EMIR SULTAN HAZRETLERININ IRSADI VE TASAVVUF ANLAYISI
PROF. DR. MEHMET EMIN AY
Allah’i ve Resulü’nü gönülden sevenler, Allah ve Resulü tarafindan da böyle sevdirilirler. Emir Sultan Hazretlerini çaginda yasayan müridleri, muhibleri sevdigi gibi, Yildirim Bayezid Han, Çelebi Mehmed ve Murad Hüdavendigar gibi padisahlar da ona büyük bir saygi göstermislerdir. Sefere giderken onun eliyle kiliç kusanip duasini mutlaka alirlarmis.
Bursa’ya gelen II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi padisahlar ise kabirleri Muradiye’de olan babalari, anneleri ve dedelerini ziyaret ettikten sonra mutlaka Emir Sultan Hazretlerinin kabrini de ziyaret ederlermis.
Hatta bir defasinda, II. Bayezid ile Yavuz Sultan Selim onun sandukasinin üstündeki örtünün altina girip; “Ya Rabbi! Bizi burada yatan zatin hürmetine affet!” diye uzun uzun dualar etmislerdir. Dolayisiyla kadr ü kiymeti bilinen, sani yüce bir Allah dostudur, Emir Sultan Hazretleri…
Bursa’ya yerlestikten sonra tekkesini kuran Emir Sultan Hazretleri, mescidde oturdugu zamanlarda da devamli bir sükunet, Cenab-i Hakk’a bir iltica haliyle daima kibleye dogru dizleri üstünde otururmus. Murakabe halinde bulunur, çok az ve öz konusurmus. Kendisine bir soru soruldugunda yahut bir rüya tabir ettirilmek istendiginde yumusaklikla muamele ederek sikintilari çözmeye çalisirmis. Bir Allah dostunda bulunmasi gereken hilm, yumusak huyluluk, insanlarin derdiyle dertlenme vb. özelliklerin hepsi Emir Sultan’da mevcuttur. “Biz Rum iline bast dösegini serdik.” demistir. Rum ili dedigi Anadolu’dur, bast dösegi de genislik, hosgörüdür. “Yanimiza gelenleri asla kovmayiz. Kendi iradesi ile kalkmadikça kimseye asla, ‘Kalk, git.’ demeyiz.” diyor Hazret-i Emir Sultan… Halifesi Hoca Hasan Hazretleri, Emir Sultan Hazretlerinde Cenab-i Hakk’in “ez-Zâhir” ve “el-Bâtin” isimlerinin tecelli ettigini söyler. “Insanlari iste bu isimlerin tecellisi ile irsad etmistir.” Diyor, Hoca Hasan Hazretleri…
Emir Sultan Hazretlerinin tasavvuf anlayisinda bes noktanin öne çiktigini görüyoruz: Kur’an ve Sünnet’e baglilik; Kisinin sahsina özel irsad; Kesrette vahdet; Ehl-i beyt’e muhabbet ve Nefsini en büyük düsman bilmek.
MARIFET YOLUNDA BIR YILDIZ: SEHABEDDIN SÜHREVERDI
SAMI BAYRAKÇI
Ebu Hafs Ömer bin Muhammed Sühreverdi, Iran’in Irak-i Acem olarak bilinen bölgesinde Zencan’a bagli Sühreverd kasabasinda dogdu. 1144 yilinda dünyaya gelen Sühreverdi’nin hayatini geçirdigi asil yer ise Bagdat’tir. Islami ilimlere yaptigi hizmetler sebebiyle Sehabüddin, Seyhü’s-Süyuh gibi unvanlar ile de anilmistir.
Babasi Ebu Cafer Muhammed, Sühreverd kadisiyken bir iftira sonucu idam edildiginde Sühreverdi, henüz alti aylik bir çocuktu. Sühreverdi’nin bakimini üstlenen amcasi Ebu’n-Necib, egitim ve irsadiyla da bizzat ilgilendi. Ebu’n-Necib devrin önde gelen alimlerinden olup, Abdülkadir Geylani Hazretleri ile arkadasti. Sik sik görüsürlerdi. Bu baglanti dolayisiyla Sühreverdi (ks), Abdülkadir Geylani Hazretlerinin sohbet halkalarina da istirak etmis, kendisinin ilminden ve feyzinden istifade etme imkani bulmustur.
