Seyh Bakibillah irtihal-i dar-i beka eylemeden evvel söyle demisti: “Bu tohumu Semerkand ve Buhara’dan getirip Hindistan’in bereketli topragina ektim.” Seyhin müridiyle baska bir söy¬leyisle selefin halefiyle karsilasma hikayesi kisaca söyledir:
Ikisinin de dogum tarihi çok büyük ihtimalle ayni: 1564
Selef olan yani seyh Kabil’de, ona halef olup yolu en etkili bir sekilde devam ettiren ise Pencap böl-gesindeki Sirhind’de dogdu. Fakat atalari Kabil’den Hindistan’a göç etmisler. Ikisi de Naksibediye tarika-tina intisap etmeden önce baska tarikatlardan inabe ve icazet almislar. Ikisi de Naksibendiye’de karar kilip halife ve müritler yetistirmisler. Böylece Hacegan-i Naksibendiye’nin seçkin silsilesinde yer almislar.
Muhammed Bakibillah Kabil’den Maveraünnehir’e yolculuk yapiyor. Sonra Lahor’a geçiyor. Bir türlü aradigini bulup sükunete kavusamiyor. Bir kiza âsik oluyor velakin ona da kavusamiyor. Yeniden seyahat etmeye basliyor. Kesmir ve sonra Buhara, Semerkand taraflari. Sah-i Naksibend’e ve Ubeydullah Ahrar’a Üveysi yolla baglaniyor. Onlarin yol göstericiligiyle Naksibendi tarikatinin silsilesinde yer alan Hace Imkenegi’ye baglanip onun isaretiyle önce Lahor’a sonra Delhi’ye yerlesip irsada basliyor.
1592’de Delhi’de iki deniz nihayet birlesiyor. Imam-i Rabbani hacca gitmek istiyakiyla yola çikiyor. Delhi’den geçip Beytullah’a varmak niyetinde. Orada mürsidiyle tanisip hemhal oluyor. Söyle anlatir bu bulusmayi Mektubat’inda: ‘‘Bu derviste bu yola koyulma hevesi belirince, Hakk’in inayeti onun rehberi oldu. Onu velayet sahibi, hakikat kaynagi, indiracü’n-nihaye fi’l-bidaye -sonda yasanacak olani baslangica yerlestirmek- rehberi, velayet derece¬lerine ulastiran yolun kilavuzu, dinin koruyucusu, seyhimiz ve imamimiz, Naksibendi tarikatinin büyük¬lerinden olan Muhammed Baki’ye ulastirdi. O büyük insan bu dervise Allah’i zikretmeyi, zikr-i ism-i zati ögretti. Bilinen sekliyle teveccüh buyurdu ve bende tam anlamiyla bir lezzet hali hasil oldu.’’
Bu costurucu birliktelik iki aydan fazla sürüyor. Sirhind’e geri dönen Imam-i Rabbani, mürsidini ancak iki kere daha ziyaret edebiliyor. Ona hallerini, muhab¬betini yazdigi mektuplarin sayisi ise yirmiden fazladir.
Ikisi de birbirine karsi acayip saygiliydi. Nezaket, muhabbet ve hürmetleri inanilmazdi. Seyhi müridini sehrin disinda karsilamaya gelirdi. Müridi seyhini görünce tir tir titrerdi.
1603’de Delhi’de 40 yasindayken Hakk’a pervaz eden Bakibillah Hazretlerini Hindistan’a getiren ve Imam-i Rabbani’yle bulusturan bir rüyadir. Bakibillah bir dostuna yazdigi mektupta Imam-i Rabbani’nin intisabindan duydugu memnuniyeti söyle dile getirir: ‘‘Sirhind’den Seyh Ahmed isminde ilmi çok, ameli güçlü bir yigit birkaç gün bizimle oturup kalkti. Ondan çok ilginç haller müsahede edildi. Muhtemelen âlemin kendisiyle aydinlandigi lamba olacak.’’ Öyle oldu.