VE DIGER YAZILAR
KIRKAMBAR
M. NEZIHI PESEN
EVININ YOLLARINI KAPATMAYAN RABBIMIZE SÜKÜRLER OLSUN!
Ey yüce Rabbimiz! Senin vadine sadik oldugunu biliyoruz. Bunca günahlar isliyoruz. Bunca sözümüzü bozuyoruz. Misakta verdigimiz ahde sadakatimizi bunca zedeledik. Ama sen merhametinle, magfiretinle, muhabbetinle bizi kusatmaya, bizi sarmaya ve elimizden tutmaya devam ediyorsun. Bize evinin yollarini kapatmiyorsun. Her sene Zilhicce ayinda binlerce, yüzbinlerce Müslümanin gelip o kutlu beldede esigine yüz sürüp tevbe etmesine ve arinmasina izin veriyorsun. Senin siyanet ve hifzin olmasaydi, sen bizi korumaya devam etmeseydin, sen bizden yardimini, nusretini esirgeseydin, dinini ve dininin mü’minlerini muhafaza sözü vermemis olsaydin, biz zavalli günahkarlar, acizler helak olup giderdik. Oraya varmamiza izin verdigin için sana ne kadar sükretsek azdir!
YUSUF GENÇ
EL JARA CAMII’NI GRAFFITI SÜSLÜYOR
Tunus asilli Fransiz Müslüman sokak sanatçisi El Seed’in Tunus Jara Camii’nin minaresine yaptigi kaligrafi tüm dünyada yanki buldu.
El Seed graffitiye Müslümanca bir bakis açisi kazandirdi.
1981 yilinda Fransa’da Tunuslu bir ailenin oglu olarak dogan sokak sanatçisi El Seed, ilk gençliginde vakit buldukça Arapça kursuna gidip kendi öz kültür ve kimligini ögrenmeye çalisan Afrika kökenli bir Müslüman. Simdilerde ise dünyaca ünlü bir sanatçi… Arapça ögrendigi yillarda kaligrafiyle graffitiyi birlestirebilecegini fark eden El Seed, duvarlara yaptigi sanat çalismalariyla yazi sanati graffitiye Müslümanca bir bakis açisi kazandirmis. El Seed’i dünyaca üne kavusturan ise El Jara Camii’nin minaresine yaptigi meshur graffiti çalismasi oldu.
1994 yilinda yapildigi günden bu yana boyasiz kalan Tunus’un meshur El Jara Camii’nin 47 metre uzunlugundaki minaresine, Hucurat suresinin 13. ayetini graffitiyle yazan El Seed, bu ayeti seçmesinin sebebini söyle açikliyor: “Müslümanlarin birbirinden ayri düsürülmeye çalisildigi bugünlerde hem Müslümanlara hem de diger bütün insanlara verilecek en güzel mesaj bu olabilirdi.” 2010 yilindan bu yana sergiler açan El Seed’in tasarimlari dünyanin pek çok yerinde duvarlari süslüyor.
TAKVA, TEFEKKÜR VE TEVEKKÜL TIMSALI:SAKIK BELHI (ks)
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE
Adi, Sakik bin Ibrahim, künyesi Ebu Ali, nisbesi el-Belhi’dir. Horasan erenlerinin ileri gelenlerindendir. Dedesinin ve babasinin büyük servet sahibi zengin olmasindan dolayi Sakik Belhi (ks) çok rahat bir ortam içinde yetismistir. Olgunluk çaglarina geldiginde, dünya zevklerine dalarak yasamaktan hoslanmamaya baslamistir. Seyahatlerinde ancak miktar-i kafi ticaretle mesgul olmus, kalan zamanda manen istifade edebilecegi seyleri arastirmistir.
