BIR KUTLU YOL: KADIRIYE TARIKATI
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE
Kadiriye tarikati, Abdülkadir Geylani’nin (ks) ismine izafeten bu adi almis ve günümüze kadar ulasmis en eski tarikatlardan biridir. Günümüzde de en fazla müntesibe sahip ve en yaygin tarikatlardan birisi olma özelligine sahiptir. Tarikat daha kurucusunun kendi zamaninda merkezinden binlerce kilometre uzaktaki diyarlara ulasmis vaziyette idi.
Tarikatin kurucusunun tam adi Muhyiddin Ebu Muhammed Abdülkadir bin Ebi Salih Musa ez-Zahid el-Geylani el-Hanbeli olup 1078 tarihinde Geylan’da dünyaya gelmistir. (Ibrahim, Abdullah Abdurrezzak, Advau ala’t-Turuki’s-Sufiyye fi’l-Garrati’l-Ifrikiyye, Matbaatu’l-Fenniyye, Kahire 1989, s. 35)
Ilmi bir çevrede dogan Abdülkadir Geylani Hazretleri, memleketi Geylan’da temel bilgileri aldiktan sonra zamanin büyük ilim merkezlerinden Bagdat’a gitmis, dini ilimleri burada tahsil ederek, ilmi söhretine kavusmustur. Zamaninin önde gelen fukahasindan mezhep, hilaf, usûl ve furû okumustur. Kaynaklar Abdülkadir Geylani’nin (ks) pek çok kisiden hadis okudugunu belirtmektedir. Hanbeli mezhebinden olmakla birlikte bazi kaynaklarda onun Hanbeli ve Safii mezhebine göre fetva verdigi, Hanbelilerin oldugu kadar, Safiilerin de imami oldugu belirtilmektedir. (Gürer, Dilaver, Abdülkadir Geylani –Hayati, Eserleri, Görüsleri-, Insan Yay., Istanbul 1999, ss. 61-63)
AKLIN, NEFSIN VE KALBIN IBADETI
MONA ISLAM
Insan zahiri ve batiniyla bir bütündür. Zahirinde bir bedeni ve bu bedeni olusturan kollar, bacaklar bas, gövde ve iç organlar varsa, batininda da temelde akil, kalp ve nefsten olusan batini kuvveler vardir. Insan bütün organ ve kuvveleri itibariyle bir sehre ve onun içindeki ahaliye benzer. Allah’in kulu olan insan, bir bütün olarak O’na (cc) kulluk etmekle emrolunmustur. Nasil ki, insan bedeninin lafzen de ikrar ve ifadesi gereken sehadet kelimesi, namaz, oruç, çalisip kazandigi maldan verilen zekat, yola çikilarak gidilen hac gibi ibadetleri varsa, aklin, kalbin ve nefsin de ibadetleri vardir.
Aklin ibadeti düsünmek ve düsündügü seyle bedeni eyleme geçirmektir. Insan akli iki sekilde çalisir. Eskilerin diliyle nazari ve ameli, günümüzde söylenen sekliyle teorik ve pratik akil. Teorik aklin isi, bilinen seyleri bir tertibe sokup ondan yeni seyler çikarmak yani yorumlamak, tefekkür etmektir. Bunu yaparken mantik kullanilir. Mantik düsünme yönteminin adidir. Birine mantiksiz konustugunu söyledigimizde sunu demek isteriz: Konusurken bir yöntem dahilinde konusmuyorsun, sebep sonuç iliskilerini dogru kurmuyorsun, bir konudan olmayacak bir sonuca siçriyorsun. Mantik yoksa, konusmak safsatadan ibarettir. Bu noktada, “Ya hayri söyle ya sus!” ögüdünü hatirlamak, bilmedigimiz, üzerinde iyice düsünmedigimiz konularda konusmaktan kaçinmak güzel bir davranistir. Zira söz de ameldendir ve bize ondan da sorulacaktir.
