| Mayıs | 2014 | DIGER YAZILAR | Okunma: 1785
KUR’AN-I KERIM KIME SESLENIYOR?
YARD. DOÇ. DR. FATIH ÇOLLAK

Kur’an-i Kerim’i okumak basli basina bir ibadettir. Yaratan’in kelamini okumak, Yaratan ile konusmaktir. Yaratan ile konusma da, kabul edilmelidir ki, ibadetlerin en anlamlisidir. Yeter ki, o derecede, o mevkide olmak durumunda olalim. Ibadet, insani Allah’a yaklastiran her mesru eylemdir. Kur’an’in bize emrettigi her sey bizim için ibadettir; Kur’an’in bizi nehyettigi, bize haram kildigi her seyden de uzak durmamiz gerekir. Kur’an’i sadece sevap amaçli, dil ile telaffuzla okumak, onun ötesinde ahlakini, ahkamini benimsememek, bir yola giderken, bir merhaleye yol alirken ilk basamakta durmak, ikinci, üçüncü basamaga ulasamamak gibidir. Ancak bunlar yok diye Kur’an okumayi terk etmek de yanlistir. Kur’an okumaktan kasit, okuyanin metinle bir alaka kurmasidir, metinle bütünlesmesidir. Birisine, su kitabi al, oku, dedigimiz zaman bunu oku ve anla, anlaminda söyleriz, sadece okumak eylemini kasdetmeyiz. Kur’an da bize böyle gelmistir. Kur’an’in ahkaminin açiklanmasi, inen hakikatlerin Allah Resulü tarafindan açiklanmasidir. Ayetler bizim içindir, ayetleri anlamak için okumamiz gerekir. Okumak sadece dil ile degil, dil ile birlikte akil ile, akil ile birlikte kalp ile okumaktir. Yani üç organ ayni anda faal olursa iste o zaman Kur’an’in arzuladigi Kur’an kiraatine ulasmis oluruz.

SAMIMIYET SINAVINI GEÇMEK
DOÇ. DR. AHMET ALBAYRAK

Samimiyet, insanin varolus özünü sabirla ve kararlilikla kesfetme idealidir. Kesf, farkin farkini fark edebilmektir; böylece insan eger yeterince samimi ise aslinda hakikat düzleminde farkin olmadigini idrak edebilecektir. Samimiyetin varabilecegi duraklardan biridir farkindalik. Hazret-i Ömer’in mücehhez oldugu faruk sifati insanda böylece tecelli etmeye baslayabilir. Idrakinin keskinlesmesi ile ayrilik derdini bitirebilen, baskalik iddiasindan vazgeçebilen, sonuca ulasabilen eren kisinin lakabidir faruk.

Sonuçta insan samimiyet enerjisiyle, dosdogru, vazgeçilemez ve kesin olani bulabilecektir. Samimiyetin basinda insanin özünü kesfetme ideali vardir, sonralari ise insan artik özünü Allah’a, yani sahibine teslim etme asamasina gelmistir. Bakara Suresi’nin 112. ayetinde buyruldugu üzere, bu kisinin mükafati Rabbisinin katindadir, artik ona korku ve hüzün yoktur. Çünkü o insanin yaptigi her is, sadece Allah rizasi içindi.

BIR TASAVVUF KLASIGI: TEZKIRETÜ’L-EVLIYA
ZAHIT YAKIN

Feridüddin Attar Hazretleri, 1220 yilinda tamamladigi eserin önsözünde, daha genis bir kitleye hitap edebilmek için Farsça olarak kaleme aldigi eserine Tezkiretü’l-Evliya adini koydugunu belirtmis ve yazilis sebeplerini maddeler halinde siralamistir. Bu sebepler, velilerin Kur’an ve Sünnet’i en güzel sekilde açiklayan sözlerinden hem halkin hem alimlerin faydalanmasini saglamak; insanlar üzerinde manevi etkisi bulunan bu sözler vasitasiyla kalplere Allah sevgisinin yerlesmesine vesile olmak seklinde özetlenebilir. Attar, ayrica bu eserinden dolayi, “Kisi sevdigiyle beraber olur.” hadisinin tecellisine mazhar olup evliyanin ruhaniyetinden istifade etmeyi ve sefaatlerine ermeyi ümit ettigini söyler.

