ILIM VE IRFAN | Mayıs | 2018 | DIGER YAZILAR | Okunma: 932
BIR RESUL VE MÜRSID OLARAK HAZRET-I ISA
DR. MAHMUD ESAD ERKAYA

Allah Teala peygamberleri, insanlara hidayet yolunu gösterecek rehberler olarak göndermistir. Onlar hayatlari boyunca bir yandan Allah’in emir ve yasaklarini muhataplarina teblig ederken diger taraftan da uygulamali olarak Allah’in razi oldugu bir hayatin nasil yasanacagini göstermislerdir. Bu teblig ve irsad faaliyetleri kapsaminda peygamberlerin arasinda ayrim yapmak mümkün olmasa da Allah Tealanin kendi¬lerine bahsettigi vasif, nimet ve mucizeler bakimindan birbirlerine bazi üstünlüklerinin olmasi söz konusudur. (Bakara, 253) Zira peygamberlerin kimisi ile Allah Teala bizzat konusmus, kimisini dostluk makamina çikartmis, kimisine ise hükümdarlik nasip etmistir. Hazret-i Isa da (as) kendisine mucizeler verilen, Ruhü’l-kudüs’le desteklenen ve ulü’l-azm olarak adlandirilan büyük peygamberlerden biridir.
Kendisine Incil’in verilmesi, Hazret-i Muhammed’in peygamberligini müjdelemesi, Allah’tan bir kelime ve ruh oldugu vurgulanan bir peygamber olmasi da onun ayricalikli yönleri arasindadir. Bunun yaninda Kur’an’in ifadesiyle o, kendisine nimet verilmis ve Israilogullarina örnek kilinmis bir kul ve resuldür. (Zuhruf, 59) O, peygamberlikle nimetlendirilmis, babasiz dogmakla taltif edilmis ve nefsani arzularini yenerek basta Israilogullari olmak üzere nesillerce dilden dile dolasan, örnek bir sahsiyet olmustur.

NEBEVI NEFESIN IZINDE: IMAM MÜSLIM EL-HACCAC
ISLIM GÜMÜSTEKIN

Nebevi nefesi çaglardan çaglara tasiyan büyük bir muhaddis.
Tam adi Ebü’l-Hüseyn Müslim bin el-Haccac bin Müslim el-Kuseyri olup, Islam tarihinin en büyük muhaddis¬lerinden biridir. Hicri 206 yilinda Nisabur’da dünyayi tesrif eden Imam Müslim, Kuseyr kabilesinden olmasi sebebiyle Kuseyri ve dogdugu yere nispeti dolayisiyla da Nisaburi olarak taninmistir. Ayni zamanda el-Imam, Hüccetü’l-Islam, el-Hafiz gibi sifatlarla da anilmistir.
Imam Müslim’in yasadigi yer bir ilim merkeziydi ve ailesi de ilimle mesguldü. O da çok erken yaslardan itibaren ilme yönelmistir. Ilk tahsilini ayni zamanda iyi bir müderris olan babasindan alan Imam Müslim, henüz 12 yasina girdiginde hafizligini tamamlamis, Arap dili ve belagatinda saglam bir seviye elde etmis ve hatta hadis dinlemeye baslamistir. Mesela o, ilk defa Hicri 218 yilinda Nisabur’da Muvatta ravilerinden Yahya bin Yahya’dan hadis dinlemistir. Bu yönüyle ve bu bakimdan onun içinde bulundugu ortam ve sartlarin ilmi kisiliginin olusmasindaki ve gelismesindeki etkisi anlasilmaktadir.

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK YÜCELTIR
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM

Mekarim-i ahlaki tamamlamak ve insanlara güzel halleri kazandirmak için gönderilmis olan Fahr-i Kainat Efendimizin rahle-i tedrisinde yetismis olan sahabe, pek çok üstün ahlak ve meziyet kazanmistir. Bunlardan birisi de tevazudur. Tevazu; yüzü yerde olma ve alçak gönüllülük anlamlarina gelir ki tekebbürün ziddidir. Insanin hak karsisinda gerçek yerinin suurunda olup ona göre davranmasi ve halk arasindaki durumunu da bu anlayisa göre ayarlamasi olarak da tarif edilmistir. Insan tevazu ruh ve düsüncesiyle kendisini kapinin alt esigi, bulundugu mekanin sergisi, yollarin kaldirim tasi, irmaklarin çakili ve basaklarin samani olarak görüp, herkes yahsi ben yaman, herkes bugday ben saman, diyebilmelidir. Yüce Mevla’miz kendi zatina nispet ettigi üstün ahlakli kullarini överken söyle buyurur: “Rahmanin has kullari, yeryüzünde mütevazi bir sekilde yürürler. Cahiller kendilerine laf attiginda ise selametle der, geçerler.” (Furkan, 63)
Allah’in seyredilen kitabi olan kainat ibret nazariyla incelendiginde, her seyin tevazu içinde oldugu görülür. Günes tevazuundan dolayi asagiya dogru baktigi için dünyamiz onun ziyasindan ve sicakligindan istifade edebilmektedir. Eger kibirlenip yukariya dogru baksaydi, bu mümkün olmazdi. Su asagiya dogru akar. Agaçlarin dibine iner ve neticede agaçlarin basinda sulu meyveler yetisir. Patates topragin altina iyice gömüldügünde hem daha fazla, hem de daha büyük olarak mahsül verir. Topragin altina derinlemesine gömülmeyen tohumlar verimli olmaz. Gül toprakta biter. Insan semalarda degil, yerde yaratilmistir. Mü’min secde unvaniyla basi ile ayaklari ayni noktada birlesince Allah’a en yakin olabilme makamina erer.