Bagdat’ta dönemin alimlerinden tefsir, hadis, fikih, mantik tahsili gören Sühreverdi (ks), amcasindan da tarikat dersleri aldi. Amcasi vefat ettiginde 24 yasinda olan Sühreverdi, o vakte kadar zahiri ilimlerde icazetlerini almis, batini ilimlerde de seyr-ü sülûkünü tamamlamisti.
Bagdat’in ilim ve tasavvuf ricali arasinda bir otorite olarak kabul edilen Sühreverdi (ks), Bagdat’ta Seyhlerin Seyhi (Seyhü’s-Süyuh) unvani ile bilinirdi. Bagdat’ta tüm tekkelerinin yönetimi kendisine bagliydi. Dönemin meshur sufilerinden Muhiddin bin Arabi ile de çagdas olan Sühreverdi’nin Ibn Arabi ile görüstügüne dair bazi rivayetler de bulunmaktadir. Ayrica Mevlana Celaleddin Rumi’nin babasi, Sultanü’l-Ulema Bahaüdddin Veled Hazretlerinin Belh’ten Konya’ya olan hicretlerinin Bagdat duraginda Sühreverdi ile görüstügü de gelen rivayetler arasindadir.
Seriat ahkaminda müctehid, hakikat makaminda söz sahibi olan Sühreverdi (ks), tarikatlarin kurulup yayginlastigi bir dönemde yasadi. Tasavvuf tarihinin ilk yazili kaynaklari olan Kuseyri Risalesi, Kesfü’l-Mahcûb, Kûtu’l-Kulûb, Taarruf, Ihya-i Ulumiddin gibi eserlerin halk arasinda yogun bir sekilde okundugu bir dönemde yasayan Sühreverdi, bu eserlerin tamamindan beslendigi gibi, tamamindan istifade ile onlarin öz ve doyurucu manalarini seçerek Avarifü’l-Maarif isimli eserini yazdi.
ISRAILOGULLARI KISSASI: ONLAR BÖYLEYDI, SIZ ÖYLE OLMAYIN!
PROF. DR. ALI AKPINAR
Yüce Rabbimiz, Kur’an’inda uzun uzun Israilogullarindan bahseder, onlarin özellikleri anlatilir. Bu, onlari iyi taniyalim ve onlardan gelebilecek tehlikelere karsi uyanik olalim diyedir. Ayni zamanda onlar gibi olmayalim diyedir. Zira geçmis kavimler de insandir, biz de insaniz. Nitekim pek çok hadisinde Peygamberimiz, Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmamamizi, onlara benzemememizi israrla vurgulamistir.
Israil, Hazret-i Yakup peygamberin adidir. Israilogullari ifadesi onlara, peygamber çocuklari oldugunu ve peygambere yarasir insanlar olmasi gerektigini hatirlatan olumlu bir ifadedir. Tipki Ademogullari ifadesi gibi. Kur’an’da pek çok surede Israilogullarindan bahsedilir. Bu surelerden biri de Bakara suresidir. Yalnizca Bakara suresindeki onlarla ilgili ayetleri taradigimizda su mesajlari çikarmamiz mümkündür:
Israilogullari, kendilerine Ilahi mesaj ulastigi halde, ayetleri yalanlayip inkar edenlerin ilki oldular. Ey insanlik, sizler Allah’in ayetlerine iman edenlerin ilki olmaya bakin.
Onlar Allah’in ayetlerini az bir paha ile geçici dünyanin basit menfaatleri karsiliginda sattilar. Sizler Allah’in ayetlerini satanlar olmayin, o ayetleri çikarlariniza alet etmeyin, onlarin kiymetini bilin ve onlara tutunarak kalici ahiret yurdunu kazanmaya bakin.
Onlar, hakki batila karistirdilar, hakki batilla bir tuttular. Sizler hakki hak bilin ve asla batili ona karistirmayin, hakki batil seviyesine indirmeyin.
Onlar hakki gizlediler. Bildikleri hakikatleri, hükümleri insanlara açiklamadilar. Sizler asla onlar gibi olmayin, bildiginiz hakikatleri söylemekten çekinmeyin. Bildigi hakikatleri gizleyenlerin, ahirette agizlarina atesten gem vurulacagini unutmayin.
Onlar iyiligi insanlara emredip kendileri terk ettiler, söylediklerini kendileri yapmadilar. Siz öyle olmayin, baskalarina söylediginiz iyilikleri kendi nefslerinde uygulayanlar olun.
