Bir Menkibenin Söyledigi: Adalet de Ihsan da Imtihandir
SAMI BAYRAKCI
Dinimizin yüzlerce yillik azametli tarihi yukarida
zikrettigimiz olay benzeri sayisiz menkibeyle doludur.
Istilahi olarak; bir zatin güzel is, söz ve hallerini, hayatini
konu edinen hikaye ve hatiralar manasini tasiyan
menkibe kelimesinin çogulu menakibdir. Ilim ve kültür
tarihimizin essiz sayfalari, menakib türünde yazilmis
yüzlerce esere ev sahipligi yapar. Neredeyse her ilim
dalinin önde gelen sahsiyetlerinin hayat hikayelerinin
anlatildigi, söz konusu ilim dalina ait menakib türünde
kitaplar vardir. Islam düsünce geleneginde kissa,
düsüncenin ifade edildigi bir metod olarak önemli ve
ayricalikli bir yer tutmustur. Menkibelerin asirlarca dilden
dile aktarilma ve kaleme alinarak kayda geçirilme
nedenleri arasinda -özellikle bu eserlerin mukaddimelerinde-
pek çok baslik zikredilmistir. Biz, bir giris olmasi
açisindan bu yazimizda bunlardan sadece birkaçina
isaret etmekle yetinecegiz.
Büyük Bir Arif ve Tasavvuf Sarihi: Ebu Talip el-Mekki (ks)
ISLIM GÜMÜSTEKIN
Mekke’den sonra Basra’ya geçen
Ebu Talip Mekki, buradaki tedrisati
esnasinda tasavvufi yönü
olan Salimiye firkasinin kurucusu
Ebü’l-Hasan Ahmed bin Salim
(Ibn Salim) ile tanisti, onun kelam
ve tevhid hususundaki görüslerini
benimsedi. Hocasi olarak ilminden
istifade ettigi Ibn Salim’in vefatindan
sonra Bagdat’a giden Ebu Talip
Mekki ayni zamanda etkili vaazlar
verdi. Özellikle fikih ve hadis ilimlerinde
tedrisatini belli bir dereceye
de ulastirmisti. Ancak Ebu Talip
Mekki’nin yasadigi dönem Islam
âleminin siyasi otorite açisindan
buhranli ve istikrarsiz bir sürecine
denk gelmektedir. Abbasi dönemine
tekabül eden bu süreçte özelikle
Bagdat, asiri Sii Ismailiye’ye mensup
Karmatiler tarafindan muhasara
altina alinmisti. Bütün bu siyasi
karisikliga ragmen özellikle ilmi
canlilik devam ediyordu; kültürel
ve felsefi hareketler de oldukça dinamikti.
Bagdat’a geldiginde genis bir
kitleye vaaz vermeye baslayan Ebu
Talip Mekki, bazilarinin, vaazindaki
sözlerini çarpitmaya çalisip
onu itham ettiklerini anlayinca vaaz
vermeyi terk etmistir.
Kalbimizin Hayret Defteri Olsun
SAID YAVUZ
Ilk kez yagmura çikan, ilk kez deniz gören, ilk
kez kedi gören bir bebegin hayretini düsünün.
Bu dünyayi yasanilir kilan seylerden biri de bu.
Denir ki her dogan sabah, her dogan çocuk Allah’in
insandan ümit kesmediginin en büyük isaretidir.
Aslinda sabah da çocuk da yeryüzünde hayretle bakilacak
en güzel iki kardes gibidir. Peygamber Efendimizin,
Allah’im hayretimi arttir, duasi su anlama da geliyor:
Her seye olabilir gözüyle bakan, baktigi seyde kalbini
hizlandiracak bir sebep bulamayan insanlardan kilma
beni. Bu duanin anlattigi ne kadar çok sey var. Insandan
hayret gittikçe geriye kalan sey siradanlasma. Is hayatinda,
aile hayatinda bütün hayat enerjisini yitirme.
Dogan günün ilk isiklarindan nasibini alamamak.
Çocuk seslerinin bir çocugun sorusunun insani yeniden
hayata baglayamamasi iste aslinda içinde var olan
hayretin gittikçe yittiginin isaretleridir.
Bugün belki de bizi öylesine siradanlastirmaya, gözlerimizi
baska sevdalarla doldurarak gördüklerimizde bir
hikmet arayacak bakisi bizden almaya çalisan modern
dünyaya karsi hayret defteri tutarak karsi gelmek gerekiyor.