Bütün hayati boyunca tefekkürü, ince düsünmeyi elden birakmamis ve Hakk’in kendisine ikram ettigi nimetleri cömertçe harcamasini bilmistir. Malini hem Allah yolunda, hem de sevdikleri ugrunda sarf ederek cömertlik gösterdigi gibi, canini da Allah yolunda ve ihvani ugrunda harcayarak yigitlik göstermistir. (Hasan Kamil Yilmaz, Gönül Erleri, s. 88)
Cafer Sadik’la (ks) görüsmüs, Ebu Hanife (ra), Ebu Yusuf (ra) ve Imam Züfer’den (ra) ders almis ve baslangiçta Irak Rey ekolüne mensupken sonra Hadis ehli olmustur. Israil bin Yunus, Abbad bin Kesir, Kesir bin Abdullah’tan hadis alan Sakik Belhi’nin Sünnet’e titizlikle riayet ettigi yine kaynaklarin genelde belirttigi bir diger özelligidir. Sakik Belhi (ks), Maveraünnehir bölgesindeki savaslara da katilmis, yine böyle bir savasta, Kulan gazvesinde sehit olmustur. (Ali Bolat, Melametilik, s. 59-60)
BIR HADIS BIR HIKAYE: ALLAH RIZASINI GÖZETMEK
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Sad bin Ubade’den (ra) rivayet edildigine göre Peygamberimiz (sas) söyle buyurdu: “En üstün sadaka su sunmaktir.” (Nesai, Vesaya, 9; Ibn Mace, Edeb, 8) Yine Sad bin Ubade (ra) kanaliyla gelen baska bir rivayette hadisin vurûd sebebine de yer verildigi görülmektedir. Söyle ki Sad bin Ubade, Resulullah’a gelerek, “Ya Resulallah! Annem vefat etti, onun için verecegim en üstün sadaka hangisidir?” diye sordu. Peygamberimiz, “Su içirmektir.” buyurdu. (Ebu Davud, Zekat, 42; Nesai, Vesaya, 9)
Insan hücrelerden, kainat unsurlardan ibarettir. Eskilerin ifadesi ile anasir-i erbaa: toprak, su, ates, hava; kainatin dört temel unsurudur. Bunlardan birinin eksikligi kainati yasanamaz hale getirir. Rahman ve rahim olan Allah insanin ihtiyaç duyacagi her seyi yaratmis, âlemlere rahmet olarak gönderilmis olan Peygamber Efendimiz de dünya ve ahiret hayatinda insana lazim olacak her konuya açiklik getirmistir. Allah Teala insanin dünya hayatinda daha fazla ihtiyaç duyacagi seyleri diger maddelere nispetle daha bol miktarda yaratmistir. Bunun bir örnegi söyledir:
Demir kullanimi insan hayatinda daha yaygin oldugu için altina nispetle demir madeni daha zengindir ve aslinda demir altindan daha kiymetlidir. Su da böyledir. Vücudumuzun yüzde yetmisi sudan ibarettir. Susuzluk açliktan daha büyük bir tehlikedir. Bundan dolayidir ki insan olsun hayvan olsun her türlü canlinin su ihtiyacini karsilamak en üstün amellerden biri olarak tanitilmistir.
Her varligin çesitleri oldugu gibi suyun da bazi kisimlari ve birbirine üstünlükleri oldugu bir gerçektir. Bir taksime göre dünya sularinin en üstünü zemzem, ahiret sularinin en degerlisi de kevserdir, denmistir. Sair bu konuda söyle der: Sularin en üstünü Peygamberimizin parmaklarindan akittigi sudur/ Sonra zemzem, sonra kevser suyu, sonra Nil’in suyu, sonra da diger sular gelir.
MÜRSID-I KÂMILIN GÖNLÜ HAKK’IN SARAYIDIR
PROF. DR. ALI ÖGKE
Allah dostu evliyanin eserlerinden ögrendigimize göre Hak asigi arifin, mürsid-i kâmilin gönlü, el-Cemil olan en güzel sultana, sultanlar sultani olan Cenab-i Hakk’a layik saraylar gibidir. O gönül sarayi, o padisahin fazl u keremiyle insa edilmistir:
Kimsenin gönlü sarayinda bulunmaz padisah
Yapmayinca fazl-i Hakk, evvel onun binasini
(Sinan-i Ümmi)
O padisahin tenezzül edip gelmesi için, kalp sarayi iki cihan kaygisindan arindirilmak suretiyle sürekli pak ve tertemiz tutulmalidir.