ILAHI HUZURA DAVET: SEHITLIK
DR. IBRAHIM TOZLU

Mustulu bir haber aldigimizda içimiz içimize sigmaz. Üstad Necip Fazil’in, “Aç kapiyi haber var, ötenin ötesinden/ Dudaklarda sarkilar, kurtulus bestesinden.” dedigi gibi kipir kipir eder yüregimiz bir an önce o haberi almak için. O vakit, gönül hiçbir engel tanimaz. Artik ten, ruha teslim olmustur; nereye giderse beden onu takip eder. Hakikatini yüce Mevla bilir ama sehitlige kosmak nasip isidir. 15 Temmuz sehitlerinin menkibelerini her dinledigimizde sanki akil bastan gitmis, ruh ayaga kalkmis, ötelerden, ötelerin ötesinden veya berilerin en berisinden, sah damarindan çok daha yakin Rahman’in iradesinden bir tecelli zuhur etmistir. Nihayet yüce Allah, seçkin kullarini Ilahi huzura almistir. Ruhlari sad olsun. Efendimiz Aleyhisselam söyle buyurur: “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her sey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece sehit, -sehadette gördügü itibar ve ikram sebebiyle- tekrar dünyaya dönmeyi ve her defasinda on defa sehit olmayi ister.” (Buhari, Cihad, 21; Müslim, Imare, 109)

SÜHREVERDI HAZRETLERIYLE HASBIHAL
DR. NURULLAH KOLTAS

Sühreverdi: Dil ile tarifi olmasa da kalbe zatini tanitan Allah Tealayi tesbih ederim. Akillar O’nun (cc) mahiyet ve keyfiyetini anlayamaz. Cenab-i Hak, kullarindan kalp temizligine ermis olanlara zatini tanima imkanini, mari¬fetini bahsetti. Onlari kullarinin arasindan seçip özel ihsanlarina ulastirdi. Iç âlemlerini ünsiyet nurlariyla doldurdu. (Gerçek Tasavvuf, s. 1)
Seyyar: Hacem, kalp temizligine eren kisilere Hakk’in marifet bahsettigini dile getirdiniz. Kuseyri ise marifetin herhangi bir kiside sifat haline gelisi için önce Hakk’i sifat ve isimleriyle tanimasi, sonra O’nunla (cc) muame¬lesinde sidk ve ihlas üzere bulunmasi gerektigini dile getiriyor. (Kuseyri, Risale, s. 398) Bu baglamda sidk ile ihlasin marifetle olan iliskisini, dogrusunu söylemek gerekirse, anlayabilmis degilim.