Bilinci bu sekilde diri tutmak. Çok hos bir fikir
gibi geldi bu bana. Okuduklarimiz, dinlediklerimiz
ve gördüklerimiz içinde bizi sarsan, bizi bir irmaktan
digerine atan, dinleyen ya da okuyan o bizi oraya çakili
kilan neyse onu hayret defterine kaydetmek. Sonra
tükenmislik sendromu içine itildigimiz, kendimizi
olaylar karsisinda yorgun hissettigimiz, nefes almakta
zorlandigimiz bir anda, yokuslarin gözümüzde büyüdügü,
sabahlarin nurunu degil de körünü görmek için
kendimizi koyuverdigimiz bir anda oraya bakmak,
oradan ilhamlar kotarmak. Buna gerçekten ihtiyacimiz
oldugunu düsünüyorum.
Afrika’nin Yüzaki Bir Tarikat: Senusiler
M. NEZIHI PESEN
II. Abdülhamid, dünya Müslümanlarini himayesi
altinda tutmak, birlik ve yakinlasmayi
temin etmek gayesiyle güvendigi ehil isimleri
Müslümanlarin yasadigi çesitli beldelere gönderirdi.
Güvendigi degerli ve genç isimlerden biri de Sadik
el-Müeyyed’di. Ilk olarak 1887’de Alman Imparatoru II.
Wilhelm’in tahta çikisini tebrik etmek için Almanya’ya
gönderilen heyette yer alan Samli Sadik el-Müeyyed,
ayni yil Senusi tarikati seyhi Mehdi es-Senusi’ye halifenin
hediyelerini götürmekle görevlendirildi. Seyh,
Bingazi’ye bagli Cagbub’daki zaviyedeydi. Sadik el-Müeyyed
seyhi orada ziyaret etti. Dönüste seyh hakkinda
bilgi veren, Cagbub’da ve diger zaviyelerde yasayan dervislerin
hayat tarzlarini, padisaha bagliliklarini anlatan
bir rapor hazirlayip bunu padisaha sundu.
Bir Imamin Sehadeti:Abdullah Harun
AHMET EDIP BASARAN
Islam, baglilarini sadece sözle sinamaz. Sözün yanina eylemi de koymak gerekmektedir. Bütün ibadetlerde temel ilke bu yüzden dil ile ikrar ve kalp ile tasdiktir. Kalbin tasdik ettigi o öz, bir Müslümanda eyleme dönüsür. Dönüsmelidir de. Inandigimiz umdeler, esaslar dünyanin rengine ve kalibina girmeyi kesinkes yasaklar. Dünyayi inandigimiz ilkelerin özüyle degistiremedigimiz müddetçe, dünya bizi degistirmeye, baskalastirmaya baslar. Tasavvufun bize emrettigi çile ve riyazet yolu, biraz da bu degismeye ve dönüsmeye karsi panzehir islevi görür. Zulme karsi boyun egmek, zulüm karsisinda susmak, inancinizi inkar etmek en basta insanin kendi izzetini, haysiyetini inkar etmesidir. Insan bütün bir ömrü boyunca sahitlik eder. Sahitligini caniyla ödeyenlere ise sehit deriz.
Imam Abdullah Harun, sahitligini hem kaniyla hem caniyla ödemis bir isim. Güney Afrika’daki Islami mücadelenin sembol isimlerinden biri. Barney Desai ve Cardiff Morney’in Imamin Öldürülüsü isimli biyografik çalismasi, bu öncü ve sembol ismin hayatini bütün çarpici detaylariyla aktarir bize. Güney Afrika’daki irkçi apartheid rejimine karsi direnen ve Islam’in mesajini dört bir yana yaymak için soylu bir mücadelenin içine giren Imam Harun’un hayati basli basina çok önemli bir ibret ve suur vesikasi. Ibret çünkü kaçimiz o iskencelere ragmen inancimizdan zerre miskal taviz vermeyecek bir haldeyiz? Suur çünkü gördügü bütün iskencelere ragmen aklindan, kalbinden Bilal’in kizgin kayalar altinda söyledigi, Allah ahad, Allah ahad cümleleri geçen, inanmis, teslim olmus bir muvahhid Imam Harun.
(Yazilarin tamami derginin 87. sayisinda.)