HAYA VE CÖMETLIKTE ÖRNEK: HAZRET-I OSMAN
SAADETTIN ACAR
Resulullah Efendimizin dört büyük halifesinin üçüncüsü. Ilk on Müslümandan biri. Asere-i mübessere olarak tabir edilen ve dünyadayken cennetle müjdelenen on büyük sahabenin üçüncüsü.
Tam adi Ebu Abdillah zi’n-Nureyn Osman bin Affan bin Ebi’l-As bin Ümeyye’dir. Kureysi ve Emevi’dir. Fil hadisesinden 6 yil sonra Mekke’de dünyaya gelmistir. Babasi Affan, Cahiliye döneminde ölmüstür. Annesi Erva, Resulullah’in halasi Beyza bin Abdulmutalib’in kizidir. Baba tarafindan da Abdülmenaf’ta Resulullah’in nesebiyle birlesir. Bu sekilde hem anne hem de baba tarafindan Peygamber Efendimizle akrabaligi vardir.
Islam öncesinde ticaretle ugrasmis, babasinin yolundan giderek Mekke’nin en zenginleri arasina girmistir. Bu devirde de dürüstlügü, çaliskanligi ve dogru sözlülügü ile taninmis, içki ve benzeri kötü huylardan uzak durmustur. Hazret-i Ebu Bekir’in araciligiyla Islamiyet’i kabul etmistir. Annesi ve amcasi onu dininden döndürmek için ugrasmislarsa da fayda etmemistir. Islamiyet’e girdikten kisa bir süre sonra da Peygamber Efendimizin mübarek kizlari Hazret-i Rukiye ile evlenmislerdir.
BIR KALBIN AYNASINDA ARINMAK
AHMET EDIP BASARAN
Tasavvuf bahsinde Necip Fazil ismini öteden beri çok önemsemisimdir. Baglanisin, adanisin bir insani nasil degistirebileceginin, dönüstürebileceginin en müsahhas örnegini sahsinda toplamisti Necip Fazil. Onu kaba hatlariyla, bohem bir hayat dedigi bir bos vermislikten, nemelazimciliktan bir ülkü ve dava adamina dönüstüren süreç, ibretlik bir hayat hikayesinin en güzel örneklerini verir bize.
Baglanis ama nasil? Tasavvuf kelimesi güzel ama güncele ve gündelik hayata nasil uyarlayacagiz onu? Arayis ve adanis kelimeleri kulaga hos geliyor ama neyi arayis, neye adanis? Tasavvuftan bahis açinca kalp gözümüzü igdis eden modern hayatin hay huyu böylesi sorular sordurur bize. Sözler var çok güzel ama hani eylemler nerde diye sorar vesvese kumkumalari. Eylem insanin özünde, eylem ilkin kalpte baslar. Kalp dirilmeden yasayan bir mevta olan insani diriltemezsiniz. Bütün tasavvuf terbiyeleri ilkin kalbin terbiyesi ve arinmasi ödeviyle baslar.
O ve Ben iste bunun için özenle okunmasi gereken bir saheser. Arayisi, adanisi, baglanisi adim adim takip etmek, o izlerin etrafinda bir pervane gibi dönüp o izlerden kendi hakikat arayisimiza dogru usta isi isaretler çikarabilmek bizim elimizde. Bazi kitaplar da sükutlariyla bile müritlerine sonsuz hikmet pariltilari aksettirebilmis mürsidlere benzer. Tesbihte hata olmaz, bazi kitaplari bu gözle okumakta -haddi asmamak kaydiyla- fayda var.
