Kıymetin Ölçüsünü Takdir Eden Kadir Gecesi
Kübra Zümrüt Orhan
Kur’an-ı Kerim’in indirildiği, bin aydan hayırlı
gecenin -Leyletü’l-kadr- ismini kendisinden
aldığı kadir kelimesi, sözlükte; hüküm, şeref,
güç, yücelik gibi anlamlara gelir. Bu gecenin faziletlerinin
anlatıldığı surenin adı da Kadir suresidir. Kur’an-ı
Kerim’in tamamı tüm insanlığa tüm zamanlarda hitap
ettiği gibi her bir suresi de tüm zamanlara ve zeminlere
hitap eder. Her bir zamanın ve mekanın her bir sureden
alacağı çokça hikmetler vardır. İşte bu çok hikmetleri
ve kıymetleri içinde barındıran surelerden biridir bu
sure. Kadir gecesi mutlak anlamda sadece bir güne hatta
sadece bir geceye hitap ediyor görünse de Kadir suresinin
her günümüze, her gecemize bakan farklı yönleri
bulunmaktadır. Özetle sure bize şu dersi verir: İçine
Kur’an’ın indiği, Kur’an hakikatlerinin içine aktığı bir
gece, öyle kıymetlenir, öyle bir bereketlenir ki bin aydan
daha hayırlı hale gelebilir. Dolayısıyla kadir, yani esas
kıymet, Kur’an’dadır, Kur’an’dandır.
Felaketi Saadete Çevirmek: İmam Serahsi
Sami Bayrakçı
İslam tarihinin ilim semaları, nice yıldız
şahsiyetlerle yüzyıllardır parıldar. Her biri
diğerinin mütemmimi ve mükemmili olan
bu şahsiyetlerin içinde, eserleri, öğrencileri, şahsiyetleri
ve değerleriyle var olan alimler ve arifler zincirinin
en önemli halkalarından bir tanesi de Şemsü’l-Eimme
lakabıyla meşhur olan İmam Serahsi’dir.
İmamların Güneşi anlamına gelen Şemsü’l-Eimme
tabiri, ilk olarak İmam Serahsi’nin hocası Hanefi fıkıh
alimlerinin önde gelenlerinden Halvani için kullanılmış
ise de, bu unvan daha çok İmam Serahsi için meşhur
olmuştur. Hocası Halvani de, İmam Serahsi de eserlerinin
sayısı ve içeriği bakımından şüphesiz en büyük
Hanefi fakihlerindendir.
Abdülkerim el-Cili ile Hasbihal
Nurullah Koltaş
Abdülkerim el-Cili: Allah, Efendimiz Muhammed’e
(sas), aline ve ashabına salat ve selam etsin. Aziz manzarlar,
kerim mahzarlar, kayyumi meşhedler, deymumi
mevkıflar sahibi, zatının ahadiyyetinde Ahad, esma
ve sıfatının vahidiyetinde Vahid olan Allah’a hamd
olsun. İmdi ey seyyar, bilmelisin ki kimi insanlar İlahi
nazargahların cazibesine kapılıp nerede olduklarının
farkında bile olamayacak bir duruma gelirler. Şayet
nazargahlarının ne olduğundan haberdar olsalar, şaşkınlıkları
sebebiyle onu inkara bile kalkışabilirler. Zira
idrakları ve ilimleri nakıstır.
Seyyar: Üstadım menzil, mevkıf tabirlerini duymuştum.
Lakin nazargahtan kastınız nedir?
Abdülkerim el-Cili: Kastettiğim nazargahlar, ledünni
ilmin bir bütün olarak mahzarlarıdırlar. Bir bütün
olarak dememin sebebi, onların ayrıntılarının kul
için ancak İlahi bir lütuf eseri mümkün olmalarıdır.
Kuşkusuz bu durum, her zaman mümkün olmayabilir.
Kul ne vakit bu makama erişirse, bu ilimler ona ilhamen
yahut daha evvel İlahi nazargahlara erişmiş bir terbiye
şeyhi tarafından bildirilir.
Tevbe Ahlakı: Yüzünü Sürekli Hakk’a Döndürmek
Abdullah Taha Orhan
Tasavvufun öncüleri olan Hicri ilk üç asırda
yaşamış zühd ve takvasıyla meşhur olmuş bazı
isimlerin kendilerini manevi bir yola girmeye
iten bazı olayların anlatıldığı menkıbeler olduğunu
hepimiz biliriz. Örneğin meşhur Fudayl bin İyaz (v.
803) eskiden bir eşkıya reisiyken, bir anda duyduğu,
“İman edenlerin Allah’ı zikretme ve O’ndan inen Kur’an
sebebiyle kalplerinin ürperme zamanı hala gelmedi mi?”
(Hadid, 16) ayetinden etkilenerek tevbe edip pişman
olduğunu ve kendini tamamen ilim ve ibadete verdiğini
biliriz. Ya da Belh’te seçkin ve zengin bir ailenin
oğlu olarak bir av esnasında gaibden duyduğu, “Sen
bunun için mi yaratıldın?” sesiyle ürperen İbrahim
bin Edhem’in (v. 778[?]) bütün malını ve memleketini
de geride bırakarak diğer zahitlerle birlikte Mekke’ye
gittiğini okuruz kaynaklardan.
Kan Grubuna mı, Mizaca Göre mi Beslenelim?
Kemal Özer
Toplum hayatında geçici olarak herhangi bir
şeye gösterilen büyük ilgi veya aşırı düşkünlük,
İtalyanca moda kelimesiyle anlatılır. Ne yazık
ki moda, zamane insanını esir alma araçlarından biri.
Modanın gelenek göreneği, adab-ı muaşereti, ahlakı,
zanaatı, giyim kuşamı, müziği, bazen de dini hayatı
kuşattığını hepimiz biliriz.
Günümüzün modalarından biri de beslenme. Önce
Batılılar gibi beslenme özentisi baş gösterdi. İnanç ve
sıhhatimizi kaybetme pahasına bile olsa, onlar gibi
giyinmeye ve yiyip içmeye başladık. Yani onlara benzemek
için öykündük. Neticede onlara benzedik ama
onlar bizi hiçbir zaman kendilerinden saymadı. Onların
bizi kendilerinden saymaması hayırlı bir gelişmeydi ama
biz yine de uslanmadık.
(Yazıların tamamı derginin 81. sayısında.)
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKİ
İlim ve İrfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tuğtağ
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Şahin Cevizci
Yazı ve çizgileriyle yer alıyor.