KIRKAMBAR
M. NEZIHI PESEN
ILAHI ESRAR MÜFTISIDIR IMAM SAFII HAZRETLERI
Hakiki alimlerle arifler birbirlerine adavet ve düsmanlik beslememis, bilakis birbirlerine karsi hürmetkar ve edepli olmuslardir. Hatta Attar'in Tezkiretü'l-Evliya'sina baktigimizda büyük fikih imamlarinin nasil cömert bir sekilde, hakkaniyetle, muhabbet ve hürmetle vasfedildiklerine sahit oluruz. Mesela Imam Safii'yi anlattigi bölüm söyle baslar:
Seriat sultani, hakikat burhani, Ilahi esrar müftisi, sonsuz tavirlar mehdisi, Peygamberin amcazadesi ve mirasçisi, Veted-i Alim-i Safii Muttalibi'yi (ra)açiklamaya gerek yoktur. Zira bütün âlemin nuru onun gögsünün serhinden bir piriltidir. Erdemleri, meziyetleri ve menkibeleri pek çoktur. Sunu söylersek onu tam olarak vasfetmis oluruz: O nübüvvet agacinin bir dali ve Mustafa fidaninin bir meyvesidir. Firasette, siyasette ve kiyasette benzeri yoktu. Mürüvvet ve fütüvvette bir harikaydi. Hem âlemin cömerdi hem de asrin kerem sahibiydi. Hem zamanin en erdemlisi hem de devrin en alimiydi. Hem Kureys'ten imamlarin delili hem de, “Kureys'i önde tutunuz.” ifadesinin öncüsüydü. Keramet ve riyazetleri bu kitaba sigmayacak kadar fazlaydi. Daha on üç yasindayken Harem'de, “Dilediginizi bana sorun.” demis, daha on bes yasindayken fetva vermisti.
ÖLÜMCÜL KIMYASALLARLA TEMIZLIK OLUR MU?
KEMAL ÖZER
Kimya, biyoloji/genetik bilimi ve teknolojinin gelismesi, kapitalizmin hükümranligini daha güçlü hale getirdi. Bu da hem cismin, hem de nefsin kirliligini artirdi. Çok degil yarim asir öncesinde, sadece sabunla maddi temizlik saglanirken, bugün bin bir türlü kimyasal kullaniyoruz. Benim çocuklugumda sabun bulmak dahi güçtü. Kille, külle ve toprakla temizlik yapilirdi. Üstelik o günlerde maddi anlamda bugünden çok daha fazla temizdik. Niye mi? Çünkü hem temizleniyor hem de zarar görmüyorduk. Dahasi bu temizlenme sonrasinda çevreyi, kainati da kirletmiyorduk. Bugünse temizlenememenin yani sira, topragi, suyu ve diger canlilari kirletiyoruz. Gelistikçe daha da kirleniyor ve kirletiyoruz.
Tarim üretiminde kullanilan pestisit, herbisit ve hormon gibi kimyasallar ile evsel ve endüstriyel atiklar, bir yandan gidalari kirletirken, zehirlerken diger yandan da topragi, temiz su kaynaklarini ve havayi kirletirler. Sonuçta sekil degistirerek karsimiza yeniden çikarlar. Bunlarin yani sira, tekstil, mutfak, lavabo, banyo, kozmetik, ev gereçleri ve çocuk ürünleri gibi çok sayida malzemeyi kullanirken, temizlenme ugruna fitrat bozucu kimyasallara maruz kaliriz. Yazik ki günümüz insani, deterjan adi verilen temizlik (!) kimyasallari ve kozmetiklerle de elli bes bin çesit zararliyla karsi karsiya.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Ocak (2015) sayisinda.)
ILIM VE IRFAN AILEMIZ EKI
ISI EHLINE VERMELI
ARIF DEDE
Isi ehline vermek bizim medeniyet davamizin temel ölçülerinden biridir. Ehil olmak, o iste, o alanda yetkin olmak, yetki sahibi olabilmektir. Ehil olmak ehliyet sahibi olmaktir. Bugün araba sürebilmek için bile belirli bir ehlilik, ehliyet gerekiyor. Araba kullanmak için gereken ehliyet sadece belirli kanuni islemlerin yerine getirilmesi olmamalidir. Zira arabayi kullanan kisi mekanik bir is yapmaz, ayni zamanda can ve mal sorumlulugu da tasir.