BIR GÖNÜL SULTANI: CIZRELI SEYH SEYDA
YRD. DOÇ. DR. IBRAHIM BAZ
Mecdüddin, Izzeddin ve Ziyaeddin isimlerindeki Ibnü’l-Esir kardesler, BediuzzamanEbu’l Iz Ismail bin er-Rezzaz el Cezeri, Molla AhmedCezeri gibi Islam tarihinde ve düsüncesinde önemli alimlerin memleketi olan Cizre, 639 yilindaki Islam fethinden sonra daima bir ilim ve irfan merkezi olmustur. Muhammed Said Ramazan el-Buti ve Seyh Ahmed Haznevi’nin de asil memleketi olan(Baneh-Ocakli köyü) Cizre’de son yüzyilda yetismis en büyük alim, arif ve âsiksufilerdenbiri de Seyh Seyda’dir. Adi, Muhammed Said Seyda el-Cezeri’dir. Dogu ve Güneydogu alimleri arasinda kisaca Seyh Seyda olarak taninmistir. Naksibendi-Halidi yoluna bagli Seydai kolunun kurucusu olarak kabul edilmistir. Seyh Seyda, Naksibenditarikati yaninda Kadiriye ve Rifaiye tarikati icazetlerine de sahiptir.
Seyh Seyda’nin babasi, Seyh HalidZibari’nin halifesi Seyh Ömer Zengani, annesi Seyh ResidDersevi’nin kizi Halime Hatun’dur. Seyh Ömer Zengani aslen Mardin iline bagli Dargeçit (Kerboran) ilçesinin halk arasinda Pikureys olarak söylenen Kureysa köyündendir. Seyyid nesep olduklari kabul edilen bir ailedendir. Babasini küçük yasta kaybettigi için teyzesinin yasadigi Zengan (Karabayir) köyünde büyümüsve Zengan olarak taninmistir. Ömer Zengani ilk egitimini Zengan medresesinde aldiktan sonra Mevlana Halid Bagdadi’nin halifelerinden Seyh HalidCezeri tarafindan kurulan Basretdergahina giderek bir yandan medrese egitimini tamamlamis diger yandan o dönemde dergahin seyhi olan Seyh HalidZibari’ye intisap ederek tasavvufi egitim almistir. Seyh HalidZibari’nin en deger verdigi talebelerinden biri olmustur.O dönemde hac ziyareti sirasinda vefat etmis olan Seyh ResidDersevi’nin bir kizi ile kendi oglu Hüseyin’i evlendirirken, diger kizi Halime Hatun ile de Ömer Zengani’yi evlendirmistir.
KIRKAMBAR
M. NEZIHI PESEN
SUFILERIN KESIF VE MÜSAHEDE NURU DA VARDIR
Imam-i Rabbani Hazretleri Mebde' ve Me'ad adli risalesinde hem firaseti över hem de firaseti asan bir nimetten bahis açar. Bu büyük nimetin de kesif ve müsahede oldugunu ifade eder. Imam-i Rabbani Ahmed Sirhindi Hazretlerinin bu eserinden bir bölümünü teberrüken buraya aliyoruz:
Ehl-i Sünnet alimlerinin sadece firaset nuru vardir. Sufilerin hem firaset nuru, hem de kesif ve müsahedesi vardir. Kesif ile firaset arasindaki fark, hadsiyyat (güçlü tahmin ile bilinen seyler) ile hissiyat arasindaki fark gibidir. Firaset, nazari (teorik ) konulari hadsiyyat (güçlü tahmin ile bilinen ile bilinen seyler) yapar; kesif ise onlari hissiyat (hisedilen, algilanan seyler) yapar. Ehl-i Sünnet'in söyledigi, muhaliflerinin de akilla reddettigi meselelerin hepsi bu türdendir. Ehl-i Sünnet alimleri o konulari firaset nuru ile bilmis, sahih kesif ile görmüslerdir. Onlar eger bu konularda açiklama yapmislarsa, gayeleri anlatmak ve uyarmaktir, yoksa teorik delillerle ispat etmek degildir. Çünkü bu meselelerin ispat ve anlatiminda aklin görüsü kördür. Bu meselelerde kendilerini delil getirme makaminda gören ve muhaliflere karsi delillerle ispat etmek isteyen alimlere sasilir. Bu mümkün olmaz, sona da ulasamaz.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Mart (2015) sayisinda.)
