ILIM VE IRFAN | Ocak | 2017 | DIGER YAZILAR | Okunma: 1208
HAZRET-I YUSUF’UN DÜNYA ILE IMTIHANI
PROF. DR. ALI AKPINAR

Hazret-i Yusuf, zindandayken kralin gördügü rüyayi tabir etti. Rüyayi dogru tabir etmekle kalmadi, yapilmasi gerekenleri, alinmasi gereken tedbirleri de söyledi. Onun bu isabetli tabirini ve tavsiyesini ögrenen kral, onu hemen huzuruna çagirdi. Yusuf aleyhisselam hemen zindandan çikmak yerine suçsuzlugunun tescil edilmesini istedi ve bu gerçeklestikten sonra kralin huzuruna çikti.
“Kral, ‘Onu bana getirin, onu özel olarak yanima ala¬yim.’ dedi. Onunla konusunca dedi ki: ‘Süphesiz bugün sen yanimizda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kisisin.’ Yusuf, ‘Beni ülkenin hazinelerinin basina getir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kisiyim.’ dedi. Böylece Yusuf’a, diledigi yerde oturmak üzere ülkede imkan ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istedigimize veririz ve iyi davrananlarin mükafatini zayi etmeyiz.” (Yusuf, 54-56)
Yusuf kissasinin bu bölümünden çikaracagimiz mesaj¬lari söyle özetleyebiliriz: Hazret-i Yusuf, sahip oldugu kisilik ve bilgi birikimiyle kavminin ve kralin güvenini kazanmisti. Demek ki, Müslüman da yasadigi toplum içerisinde güvenirligi, temiz geçmisi ve donanimiyla aranan kisi olmalidir.
Kral, yetkinligini gördügü Yusuf’u yönetime getirdi, emaneti ehline verdi. Demek ki emanetler ehline verilmelidir. Kim bir ise daha layik ve ehilse o ise getirilmelidir. Zira Peygamberimiz, is ehil olmayana tevdi edildiginde kiyameti bekle, buyurmustur. Çünkü emanet, ehil kimselere verilmedigi zaman, toplumda kaos olacak, bir anlamda toplumda kiyametler kopacaktir.

ÖLÜNÜN ARKASINDAN YAPILAN HAYIRLAR ONA FAYDA VERIR MI?
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM

Ölüm, yok olmak degildir; aksine, mihnet ve imtihan yurdu olan geçici dünya hayatindan hesap, ceza veya mükafat yurdu olan ebedi hayata intikal etmektir. Islam, hayatta olanlarin birbirileriyle iletisim kurmalarina önem verdigi gibi ölülerle diriler arasinda da bu iletisimin devamini emretmistir. Hesaba, Sirat köprüsüne, cennet ve cehennemin varligina inanmayanlar için dünyada yasanilan zamanla sinirli olan hayat, ot gibi bitip çöp gibi itmekten ibarettir. Ne yazik ki ahiret hayatina, cennet ve cehennemin varligina inanan bazi insanlar ölümle dünya hayatinin son bulacagini, kendileri için arkalarindan hayir yapmak isteyenlerden faydalanamayacagini iddia etmektedirler. Ne gariptir ki bu iddialarini en kuvvetli delil olan Kur’an ayetine dayandirmaktadirlar. Ayet sudur: “Insan için ancak çalistigi vardir.” (Necm, 39)
Hazret-i Ali (kv), Abdullah bin Abbas’i (ra) Harure denen yerde toplanan Haricilere nasihat etmek üzere gönderirken adeta tarihe not düsmüs ve söyle demistir: “Onlarla tartisirken sakin Kur’an ayetlerinden delil getirme. Çünkü onlar Kur’an ayetlerini yanlis yorumlayarak haktan saptilar.”
Gerçekten de Hariciler, “Hüküm ancak Allah’a aittir.” (Yusuf, 40) ayetini dar kafalarina göre yorumlayarak hakem olayina razi olan Hazret-i Ali’nin dinden çiktigina hükmetmisler ve ona isyan etmislerdir. Haricilerin bu anlayisini yorumladigi bir sözünde Hazret-i Ali söyle demistir: “Batil kastedilen hak bir söz.” (Müslim, Zekat, 157)

KIYAMETE KADAR DÜSMANIMIZ: SEYTAN
YUSUF AGIRMAN

Rabbimiz Teala beseriyetin zaman mefhumunun sinirlarini asan kadim bir vakitte küre-i arzi yokluk âleminden varlik âlemine çikardi. Yedi kat semayi da pek muhtesem bir sekilde bir çati misali küre-i arzin üzerine yerlestirdi. Yüce Allah, el-Hakim isminin tecellisiyle daglari, denizleri, irmaklari, agaçlari ve hayvanlari muazzam bir ahenk içerisinde yaratti. Canli ve cansiz varliklarla sekillendirdi. Bütün bu ame¬liyeler Cenab-i Hakk’in halifesi olarak yeryüzünde tasarrufta bulunacak olan insanoglu içindi.
Allah Teala esref-i mahluk olan insanoglunu yaratma¬dan önce cinleri yaratti. Cinlere kendi içlerinden elçiler gönderdi ve bu elçiler onlari yüce kainatin yaratici¬sina ibadet etmeye çagirdi. Böylelikle cinler ibadetle mükellef kilindi. Nitekim bu hakikat Kur’an-i Kerim’de de bildirildi. (Bkz. Zariyat, 56) Ibadetle mükellef tutu¬lan cinlerin büyük bir kismi yaratilis gayelerine uygun hareket etmeyip Hak Tealaya ibadet etmekten yüz çevirip isyan etti ve yeryüzünde bozgunculuk çikaran bir topluluk olma vasfini aldi. Ve sünnetullah geregi isyan eden cinler helak edildi. Bu isyanci cinler güruhunun içerisinde Iblis de bulunuyordu. Iblis bu cinler toplulugu içerisinde Hak Tealadan en çok korkan ve en çok ibadet eden biri olarak siyrildi. Yüce Allah onun bu meziyetine karsin kendisini yüksek makamlara çikarma ve büyük meleklerin meclisine istirak etme suretiyle ödüllendirdi. Eristigi bu yüce makamdan dolayi kendisine Allah Tealanin azizi anlamina gelen Azazil denildi. Ilahi ikram neticesinde yüksek makamlara getirilmis olan Iblis, Allah Tealanin Hazret-i Adem’i yaratip, melekelere secde emrini vermesiyle beraber büyük bir nankörlük gösterdi ve Rabbinin emrine itaat etmemesi sebebiyle gazab-i Ilahi’ye maruz kaldi.