Padisah inzal eder mi, menzili olsa harab?
Dü cihandan el yusun, zatinda seyran isteyen
(Sinan-i Ümmi)
Eger böyle olursa, padisah oraya sürekli nazar kilar ve böylece de nefs askerlerinin gelip o sarayi yikip yerle bir etmesine engel olunur. Bu nazar-i Ilahi sayesinde gönül sarayinda Ilahi bir sevgi, ask ve muhabbet dogar. Öyleyse Hak asigi arif, mamur, bakimli bir sehir haline getirmeye çalisacagi kalbini, gönlünü, her türlü nefsani hasletler ve dünyevi kaygilardan arindirip her an sultanin ziyaretine hazir halde tutmalidir. Bazen âsikin gönlü kirilip da gönül sehri bir hisimla bastan asagiya yikilip tarumar olsa bile, bir bakarsin sultanlar sultaninin lûtfu ve yardimi yetisir de onu tekrar tamir ve imar eder. Esasinda gönül sehrinin bu sekilde yikilmasina, yanip kül olmasina sebep olan, o sultanin kahridir. Zira ask askeri, kimin mamur olan gönül sehrine ugrarsa, orayi bir anda yikip viran eyleyebilir. Kalp sehrini, her türlü nefs askerinden ve dünyevi kaygilardan saklamak lazimdir. Neticede gönül sehri, Ilahi ask ile pür-nur olup aydinlanir.
NEFSINI KURBAN EDEN EBEDI HAYATI KAZANIR
YRD. DOÇ. DR. IBRAHIM BAZ
Ibadetler, kulun Allah’a bagliliginin geregi ve göstergesidir. Her ibadette insan için hem açik ve zahir, hem de niyet ve samimiyetine bagli olarak tezahür eden deruni hikmetler vardir. Ibadetlerden her biri insanin bir yönüne daha ziyade hitap eder ve ihlasla yapildiginda onu kemale götüren bir vasita olur. Ancak hac, külli bir ibadettir. Bir müslümanin Hakk’a dogru ferdi seyrine ve ümmet olma bilincine dair her sey vardir hac ibadetinde. Ibadetlerin özü ve özetidir. Ihram terk, tavaf tevhid, Arafat mahser, kurban ise fenadan sonra bekaya ermek yani kurbiyyettir. Sorulmadan önce kendini sorguya çekmenin, ölmeden önce ölmenin, azmis olan nefsin hayvani yönlerini kurban etmenin zamanidir.
Kesretle vahdetin iç içe oldugu hac, bireysel tekamülün asamalarini ve nasil ümmet olunacagini tatbiken ögreten kisa süreli bir egitim programidir. Varliklarin Allah’a dogru akisinin fotografidir. Hac ibadeti için yola düsen herkes, gönül Kabe’sindeki tavafin gerçeklesmesine göre Ilahi lütuflardan nasiplerini alarak döner. Haccin son merhalesinde kurban vardir. Kurban, hem kesme eylemine hem de Allah rizasi için kesilen hayvana verilen isimdir.
Kurban, Hazret-i Adem’in çocuklarindan itibaren var olan (Maide, 27) ve bütün Ilahi dinlerde uygulanan bir ibadettir. Hatta ilahi dinlerden sapmalarin yasandigi zamanlarda tanri edinilen putlara ve kisilere kurbanlar sunularak ve etleri dagitilarak onlara yakin olmaya çalisilmistir. Yani her durumda kurban kesmekten gaye et degil, kurbiyyet olmustur. Zaten birçok dilde kullanilan ve Arapça bir kelime olan kurban kelimesi de, kurb kökünden türemistir ve yakinligi ifade etmektedir.
