamak zorundayiz. Çalismak,
insanlarla iletisim kurmak, beslenmek ve kisisel ihtiyaçlarimizi
gidermek için yirmi dört saatimizi dilimlere
bölüp bu saatlere dikkat etmeye çalisiriz. Saydigim
basliklara bir de benlik zamanini eklememiz gerekir.
Benlik zamani; ibadetlerimizi, kendilik düsüncelerimizi,
hayata bakisimizi, sanatimizi, sahsiyetimizi gelistirdigimiz
ve sürdürdügümüz bir zaman dilimidir. Dünya
ortalamasina göre bir hesap yapacak olursak; sekiz saat
uyku, dokuz saat çalisma/iletisim kurma, üç saat yeme
içme, temizlik dersek geriye kalan dört saati ise bizim
hayatimiza anlam katan, insan oldugumuzu yeniden
hatirlatan ve bu bilinçle hareket etmemizi saglayan bir
süre olarak dolu dolu degerlendirmemiz gerekiyor.
Fakat güncel arastirmalar benligimize ayirdigimiz bu
dört saatlik süreye disaridan müdahalelerin oldugunu
ve bu sürenin neredeyse otuz dakikaya düstügünü
söylüyor. Peki bu süreye disaridan müdahil olan seyler
nelerdir? Cevabi çok basit aslinda: Renkli ekranlar.
Benligimize ve insan olusumuza ayirdigimiz süreye
artik büyük teknoloji devlerinin üretmis oldugu renkli
ekranlar, sosyal medya uygulamalari ve çevrimiçi dizi
platformlari dahil olmus vaziyette. Ailemizde ya da çevremizde
yasanan bir sorun üzerine düsünecegimize,
yeni çikmis bir dizinin son bölümünde islenen konu
üzerine düsünürken buluyoruz kendimizi. Ailemizin,
dostlarimizin, kendimizin belirledigi gündemleri degil
sosyal medya uygulamalarinin belirttigi gündemleri
konusuyoruz artik.
Battal Gazi’den Aziz Mahmud Hüdayi’ye Üsküdar
M. Nezihi Pesen
Iki büyük zatin eserlerinden bölümleri iç içe
geçirerek Üsküdar’i, Üsküdar’in mihmandari
addedilen bir büyük veliyi ve o Allah dostunun
sohbetinden kesitleri sizlere aktarmis olacagim. Önce
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden, Üsküdar’in tarihinden
bölümler okuyacagiz. 1684 tarihinde vefat eden
Evliya Çelebi, kirk yili askin bir süre boyunca hemen
hemen bütün Osmanli ülkesini ve diger memleketleri
dolasmis ve gezdigi yerleri çok cezbedici bir sekilde
kaleme almistir. Müslüman Üsküdar’in kisa tarihçesi
söyledir Evliya’ya göre: “Amma hicret-i Nebeviyye’nin
iki yüz kirk bes senesinde Hirkil Kiral Kostantiniyye’de
mürd olup (ölüp) oglu Alina, kiral-i dall iken ol sene
Al-i Abbasiyan’dan Harunü’r-Resid yüz elli bin asker
ile Üsküdar’dan geçip Islambol’u muhasara kilip ahir
bila-feth avdet etmek namusdur deyü bir sigir derisi
cirminde Silivrikapusunun iç yüzünde Koca Mustafa
Pasa Camii yerinde bir kal‘a ve bir mahalle-i müslimin
içre bin adem muhafazaci koyup beher sene küffardan
elliser bin altin harac almak üzere üç yillik haraci pesin
alip Bagdad’a vardiklarinda Alina Kiral isyan edip
Islambol içre olan ümmet-i Muhammed’i katl-i am
ederken bi-emrillah ol cengde Alina Kiral’i ümmet-i
Muhammed katl edip nice bin küffari dahi katl edip
anlar dahi cümle sehid olurlar.
(Yazilarin tamami derginin Subat, 2020 sayisinda.)
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI
Ilim ve Irfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tugtag
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Sahin Cevizci
Yazi ve çizgileriyle yer aliyor.