ILIM VE IRFAN | Nisan | 2018 | DIGER YAZILAR | Okunma: 1040
MANEVI IKLIMIN FAZILETLI GECELERI
DOÇ. DR. ABDULCEBBAR KAVAK

Islam dini sahip oldugu maddi ve manevi degerleriyle Müslümanlara oldukça zengin bir manevi huzur iklimi sunmaktadir. Hazret-i Peygamber (sas) üç aylar olarak adlandirilan Recep, Saban ve Ramazan aylarini namaz, oruç ve tefekkürle dolu dolu yasamis ve bu konuda ümmetine çok degerli nasihatlerde bulunmustur. Resulullah Efendimizin, “Allah’im! Recep ve Saban’i hakkimizda mübarek kil ve bizi Ramazan’a ulastir.” seklindeki duasi maneviyat iklimi olan bu üç aylarin önemini ortaya koymaktadir.
Recep ayi üç aylar içinde kulun oruçla Rabbine takar¬rüb etmeye basladigi ilk duraktir. Bu ayda Hazret-i Peygamber (sas) miraca çikmis ve ümmetine günün bes vakti Rabbiyle bulusma müjdesiyle ödüllendirilmistir.
Saban ayinda oruç ibadetini daha da arttiran Resulullah Efendimiz, bu sekilde Ramazan’a hazirliga hiz vermistir. Berat gecesi ise Saban ayinin ortasinda sunulan bir manevi hediye olarak Müslümanlara ayri bir ruhani haz vermektedir.

KUR’AN DUALARINDAN MESAJLAR
PROF. DR. ALI AKPINAR

Dua, kulun Rabbine çagrisi, O’na (cc) yakarmasi, O’nunla (cc) konusmasi, O’na (cc) içini dökmesi, O’nu (cc) yardima çagirmasi, O’ndan (cc) yardim dilemesi, O’na (cc) muhtaç oldugunun itirafi, O’nun (cc) erisilmez güç ve kudret sahibi oldugunun bilincinde O’nun (cc) her seye yeteceginin teslimidir. Dua, aracisiz olarak yüce Rab ile iletisim kurmak, O’nunla (cc) söylesmektir.
Dua, Rab ile kul arasinda kurulan bir nevi canli baglantidir. Aracisiz olarak kulun Rabbine içini döküsü, sizlanisi, yakarisi ve nazlanisidir. Dua Rabbe çagri, ya da Rabbi yardima çagridir. Dua kullugun en kestirme yoludur. Rabbena (Rabbimiz), Allahhümme (Allah’im) sözleriyle baslayan dua, kulun Rabbi ile diyalogudur. Kulun Rabbini hatirlamasidir, O’nu (cc) zikridir. Bunun için dualara ezkar(zikirler) denmistir.

ALLAH’IN SALIH KULLARINA YARDIMI: BESIKTEYKEN KONUSAN ÜÇ GÜZEL BEBEK
DR. MAHMUD ESAD ERKAYA

Allah’in, sevdigi, deger verdigi, dost edindigi kullarina bir ikram olarak lûtfettigi bazi olaganüstü haller vardir. Bunlar, peygamberlerde görüldügünde mucize -nübüvvetten önce ortaya çikmissa irhas-, diger salih kullarda görülmeleri halinde ise keramet olarak isimlendirilmektedir. Allah Tealanin, ibadet ve taat ile kendisine yaklasmaya çalisip, sevgi ve rizasi ugruna ömrünü adayan samimi kullarina ihsan ettigi bu harikulade hadiseler basta Kur’an-i Kerim ve hadis-i serifler olmak üzere temel kay¬naklarimizda önemli bir yer tutmaktadir.
Sufilere göre kerametler çogu zaman sahibinin dogru bir hal üzere oldugunun alameti olarak görülmektedir. Halleri iyilik üzere olmayan kimselerde keramet kabi¬linden bir hadisenin ortaya çikmasi söz konusu olmayacaktir. Esasen tasavvuf yolunun büyükleri asil ve elde edilmesi en zor olan kerametin Allah’a itaat ve rizasini kazanma yolunda istikamet üzere bulunma oldugunu vurgulamaktadir. Bu yolda insanin kötü bir huyunu terk edip yerine güzelini koymasinin da en büyük keramet oldugu ayrica dile getirilmektedir.