VERA VE ZÜHD EHLININ ÖNDERI: SEHL BIN ABDULLAH TÜSTERI
ISLIM GÜMÜSTEKIN

Hakikat isiginda gönül secdesini arayan büyük veli. Tam adi Sehl bin Abdillah bin Yunus bin Isa bin Abdillah bin Refi olan Tüsteri Hazretleri, 818 yilinda Iran’in kuzeybatisinda bulunan Huzistan eyaletinin Tüster, bir diger adiyla Süster kasabasinda dün¬yayi tesrif etmistir. Kaynaklarda Ebu Muhammed nisbesinin yaninda; imamimiz, essiz imam, gerçek vera sahibi, kalplere malik olan gibi lakap ve vasiflarla anilmistir. Zühd ve riyazetteki derinligiyle tasavvuf kaynaklarinda adindan çokça bahsettirmesine ragmen hayatina dair bilgiler daha çok menkibe niteligindedir. Sehl Tüsteri Hazretlerinin, daha küçük yaslarda önce annesi sonra da babasi vefat etmistir. Babasi vefat edecegini anladiginda oglunu evliya bir zat olan dayisi Muhammed bin Sevvar’a emanet etmistir. Böylece Tüsteri Hazretleri çok küçük yaslarda dayisinin gözetiminde ilim tahsiline baslamis ve henüz 6-7 yaslarinda Kur’an’i ezberlemis ve yine bu yaslardan itibaren zahidane bir hayat tarzini benimsemistir. Nitekim o kendi dilinden zahitligin gönlüne nasil naksedildigini söyle aktarir: “Daha üç yasindayken kalkar ve sabaha kadar uyumayan dayim Muhammed bin Sevvar’in nasil namaz kildigina bakardim. Dayim ise bana, ‘Git, uyu. Çünkü kalbimi mesgul ediyorsun!’ derdi.”
Ayrica bu rivayet, onun henüz küçük yasta manevi yasantiya olan ilgisini ve düskünlügünü göstermesi açisindan önemlidir.
Özellikle dayisinin telkin ve tesvikleriyle tasavvufa yönelen Tüsteri Hazretleri henüz 13 yasinda, kalp secdesi ne demektir, sorusuna cevap aramaya baslamistir. Bu sorunun cevabini bulmak için ailesinden izin alarak Basra’ya yolculuga çikmistir. Basra’da sorusuna tatminkar bir cevap alamayan Tüsteri Hazretleri, Abadan’a geçmis ve orada Ebu Habib Hamza bin Abdullah el-Abadan’dan aldigi cevapla gönlünü feraha kavusturmustur. Tüsteri, bir süre bu zatin yaninda ilim ve irfanindan istifade ettikten sonra memleketine dönmüstür. Tasavvuf ehline göre Tüsteri’nin bu sorusu, tasavvuf yoluna girmis kimselerin büyük bir kisminin muhtemelen hiçbir zaman tecrübe edemeyecegi derecede yüksek bir yetkinligin isaretidir.

KIRKAMBAR
M. NEZIHI PESEN

Müslümanin yukarida sayilan perdeleri asip Hakk’a yakinlasmasi için hangi asamalari geçmesi gerekir diye sorarsak, Tuslu büyük alim ve sufi Imam Gazzali su cevabi verir:
Birinci asama, azalarini dinin haram kildigi seylerden uzak tutmaktir. Bu asamayi geçince, kalbin hikmet kaynaklarina ulasirsin.
Ikinci asama, nefsi, alisip sevdigi kötü adetlerinden kesmektir. Bu asamayi geçersen, ledünni, Ilahi ilimlerin sirrina vakif olursun.
Üçüncü asama, kalbi, beseriyet halinin karanlik ve perdelerinden kurtarmaktir. Bu asamadan sonra sana, melekut/gayb âleminin münacatlari ve bu âlemin alametleri kesfolur.
Dördüncü asama, sirri, tabiatin kötülük ve bulanikligindan temizlemektir. Bu asamada sana Allah’a yakinlik makamlarinin nurlari parlar ve gözükür.
Besinci asama, ruhu, hissi perde ve engellerden kurtarmaktir. Bu asamada sana, sevgiliyi müsahede günesi dogar.
Altinci asama, akli, bos hayal ve vehimlerden kesip kurtarmaktir. Bu asamadan sonra, kudsi daireye, Ilahi yakinlik cennetine inersin; iste o zaman daha önce müsahede ettigin madde âlemine ait insani etkilerden ve hosa giden seylerden tamamen kurtulursun.



(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Ekim (sayi: 62) sayisinda.)


GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI

Ilim ve Irfan dergisi Gülbahçe Çocuk ekinde,
Arif Dede
Cesur Küçük
Melih Tugtag
Betül Nurata
Ahmet Demir
Seval Sahin Cevizci
Yazi ve çizgileriyle yer aliyor.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016