SAMANYOLUNDA ZIYAFET
AHMET EDIP BASARAN

Teslimiyetin sessiz dilidir oruç. Öyle bir sessiz dildir ki, içimize biraktigi o manevi teslimiyet hali, bütün gürültüleri bastirir. Yilda bir kez bize gelir ve bizi yine bize teslim eder. Bir emanet duygusu gibi. Içimizi disimizi denetleyen manevi bir gözcüdür oruç. Bütün sadeligiyle gelir ve bize inanci, sorum-lulugu, umudu ve sabri hatirlatir. Oruç, önümüze ilk kelimesi ask olan yepyeni bir yeryüzü haritasi açar. Bir insanlik haritasi. O haritadan açilan pencerelerden dünyaya, imtihan âlemine daha bir baska gözle bakariz. Her ibadetin penceresi kendine özgüdür. Oruç da böyledir, orucun açtigi pencereler de böyledir.
Sehrimiz, kasabamiz, köyümüz oruçla baska bir güzel¬lige bürünür. Caddelerde, ev içlerinde orucun kokusu gezinir. Oruç tutulan evler bir baska güzel kokar. Oruç sadece yemekten içmekten kendimizi kesmek degil¬dir. Ayni zamanda bizi yalana, kötülüge, vicdansizliga sürükleyebilecek bütün gizli ve açik yollari elimizin ter¬siyle itmenin adidir da oruç. Ibadetler kisinin nefsini tezkiye ve terbiye etmesinde çok önemli kaynaklardir ve insan, bütün hayatina, aldigi verdigi nefeslere her zaman bir ibadet suuruyla bakmakla mükelleftir. Oruç bu suurun insasinda ve ihyasinda çok önemli bir ibadettir. Kendi gündemiyle gelir oruç. Sair günler kendi gündemimizin, kendi aliskanliklarimizin kuyruguna takilip yasarken oruç buna müsaade etmez. Kendi gündemiyle gelir ve bizi o gündemiyle hem insa eder hem ihya eder. Müslümanin yegane gündemi vardir: Ahiret! Oruç, bu kadim hakikati hatirlatir ilk elde bize. Oruç gelir bakisi bakisimiz, dokunusu dokunusumuz, sessizligi sessizligimiz olur. Oruç kelimemiz, oruç ruhumuz olur.

KIRKAMBAR
M. NEZIHI PESEN

Uzak degil vallahi. Hiç uzak degil. Çok yaklasti. Hiçbir sekilde durdurulamaz ve ertelenemez. Öyleyse hepimize, her insana çok yakin. Hazirlanmak gerek o gün için. Hem de en güzel sekilde. Ehl-i yemin olmak için çirpinanlara güzel kokular ulasir bu çok yakin günden. Cehalete, siddete ve cinnete gömülmüs olanlarin yasadigi zaten bir çesit o günün dehsetidir.
Sazeli-Darkavi yoldan ana yola dahil olan Abdülkadir es-Sufi kitabinin basina Son diyerek söyle baslar: “Bir uzun sessizlikten sonra, Si Hamud elini kolumun üstüne koydu ve konustu: Kiyametin nasil kopaca¬gina dair bir hikaye anlatilir. Dünyanin muazzam kalabaligi girtlagina kadar cehalete, siddete ve cinnete gömülmüstür. Kocaman milyonluk sehirlerden birinde iki halsiz ihtiyar kadin, unutulmus, canli cenazeye dönmüs görünüsleriyle bir köseye büzülmüs, bu bitip tükenmek bilmeyen korkunç sahneleri gözlemektedir. Kadinlardan biri ötekine döner ve söyle der, ‘Felaket. Sunlara bak. Her birimize bir bak. Hiçbir sey anladigim yok. Nedendir? Bu büyük âlem neden, bu dünya, bu milyonlarca insan böyle asagilik halde? Anlami ne bunun? Bir bilen oldu mu hiç?’
Bir uzun sessizlikten sonra öbür kadin elini arkadasinin kolu üstüne koydu, söyle dedi, ‘Hatirliyorum, henüz genç bir kizken, uzun, çok uzun zaman önce, dilenen bir garip adam gelmisti sehrimize. Bizim gibi paçavralar içindeydi ve sivri bir külah vardi basinda. Hala hatirliyorum elini kolumun üstüne koydugu zaman gözlerinde dogan sükuneti, o anda bana söyle fisildamisti: La ilahe illallah.”

YIYIP IÇMENIN FARZ, VACIP VE HARAM HALLERI
KEMAL ÖZER

Mikdam bin Madikerib’den (ra) gelen bir rivayette, Resulullah Efendimiz söyle buyurmustur: “Ademoglu, mideden daha serli bir kap doldurmaz. Ademogluna belini dogrultacak birkaç lokmacik yeterlidir. Nefsinin galebesiyle illa da yiyecekse bari onu üçe ayirsin: Üçte birini yemege, üçte birini suya, üçte birini de nefesine ayirsin!” (Tirmizi, Zühd 47/2381; Ibn Mace, Et’ime 50/3349)
Efendimizin (sas) bu emir ve nasihatlerine ragmen, nefsine ve sehevi arzularina yenilen insanoglu ve dahi Müslümanlar ihtiyaçlarindan üç bes kat fazlasini yiyip içmekte. Öte yandan her yil yiyip içtiklerinin bir katini da çöpe atmakta. Uluslararasi teskilatlarin verilerine göre her yil yedi-sekiz milyar insana yetecek gida çöpe atilirken, bir o kadarinin da ihtiyaçtan fazla yenilmesi nedeniyle, on bes-yirmi milyar insana yetecek gida yedi milyar insan tarafindan tüketilmekte. Diger yandan da milyonlarca, kimi verilere göre bir milyar insan açlikla yüz yüze.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan’in Mayis, 2018 sayisinda.)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024