ILIM VE IRFAN AILEMIZ EKI
KARDELENLER AÇIYOR, BAHAR GELIYOR
ARIF DEDE
Ibrahim’in babasi kaç gündür bahçede biriken karlari temizlemeye ugrasiyordu. Bahar aylarinin gelmesine az bir zaman kalmisti. Fakat karlar bir türlü erimek bilmiyor, havalar da isinmiyordu.
Bir hafta önce dedesiyle ninesi Ibrahimlere yemege gelmislerdi. Evleri yakindi ama her gün dedesini görmeye doyamiyordu o. Dedesi mahallenin camisinde kildigi aksam namazindan sonra ninesini de alip onlara gelmisti. Babasi sobaya yeniden odun ve kömür atmisti. Annesi seccadesini toplarken Ibrahim’den de sofrayi kurmasi için kendine yardim etmesini istedi.
Yemekler yenilmis, tabagini bitiren, sofradan kalkmaya sobanin yanina dogru gitmeye baslamisti. Dedesi Ibrahim’e, bu güzel nimetler için, Allah’a sükredelim, annemize tesekkür edelim, babamiza da dua edelim, dedi. Ibrahim dedesini çok iyi anlamisti, ellerini açarken, duasini ederken.
Duvardadaki takvimden bir yaprak koparan dedesi birden hatirlamis gibi iki cemre de düsmüs, yarin üçüncüsü de düsecek, demek ki baharin gelmesi artik çok yakin dedi. Ibrahim, bu kelimeleri ilk defa duyar gibi biraz da korkuyla, dede cemreler mi düsmüs, nereden düsmüs, biz niye görmedik, hiç haberimiz olmadi, deyiverdi.
INFAK DUYGUSUNU ÇOCUKLARIMIZA DA YASATALIM
CESUR KÜÇÜK
Güzel dinimizin bize tavsiye ettigi birçok güzel aliskanlik iyi bir yasam için hayati önem arz eder ve uygulamasi pratik açidan son derece basittir. Israf etmemek; zaten gündelik hayatimiz için oldukça önemli ve hayati bir meseledir. Biraz gayretle kendi yararimiza olacak çok önemli bir aliskanlik kazanmis oluruz. Veya temiz olmak her insanin birincil görevlerinden biri olmalidir.
Sadaka ve infak ise, insanin kisiligini olgunlastirir; nefsani egilimlerini dizginleyerek insani kemale erdirir ve ahlaki zaaflari köreltir. Bazi güzel davranislar istenmeyen kötü davranislarin ilaci gibidirler. Sadaka da bunlardan birisidir. Insan kendine ait olandan ne kadar çok verirse, cimrilikten ve bencillikten o kadar uzak kalir.
Bu güzel aliskanliklari çocuklukta kazanmak en güzelidir. O zaman insana zor gelmez, bir kere alisinca istese de hayatindan çikaramaz. Bu nedenle çocuklarimiza infak etmek gibi güzel aliskanliklari nasil kazandiracagimizin yollarini aramaliyiz.
GÜNÜN EN ÖNEMLI ÖGÜNÜ: KAHVALTI
ESRA KÜÇÜK
Kahvaltida içeceginiz içecegin bedeni uyandirma, metabolizmayi hizlandirma, günlük enerji saglayarak zindeligi artirma gibi etkileri olmalidir. Kahvalti günün en önemli ögünüdür ve bu ögünü etkili içeceklerle kuvvetlendirmek gerekir.
Kültürümüzde kahvaltida içilen en yaygin içecek çaydir. Haftanin birkaç günü de olsa bu aliskanligin disina çikmakta yarar var. Klasik siyah çay yerine; yesil çay, ihlamur, kusburnu, ada çayi ya da diger bitkilerle hazirlayacagimiz çaylar etkileri sayesinde vücudumuza direnç ve saglik getirir.