Bizim hayatimiz da hep ehliyet üzerine kuruludur. Is becerimizden, egitim hayatimiza kadar hep bir ehil olmanin basamaklarinda yükseliriz. Ehil olmak, ehliyet sahibi olmak kiymet bilmeyi de gerektirir. Isinin, egitiminin kiymetini bilmeyen insanlar zamanla elde ettikleri birikimi de heba ederler.
Hayatin basit ama çok hassas kaideleri vardir. Bir lokma ekmegin israf edilmemesini milyarlarca lira para harcayarak, reklamlar yaparak ögretmek mümkün olmaz da, her lokmanin Ilahi bir ikram oldugunu hissettirmek hem sagligin hem de tasarrufun yolunu açar.
YASAK KOYMAYIN, ALTERNATIF SUNUN
CESUR KÜÇÜK
Hazret-i Ali’nin bilgece bir sözü vardir: “Çocuklarinizi kendi zamaniniza göre degil, onlarin zamanina göre yetistirin.” Degisen zaman sartlariyla basi dönen ve kendilerini çaresiz hisseden anne ve babalar için bu söz bir rehber niteligindedir. Aile içinde çikan sorunlarin basinda, ebeveynlerin kendi anlayislariyla çocuklarinin bakis açilari arasinda bocalamalari ve çocuklarina bu konuda baski uygulayarak onlari sindirmeyi çare olarak görmeleri gelir.
Eger ortada bir sorun varsa ve onunla nasil basa çikabilecegimizi bilmiyorsak, sorunu görmezden gelmek yerine, basa çikma yöntemleri gelistirmeye çalismak en sagliklisidir. Çocuklarin haddini asan televizyon, bilgisayar ve internet aliskanliklarina da bu gözle bakmayi bilmeliyiz.
Öncelikle kabul etmeliyiz ki, bu tür araçlar bizim çocuklugumuzda olmamis olabilir fakat çocuklarimizin döneminde var. Bunlari belli bir yastan sonra onlardan uzak tutarak zararlarindan korumak belki mümkün görünebilir fakat bu durum hiç istemeyecegimiz yeni zararlari da beraberinde getirebilir. En büyük zarar, er ya da geç bu araçlarla karsilasacak çocukta saglikli kullanma bilgisi bulunmamasi olacaktir. Bu nedenle teknolojiyi çocugunuzdan baskiyla uzaklastirmak yerine, bazi sinirlandirmalar ve kurallar koyarak kullanmasina izin verin ve saglikli bir iletisim biçimi gelistirmesine yardimci olun.
KIS MEYVELERI SIFA KAYNAGIDIR
ESRA KÜÇÜK
Kis aylarinda meyve veren agaçlar tam bir sifa kaynagidir. Yazin tüm günes enerjisini içine çekerek olgunlasip büyürler ve kisin soguk günlerinde meyve verirler. Onlarin bu degisen tabiat kosullarina karsi dayanikliligi bizlere sagladigi faydalarla ilgili bir ipucu niteligindedir.
Birçogu soguk kis günleri ve azalan günes isigi dolayisiyla kirilan vücut direncimizi dengelemek için görevlendirilmis birer asker gibidir. Bol bol ve bilinçle tüketilen kis meyveleri, bedenimize zindelik ve dayaniklilik vererek ilaç görevi görürler.
Portakal, mandalina, limon, greyfurt, kivi, nar ve kusburnu gibi meyveler bol miktarda C vitamini içerirler ve hastalik gelmeden bizi hastaliga karsi korur. Elma, armut ve ayva gibi meyveler içerdikleri lifler sayesinde yavaslayan metabolizmayi hizlandirir ve sindirim kolayligi saglar. Cennet hurmasi bagisikligi kuvvetlendirir ve bol miktarda protein, karbonhidrat, demir, kalsiyum ile A, C, B1, B2, B3 vitaminleri içerir. Muz ise isitan, kuvvet veren, tok tutan ve vücudun birçok besin ihtiyacini tek basina karsilayan oldukça degerli bir meyvedir.
A ve B vitaminleri içeren ayva vücuda zindelik verir. Bronsit ve müzmin öksürük tedavisinde etkilidir. Armut özellikle böbrekler için çok faydalidir, böbrek kumu ve tasi dökenler kabuguyla birlikte bolca tüketmelidir. Elma çözünen ve çözünmeyen lifler içermesi sebebiyle hem kabizlik hem de ishal tedavisinde kullanilir. Kivi enfeksiyonlarla mücadele eden bir meyvedir. Nar bagisiklik sistemini güçlendirir ve halsizligi giderir. Portakal kansizliga iyi gelir.