BURSA EVLIYALARI
CANKAT KAPLAN

Artik kemale erdigine karar veren Tapduk Emre, Yunus’a söyle der: “Hamdin, pistin. Bu dergah artik ikimize fazla. Bu asami atacagim. Onu ara, buldugun yerde sen ruhunu teslim edeceksin.”
Tapduk Emre asasini atarken Yunus meshur siirin ilk kismini söyler:
Hak’tan gelen serbeti içtik elhamdülillah
Su kudret denizini geçtik elhamdülillah.

Su karsiki daglari, meseleri, baglari
Saglik safalik ile astik elhamdülillah.

Yunus asanin pesinde diyar-i Rum’a yani Anadolu’ya gelir. Uzun bir süre asayi arar. Siirin devamini da her¬halde bu asayi ararken söylemistir:
Indik Rum’u kisladik, çok hayir ser isledik
Us bahar geldi geri göçtük elhamdülillah.

Dirildik pinar olduk, irkildik irmak olduk
Aktik denize dolduk, tastik elhamdülillah.

Taptuk’un tapusunda, kul olduk kapisinda
Yunus miskin çig idik, pistik elhamdülillah.

YERINI VE YÖNÜNÜ ARAYAN INSAN: TRENDEKI DERVIS
AHMET EDIP BASARAN

Sanat hem hayatin hem ölümün esasli bir provasini sunar bize. Her okuma ve yazma eylemi bastan ayaga bir ürperme ve hayret duygusuyla iç içedir. Degilse orada bir anlama ve idrak çabasindan söz edemeyiz. Insan basta kendisi olmak üzere yaratilmis her zerrenin hikmetine, güzelligine dair tefekkür ettikçe, o büyük âlemin hem zahiri hem batini yönlerine daha bir askla bakar. Insanin bizatihi kendisi de zaten basli basina bir sanat eseri degil midir? Hayatin kalbinde akip duran okuma eylemi en basta bu sonsuz merak ve hayret duygusuyla baslar.
Necip Fazil’in siir için söyledigi su cümleleri sanat genelinde de söyleyebiliriz elbette: “Bizce siir, mutlak hakikati arama isidir. Esya ve hadiselerin, bütün mantik yasaklarina ragmen en mahrem, en mahcup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak ve nispetlerini bularak, mutlak hakikati arama isi.” Aramak, arayis çogu insan eyleminde oldugu gibi sanat için de muharrik bir güç. Gelenege atif yapilan metinlerde de arayis, sürekli arayis neredeyse yolda olma mecaziyla beraber kullanilmis hep. Varmak, ulasmak degildir aslolan, yolda olmaktir. Yine bulmaktan ziyade arayisin kendisi daha çok kiymetlidir.
Trendeki Dervis, hem arayisi hem de yolda olmayi mecazi bir ustalikla yogurabilmis bir tiyatro eseri.

SEKERIN TADI NE ZAMAN BOZULDU?
KEMAL ÖZER

Sekerin tarihini, Adem peygamber devrine kadar götürmek gerek. Ancak günümüzdeki seker ile bir asir evvelindeki seker ayni ürün degil. Ingilizlerin 1801’de sekeri rafine etmeye baslamasiyla bambaska bir sekil alip rafine seker olarak anilmaya baslar.
Seker, Osmanli’da ülkenin hemen yer yerinde yetisen seker kamisindan elde edilirdi. Kaya tuzuna benzedigi için de kaya sekeri olarak da isimlendirilirdi. Lakin seker bugünkü gibi her ürünün içine dahil edilmezdi. Kaldi ki, günümüzde oldugu üzere vahsi haz ve zevklere hitap eden ambalajli sözde gidalar da mevcut degildi. Kahve sekersiz içilir; çay ise Osmanli’ya sultan Abdülhamid devrinde gelmesi nedeniyle hem yaygin degildi hem de sekersiz içilirdi. Bugüne nispetle çok daha çesitli tatli türleri vardi. Bal, pekmez, çesitli meyve sekerleri ve kaya sekeriyle yapilirdi bu tatlilar. Seker ve tatli türlerinin satildigi Fatih’teki Seker Han ise tatli/seker borsasi gibiydi.

(Yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Nisan, 2018 sayisinda.)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024