Meyve çaylari ve meyve sulari da, kahvaltida tüketebilecegimiz içeceklerin arasinda yer alabilir. Katkili ve bolca seker içeren hazir içeceklerden uzak durarak, içecegimizi dogal yöntemlerle taze olarak hazirlamaliyiz. Hazirladigimiz herhangi meyve içeceginin içerisine; bir parça taze zencefil, havuç ya da limon gibi ilavelerle çok daha besleyici hale getirebiliriz.
Yine mevsimine göre içeceklerimizin içerisine ispanak, salatalik, maydanoz, taze nane, brokoli, kabak gibi sebzelerden ufak miktarlarda ekledigimizde, hem sebzeleri çig olarak tüketmis olmanin faydalarini saglariz ve hem de meyvelerle karisan tatlar bizi rahatsiz etmez.
Bunlarin disinda özellikle çocuklar için farkli içecekler deneyebiliriz. Dogal pekmez, bal ya da kusburnu marmelati sulandirilarak hazirlanan içecekler geleneksel mutfagimizda da yer alirlar. Içerisine limon suyu ilave ederek hem daha besleyici hem de daha lezzetli bir içecek elde etmis oluruz.
ÇOCUKLARIMIZ KIBIRLI DEGIL ÖZGÜVENLI OLSUNLAR
ZEYNEP TEMIZER ATALAR
Özgüven, kisinin kendi degeriyle ilgili görüsünü yansitir. Bu görüs, çocuk yaslarda belirmeye baslar ve zaman içinde oturur. Bu da, kisinin hayati boyunca mutlulugunu belirlemede büyük rol oynar.
Çocuklara dogru bir özgüven egitimi vermeliyiz. Anne baba olarak bunun için ne yapmali, nelere dikkat etmeli? Bu sorunun cevabi için birçok uzman tarafindan arastirmalar yapilmis, bu konuda çok sayida makale ve kitap yazilmis. Çocuklarin özgüvenlerini gelistirmeye katki saglayabilecek davranis biçimleri arasinda en önemlileri sunlardir:
1. Var olmalarinin sizin için ne kadar önemli oldugunu onlara hissettirin.
Onlara olan sevginizin basari ya da basarisizliklarina bagli olmadigini, var olmalarinin sizin için ne kadar önemli oldugunu ve ne olursa olsun onlari daima seveceginizi söyleyin.
2. Özgüvende asirilik hissederseniz çocugunuzun tepkilerini daha kapsamli degerlendirin.
Unutmayin özgüvenli olmak kendini begenmislik ya da kibirlilik demek degildir. Özgüven sadece oldugu gibi kabul edilmis olmanin verdigi kendini rahat, iyi ve güvenlik içinde hissetmektir. Basarisi ile simaran, kibirli davranislar gösteren çocugun özgüveni yok ya da düsük demektir.
ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA
Görünmez kaza
Bütün olaylar benim basimdan geçecek degil. Abim, dedim, bana bir seyler anlat. Tamam, dedi. Ama dalga geçmek yokmus. Estagfurullah, kitabimda yazmaz öyle seyler. Heyecanlandim. Elimi çeneme dayadim. Hikaye basliyordu.
Bir gün okulda nöbetçiymis. Dersler ona bosmus, oh ne güzelmis. Soguk bir Mart günüymüs, bunu hiç unutamazmis. Ayni gün hem kar yagmis hem yagmur. Sonra da günes açmis. Derste olsa bu kadar rahat gözlem yapamayabilirmis. Nöbetçilerin bir görevi de ögretmenler odasina çay götürmekmis. Tam olarak söyle aslinda. Çayci amca -adini hatirlayamadi abim- ögretmenlere taze çay demlermis, zil çalmazdan bes dakika önce filan da nöbetçi ögrenci termostaki çayi ögretmenler odasina birakirmis. Bardaklar zaten hazir olurmus, daha önceden gitmis olurmus.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi (Mart, 2015) Ailemiz ekinde.)