ÜSKÜDAR ISTANBUL’UN ÖZETIDIR
AHMET MURAT
Yurt disindan bir yolculuktan her döndügümde, aslinda Istanbul’u kesfetmeye ne kadar ihtiyacim oldugunu daha iyi anliyorum. Genellikle Islam beldelerinden birine gitmis oluyorum ve oralarda ilgimi çeken ne varsa, tamaminin nüvesine, özüne ve köküne dair bir seylerin Istanbul’da bulundugunu yeniden ve yeniden fark ediyorum. Kisaca, Istanbul’un bizim tarafimizdan kesfedilmeyi bekledigini söyleyebilirim. Istanbul’un tekraren bir fethi gerçeklesecekse, bunun ancak iyi, incelikli ve detayli bir kesifle olacagini söyleyebiliriz.
Ayrica Istanbul yazlari nüfus, dolayisiyla araç, trafik, duman, gürültü ve kalabalik kaybeden bir sehir. Ideal nüfusuna dogru geriliyor bu aylarda. Iste onu yazin kesfetmek için bir sebep daha.
Istanbul’un her tarafini bir yaz içinde bitirmek olacak sey degil. Ben, mesela bu yaz Üsküdar’i gezmeyi önerebilirim. Yürüyerek, Harem’den Kuzguncak’a kadar gelinebilir. Yol boyunca, eski Üsküdar Iskelesi zamanlarindan kalan bir kiyi kahvesini, Kiz Kulesini, Mimar Sinan eseri olan Semsi Pasa (diger adiyla Kuskonmaz) Camii’ni, yine bir Sinan eseri olan Mihrimah Sultan Camii’ni, Meydan çesmesini, eski Tütün depolarini sirayla görebilirsiniz.
HAYAL VE HAKIKAT HAYATIN IKI AYNASIDIR
AHMET EDIP BASARAN
Filibeli Ahmed Hilmi, Amak-i Hayal’e su cümleyle baslar: “Bu kitabi, hakikat askiyla yanan, akilla kavranamayacak konulari merak eden insanlarin zevkle okuyacagi kanaatindeyim.” Hakikat askiyla yanmak, hakikate talip olmanin ilk adimi olsa gerek. Bu adimin öncesinde ise aska talip olmak var. Ask, bir et parçasi olan kalbi Ilahi nazargahin merkezi yapar ve insan askin açtigi kapidan manevi bir ergenlige geçer. Ahsen-i takvim üzere yaratilan insan tam da bu menfezde kivama erer. Ask, insana mütemadiyen o en güzel kivamda olma halini hatirlatir. Ahmed Hilmi, Amak-i Hayal’de hayalin derinliklerinde yolculuk yaparken bu ezeli ve ebedi gerçegin izini sürer daha çok. Hayalin içindeki hakikat ile hakikatin içindeki hayal. Her ikisi de Hay olan Allah’in yarattigi hayatin iki aynasidir.
Kitabin kahramani Raci’nin yasadigi iç serüven tam da tasavvuftaki birbirini izleyen, tamamlayan makamlarin, mertebelerin izlerine denk düser. Feridüddin Attar’in Mantiku’t-Tayr’daki alegorik hikayesine benzer bu durum. Bir farkla, Ahmed Hilmi bir insanin hikayesini birbirine zit görünen hayal ve hakikatin içinde anlatir. Yukarida iki ayna demistik, ki Ahmed Hilmi de Raci’ye yol gösteren mürsidi, Aynali Baba olarak tanitir bize. Aynali Baba, bu baglamda bize hayal ile hakikat arasinda, akil ile delilik arasinda deveran eden essiz iliskiyi hatirlatir. Hangisi hayal hangisi hakikat, kim deli kim akilli sorularina verilmesi muhtemel cevaplar bir anlamda Amak-i Hayal’in ana omurgasini teskil eder. Bu sorularin beraberinde getirdigi kararsizlik ve süphe hali tam da modern insanin çikmazlarini söyler bize. Hakikati muglak ve anlasilmaz, hayali gericilik ve bos bir ugrasi olarak tanimlayan modern anlayis asil tahribati akilda yapar.
ÇOCUGUNUZU BIRILERINE KAPTIRMAYIN!