ÇOCUGUN YEMEK YEME BIÇIMLERI VE BAZI TEHLIKELER
ZEYNEP TEMIZER ATALAR
Bir çocugun genel gelisiminin en önemli parçalarindan biri de beslenmedir süphesiz. Beslenme dedigimizde akliniza ilk, çocuklarin hangi yas diliminde ne yemesinin ya da yememesinin daha dogru oldugu hakkinda konusulmasi gelebilir. Dogrudur da… Bir çocugun ne yediginin ya da yemediginin hem fiziksel hem de zihinsel anlamda gelisimindeki payi oldukça yüksektir.
Bir çocuk fiziksel anlamda beslenmeye anne sütüyle baslar. Anne sütü, anneyle temas, çocugun hem ruhunu hem de bedenini besler. Dolayisiyla bir anne çocugunu emzirirken bu süreçten mutluysa, yüzünde tebessüm varsa, bir yandan emzirirken bir yandan da bebegine bakip ona dokunuyor ve seviyorsa çocugunun ruhu da beslenir. Fakat her anne için emzirme süreci çok da keyifli olmayabilir. Anne emzirirken huzursuzsa, mutsuzsa, cani aciyor ya da bu durumdan hoslanmiyorsa, bebek de zamanla anne memesinden uzaklasmaya baslar.
Birçok anne için yeterince iyi bir anne olmanin yolu çocugun kilosundan geçiyor sanki. Yani bir çocuk ne kadar kiloluysa, annesi ona o kadar iyi bakmis oluyor. Ya da çocuk ne kadar istahliysa, o çocuk o kadar sorunsuz bir çocuk olarak degerlendiriliyor.
Halbuki zorla, televizyon ya da telefon esliginde yedirilen yemeklerin altinda, çocugun ruhsal dünyasini zorlayabilecek birçok unsur bulabilmek mümkün.
Bir çocuk yemek yemeyi reddediyorsa, asiri koruyucu, mükemmeliyetçi ya da müdahaleci ebeveynlerine tepki veriyor olabilir.
ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA
Teyzem hiç bilmedigim bir sehre gitti. Yillardir istiyordu. Gitmeyi degil tabii, ögretmen olmayi. Büyük bir maceraya atilmis. Öyle dedi büyükler. Yeni bir hayat. Bu maceralardan ben de nasibimi almak isterim öyleyse. Bu yüzden haftada bir arayacagim onu.
Tanistirayim, teyzemin adi Zeynep. Zeytini çok sever ve gözleri de tipki zeytin gibi. Genelde sesi güzel geliyor ama bazi seylerden bahsederken, hissediyorum kaslari büzüsüyor, yüzü düsüyor.
Bazi ögrencilerinin ayakkabilari çok eskiymis. Isin garibi kimse halinden sikayet etmiyormus. Bu mu macera teyzecim? Okulun kaloriferleri de henüz yanmiyormus. Yeni bir binaya geçmisler, tamam bu iyi bir sey ama donuyorlarmis, kaloriferler ne zaman isitacakmis? Isitsa süper olacakmis. Bes yasindaki çocuklarin giki çikmiyormus. Çok utandim açikçasi. Hüngür hüngür aglamak istedim. Konusacak baska bir konu yok mu teyzem?
**Ben maceralar beklerken teyzemin anlattiklari can sikiciydi. Düsünmeden edemedim. Ne yapabilirim? O uzak sehre gidemem. Ayakkabi tamir etmekten hiç anlamam.
ALLAH’I UNUTMAYAN KALP YÜCELIR
AHMET ALTAY
Canim torunlarim, Allah Teala insanlari neden yarattigini söyluyor, biliyor musunuuz? Sadece ve sadece kendisine kulluk etmemiz icin. Ayrica yüce Allah (cc) biz insanlari yeryüzüne halifesi yapmistir. Peki bu ne demek? Yaanii, Allah'i temsil serefi verilmis bizee. Ne kadar serefli bir görev ve iltifat degil mi kuzucuklariiim!
Pekiii! Bu kutlu gorevi nasil yapabiliriz? Tabiikii Allah Resulu iki cihan günesi Efendimizin (sas) yasantisini örnek alarak. Gerçek bir mü'min olur kalpten yasarsak Allah'in yeryüzündeki halifesi olmayi hak etmis oluuruuz.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan Ocak (2015) Ailemiz ekinde.)