BIR ZAHID, BIR ABID, BIR SUFI: MALIK BIN DINAR (ks)
SAMI BAYRAKÇI

Hicri 50-150 yillari arasi yogunlukla, Peygamber Efendimizi görme serefine erisememis fakat ashab efendilerimizi görmüs “tabiin” olarak ifade edilen, amelde ve ahlakta kamil insanlarin yasadigi bir döneme denk düser. Ashab efendilerimizin, Peygamber Efendimizden devraldigi güzel ahlaki ve salih ameli kendisine örnek alan tabiin nesli, hadis-i seriflerde “ümmetin ashabtan sonraki en hayirli nesli” olarak tanimlanir.

Malik bin Dinar Hazretleri de tabiinin önde gelenlerindendir. Tabiin döneminde gerek yapilan fetihlerle elde edilen basarilar, gerek Müslümanlarin sahip oldugu mal ve nimetler, lüks yasama ve israf âdetlerini yayginlastirmisti. Kalplerde bir soguma ve atalet, imanda bir zayiflama, Allah ile olan iliskilerde siddetli bir çöküntü ortaya çikip yayginlasmaya baslamisti. Bu genel gidisata uyanlardan biri de Malik idi. Mala ve güzellige gayet düskündü. Sam’da yasardi.

Udu ile sazli sözlü eglencelerin vazgeçilmezi olmus, eglence ve dünya sefasina dalmisti.

EVLIYALAR SEHRI: BURSA
ADEM DÖNMEZ

Sehirlerin kendilerine has özelliklerinin olduguna, bir kalp tasidiklarina ve kalplerinde derin izler barindirdigina inaniyorum. Bir sehre anlam veren yüksek binalar, modern sesler ve kentsel dönüsümler degil. Bir sehri degerli kilan ruhumuzda biraktigi izler, manevi dünyamizda ufuklar açan huzur ve düsüncelerimizdir.

Yenikapi’dan feribota bindigimde bir an için etrafimdaki kalabaliktan uzaklastim ve simdiye kadar gittigim bütün sehirleri düsündüm. Hepsinde ayri bir hatira ve yasanmislik birakmistim. Fakat su anda gitmekte oldugum sehirde biraktiklarim çok daha farkliydi. Çünkü ben bu sehirden güç ve huzur almistim. Bu sehir gezdigim diger bütün sehirlerin içinde, zamanin bir vaktinde sabit kaldigi, kitalara adalet ve huzur getiren koca bir çinarin yetistigi, kelimelerin anlamlarina anlam yükledigi, Osmanli tarihinin önsözünün yazildigi essiz bir sehirdi. Evliya Çelebi bu sehirden, “Ruhaniyetli bir sehirdir.” diye bahsediyordu.

Fark edebilirseniz, bu sehirde iki farkli zaman var. Birincisi su an içinde bulundugumuz, nefes aldigimiz. Digeri ise takvim sayfalarinin yirtilmasi ile geçmeyen, saatle alakasi olmayan hep ayni mevsimin yasandigi ve ayni yüzlerin deger kattigi bir zaman. Yürürken, uzaktan iç çekerek bakarken veya dua ederken bir anda kendinizi bu ikinci zamanda bulabilirsiniz.

Iste Bursa’ya gitmek üzere yola çiktigimda bunlari düsündüm. Ilk defa gitmiyorum Bursa’ya, daha önce çesitli vesilelerle dört bes defa gittim. Kiminde uzunca bir müddet kaldim. Fakat hiçbirinde doyamadim ve ayrilik vakti gelip çattiginda, “Doyamadim sana, bekle, yine gelecegim.” dedim.

HEM GIDA HEM SIFA: HURMA
KEMAL ÖZER

Hurma, Kur'an-i Kerim'in öne çikardigi ve yirmi bes kez zikrettigi, dünyanin en benzersiz meyvesi. Protein, karbonhidrat, mineral, vitamin, yag ve su bagimindan en zengin meyve. Uzun ve zorlu çöl yolcusunun ihtiyaç duydugu tüm besinleri içerir hurma. Kum çölünde deve sirtinda ilerlerken nerede ates yakip yemek yapacaksiniz? Oysa sicaklarda dahi bozulmayan hurma, sizin bütün ihtiyacinizi karsilar. Son derece dayanikli olan bu meyve, sicak yörelerde yetisir.