KEMAL ÖZER
Aman dikkat çocugunuzu çalabilirler. Yok yok, sizin bildiginiz siradan çocuk hirsizlarindan söz etmiyorum. Bu hirsizlar baska. Baska çünkü bunlar hem çocugunuzu çalar, hem de parasini size ödetir. Iste ben onlardan söz ediyorum.
Bunlar çocugunuzun bedenini çalmazlar. Zira bedenden çok akil, ahlak ve imanina talipler. Üstelik bunlar suç çeteleri ve organ kaçakçilarindan daha akillilar. Bunlar çalar ama iz birakmazlar. Üstelik bir de ödemesi güç fatura birakir giderler. Dünyanizi verseniz ödeyemezsiniz, üstüne ahiretinizi de isterler.
Malum okullar açiliyor. Bir kirtasiyeye gidip çocugunuza çanta, defter, kalem alacaksiniz. Çocuk begenecek, siz de bedelini ödeyeceksiniz. Hiç düsündünüz mü bunlar sihhatli mi?
Degiller ama haydi diyelim sihhatliler. Iyi ama üstündeki yazilar, resimler, semboller ne anlatiyor? Bunu yapanlar sizin çocugunuza ne mesaji veriyorlar? Karsiliginda neyine talipler?
Yahudi’nin kültürünü, Bati’nin serkesligini empoze ediyor olmasinlar! Hiç merak buyurmayin, tam da böyleler. Inceden çalisilmis, çocugu hatta büyükleri yoldan çikaracak, aklini çelecek, vesvese verecek sekilde islenmis, seytani telkin, resim ve ikonlar… Ahlaksizliga davet, cinsellige çagri, deger hirsizligi, inanç tahribi. Özetle ne ararsaniz var…
Masonik semboller, Yahudi ikonlari, kilise motifleri, cinsel objeler, korkunç sanal varliklar… Bati’nin ahlaksiz sanatçilarinin arsiz, iffetsiz resimleri, gizli ürün reklamlari, seytani varliklarin ve batil kültürün sözde kahramanlarinin çizimleri, Bati sehirlerinin tanitimi… Yapilan en basit anlamda bilinç hirsizligi… Ve çok daha ötesi!
Sadece defter, kalem, çanta da mi var bunlar? Hayir! Kiyafetlerde, çocuk yiyeceklerinde, çocuk okuma kitaplarinda, bilgisayar oyunlarinda, çizgi filmlerde, reklamlarda, oyuncaklarda vs. vs.
ADAB-I FETHULLAH VE SEYH FETHULLAH VERKANISI (ks)
ZAHIT YAKIN
Eylül, Naksibendi-Halidi yolunun büyüklerinden mürsidi-i kâmil, Seyh Fethullah Verkanisi Hazretlerinin vefat ayidir.
Seyh Fethullah Verkanisi Hazretleri neseben Hazret-i Ömer soyundan gelmektedir ve Mardin-Diyarbakir yolu üzerinde kabri bulunan ve Sultan Seyhmus olarak taninan büyük arif Seyh Musa Zuli’nin neslindendir.
Seyh Fethullah Verkanisi, 1846 yilinda Verkanis köyünde dogdu. Seyhu’s-Seriati ve Sahbazu’t-Tarika olarak taninan Verkanisi, babasinin küçük yasta vefat etmesi üzerine agabeyi Musa tarafindan büyütüldü. Önceleri, kendisi gibi ticaretle ugrasmasini istemisti ancak onun ilme olan merakini görünce medreseye gönderdi. Yasadigi dönemde Seyh Fehim Arvasi ve Seyh Emin Bitlisi ile birlikte bölgenin en taninmis ve ilmine en fazla itibar edilen sahsiyetlerinden biri idi.
Manevi ilme yönelince Abdurrahman Tahi Hazretlerine gider, Nursin’de ona intisap eder.
Kendisine hilafet verildikten sonra dahi Nursin’den ve hocasinin yanindan ayrilmaz. Seyhi Abdurrahman Tahi 1886 yilinda vefat ettikten sonra onun çocuklarinin medrese tahsili ve iasesini de üzerine alarak dört yil daha Nursin’de kalir.
Bitlis’teki müridani ve Nursin seyhi olan Muhammed Ziyauddin de Bitlis’e gelerek Seyh Yasin’e Fethullah Verkanisi’nin Bitlis’te kalmasinin daha büyük hizmetlere vesile olacagini söyleyerek onu ikna ederler. Bunun üzerine ona Mermutlular mahallesinde bir ev ve mahallenin camisine yakin bir medrese yapilir. Vefatina kadar bu medrese ve dergahta hizmet eder ve çok sayida talebe yetistirir.
Seyh Fethullah Verkanisi Hazretleri genç yasta vefat etmesine ragmen hem medresede hem de dergahta çok sayida talebe yetistirmis ve bunlarin altisina tasavvuf icazeti vermistir.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Eylül (2015) sayisinda.)
ILIM VE IRFAN DERGISI
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI
ÇOK MUTLUYUZ, OKULLAR AÇILIYOR VE BAYRAM GELIYOR!
ARIF DEDE DIYOR KI!
Canlarim, yavrularim!
Dergimizi artik tamamen sizler için çikariyoruz! Geçen sayilarimizi özellikle annelerinizle birlikte okurdunuz, bazi sayfalarimizi anneleriniz daha çok okurdu. Çünkü yazilari onlari da düsünerek hazirlardik.
Simdi derginin tamami sizin. Günlükten maceraya, çizgi hikayeden bulmacaya sizlere dolu dolu sayfalar sunuyoruz. Haydi hayirli olsun. Yenilik oldu, civil civil bir dergi hazirladik sizlere.
Canim yavrularim, Eylül ayi denilince içinizi buruk bir gülümseme aliyor degil mi? Okullar açiliyor, sizi de bir heyecan aliyor. Bu heyecani aileniz de yasiyor. Kiliginizdan kiyafetinizden beslenmenize kadar söyle bir tepeden tirnaga yeniliyor aileniz sizi. Kirtasiyelerin yollarini simdiden arsinlamaya basladiniz belki de.
Eski okulunu bitirip yeni okuluna baslayacak olanlari kayit telasi aldi. Yeni okuldan henüz kimseyi tanimayanlar simdiden oranin nasil bir yer oldugunu, arkadaslarinin nasil olacagini düsünüyor. Siz bunlari düsünürken aileniz de sizleri düsünüyor, sizleri okula piril piril göndermek için hazirlaniyor. Bunu onlar seve seve yapiyor. Yüzleri, gözleri gülerek yapiyorlar bunu. Çünkü sizler onlarin canisiniz!
TEMPOLU YÜRÜYÜS BASLIYOR
CESUR KÜÇÜK
Yaz tatili dönüslerinde ögretmenimiz tatilde neler yaptigimizi sorardi. Ben her sene anneme babama yardim ettim diye yazardim. Çünkü bizim köyde ve bizim çocuklugumuzda tatil demek çalismak demekti.
Köyümüzde ortaokul yoktu. Böyle olunca da yatili okullara giderdi okumak isteyenler. Sehirlerde oturan akrabalarinin yaninda kalanlar da olurdu. Yaz geldi mi köy senlenirdi. Daglar taslar da senlenirdi.
Simdilerde her yerde okullar var. Yatili okulu bilmiyorsunuz bile belki çocuklar. Yatili okul adi üstünde yatarak okudugunuz okul. Yani eviniz gibi. Gece gündüz oradasiniz. Ögretmenler sarkilardaki gibi anne baba degildir. Anne baba olmadigi için gerçekten anne ve babadir.
Okullar açiliyor yine çocuklar. Kocaman bir yaz bitti. Ilk yapraklar birazdan dökülecek agaçlardan. Güz sarkisini söylemeye basladi rüzgarlar. Kuslar sicak ülkelere dogru yola çiktilar.
Okul olmayinca biraz koptuk derslerden ve hocalardan. Biraz da tatilin rahatligina alistik. Simdi tempolu bir yürüyüs gibi okul basladi.
MUHSINE’NIN GÜNLÜGÜ
ESRA KÜÇÜK
5 EYLÜL CUMARTESI
Merhaba sevgili günlügüm!
Bugün hiç unutamayacagim bir gün oldu. Çünkü babamla çok uzun zamandir istedigim bir sey yaptik: Bir at çiftligine gittik! Ah günlükçügüm, atlar ne kadar güzeldi, nasil huzur vericiydi görmen lazim. Atlari zaten çok severdim, bugün adeta hayran kaldim. Tüylerini oksadim, yelelerine dokundum. Yüzüne baktigimda sanki benimle konusuyor gibiydiler, nasil akilli ve hisli hayvanlar…
Antrenman yapan bir binici ilgim karsisinda dayanamadi ve beni biraz atina bindirdi. Nasil mutlu oldum anlatamam! Bana atin rahvan yürüyüsünün nasil oldugunu ve atin üzerinde nasil durmam gerektigini ögretti. Çok ama çok heyecanlandim. Atin üzerinde olmak gerçekten de harika bir seydi…
Bacaklari kisacik küçük atlar da vardi. Onlara Midilli deniyormus. Atlara bakan kisilere de seyis denirmis. Bir seyis amca ile atlar hakkinda biraz muhabbet ettik. Ve bana atlari nasil kasagiladigini anlatti, biraz denememe de izin verdi. Kasagiyi daha önce okudugum bir hikaye kitabindan da biliyordum zaten.
FARE FASOL
MELIH TUGTAG
SADECE ASLANLAR MI YATTIGI YERDEN BELLI OLUR?
Birbirimizi kandirmayalim. Oyun oynarken bir seyler kirmayaniniz yoktur. Ya salonda top oynarken duvardaki resme top çarpmistir ya da kardesinizle bogusurken annenizin vazosu düsmüstür.
(Simdi burada anneme hitaben sunu söylemeliyim ki: Evet, vazonun kirilmasinda biz suçluyduk ama o resmin düsmesinde bizim hiç suçumuz yoktu. Resmi tam 90’a asmissiniz. Gol olunca otomatik olarak düstü.)
Tüm hafta boyunca ben tam da böyle bir oyun kazasinin sonuçlariyla bogustum. Simdi size basimdan geçenleri anlatacagim ama dinlerken sunu unutmayin ki, anlattiklarim yanlis, tarafli ve fareli haberciligin iyi bir örnegi olarak hep beni hakli çikaracak. Insan olsam hep dogru ve tarafsiz olmak zorunda kalacaktim. Fare olmanin bu yani çok kiyak.
***
Bizim evde herkesin yatagi organiktir. Annemler bir nar kabugunda, ben bir ceviz kabugunda, kardesim ise bir findikkabugunda yatar. Büyüklük açisindan söyle düsünün, insanlardan biri “Karpuz Kabugundan Gemiler Yapmak” diye bir film çekmis. Mesela öyle bir gemide biz sülalecek kalabiliriz. Hatta kalmak ne kelime, seksen günde devr-i âlem bile yapariz.
***
ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA
Bugün babamla beraber gezecegimiz, alis-veris yapacagimiz bir gün olacakti. Çok neseli çikacaktim evden. Evden çok neseli çiktim gerçekten de. Babam elimi tuttu. Konusa konusa yürüdük sokaklarda. Hava güzeldi. Sicak ama her seyeragmen esen bir rüzgâr vardi. Sükrettik. Konu yaz tatiline geldi, nasil geçiyordu, memnun muydum hayatimdan. Babam hep ilgilidir benimle, bizimle. Eger ona anlatmadigimiz bir sikintimiz olursa, üzülürmüs buna. Biz de üzmeyiz babami. Anlatiriz. Genelde anlatirken çok saçma geliyor ama. Ablamla kavgalarimiz gerçekten komik. Komsu teyzenin bize kizmalari aslinda çok neseli. Anlatinca hafifliyor insan. Bu yüzden anlatacagim neler yaptigimizi.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Eylül (2015) sayisi GÜLBAHÇE ekinde.)