Hurma agacinin çok sayida ince kökleri bulunur, yavas büyümekle birlikte ömrü uzundur ve dik bir sekilde yükselen yuvarlak gövdeye sahiptir. Hurma agacinin çok sayida köklere sahip olmasinin nedeni, onlarin sayesinde dogal çekim gücü ile kendisine daha çok madde çekebilmesi içindir.

Ne yazik ki günümüzde hurma dini bir yiyecek, hurma tüketmek ise dindarlik alameti sayilmaya baslanmis. Oysa hiçbir seyi tüketmek dindarlik degildir. Zemzem disinda sadece Müslümanlara münhasir bir gida da söz konusu degil. Öte yandan hurmanin genellikle Arap toplumlarinin yetistirdigi bir meyve olmasi, yalnizca hac ve umre dönüsü yahut iftar saatlerinde ikram edilen bir meyveye dönüsmüstür.
(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Mayis (2014) sayisinda.)

AILEMIZ EKI

ALLAH ZIHIN AÇIKLIGI VERSIN
CESUR KÜÇÜK

Bir köylünün keçisi uyuz olmus. Köylü, keçiyi Nasrettin Hoca’ ya getirerek: — Hocam sizin nefesiniz kuvvetlidir, bir okusaniz da su keçimin yarasi iyilesse, demis ve israrla bu istegini yinelemis. Adamin israrlarina dayanamayan Hoca, “Tamam senin istedigin gibi olsun, bir seyler okuyalim ama çabuk iyilesmesini istiyorsan benim nefesime biraz katran karistirman lazim!” ögüdünü vermis.

Nasrettin Hoca’nin bu fikrasini derse girdigim siniflarda ara sira anlatirim. Bana göre bu fikra egitim hayatimizla ilgili çok hayati bir ögüt tasimaktadir. Nedir bu? Kisaca sudur: Olmasini istedigimiz bir is için bol bol dua ederiz. Fakat bu duamizi fiili olarak desteklemezsek fayda görmemiz mümkün degildir.

Bir ögrenci düsünelim. Önemli bir sinavi olsun. Bu ögrencinin sinav için hiç çalismadan sadece dua etmesi yeterli degildir. Bu durum esyanin tabiatina aykiridir. Ögrencinin yapmasi gereken sinavina düzenli olarak çalismak ve bu süre içinde de düzenli olarak dua etmektir.

Duayi geri plana iterek sadece çalismak da basarili olmak için yeterli degildir. Her zaman tüm imtihanlar için Allah’tan hayirlisini istemek önemlidir.

EVLILIGIN ALTIN KURALI
ESRA KÜÇÜK

Hiç süphe yok ki, herkes mutlu olmak için evlenir. Kimi evlilikler bir ömür boyu süren saadetin kapilarini aralar, kimi evlilikler ise maalesef mutsuzlugun baslica sebebi olurlar. Mutlu evliliklerde dahi bazen küçük anlasmazliklar büyük sorunlara yol açabilir. Bunun önüne geçmek, mutlu sürmesi için hiçbir engel olmayan evliliginizi mutsuz hale getirmemek için bazi küçük ipuçlarina tutunmaniz ise yarayabilir.

Evliliklerde altin kural olarak niteleyebilecegimiz bir husus vardir: Karsi tarafi degistirmeye çalismamak. Birçogumuzun duymus olabilecegi, “Evlilikte sevgiden önce saygi gelir.” cümlesi de bunu anlatmak ister. Buna ragmen hemen her evlilikte yapilan hatalarin basinda gelir. Karsi tarafi kendi fikir, istek ve aliskanliklarimiza göre degistirmek isteriz. Oysa kimse degistirilmeye çalisilmaktan hoslanmaz. Kabul görmedigi hissine ve güvensizlik duygusuna kapilir. Saldirgan davranmaya baslar.

Karsimizdakinden küçük ricalarda bulunabiliriz elbette, ona bazi istek, ihtiyaç ve tercihlerimizden usulünce bahsedebiliriz. Ancak esimizin birden degismesinin mümkün olamayacagini dahasi böyle bir zorunlulugunun da olmadigini akilda tutarak.

BEBEGIN BIRINCI YILI
ZEYNEP TEMIZER ATALAR

Insan ömründe bebeklik dönemi bazi kaynaklara göre 0-2, bazi kaynaklara göre ise 0-1 yas araligindadir. Biz buna kabaca “dogumla beraber, yürüyüp kendini az da olsa ifade edebilmeye basladigi döneme kadar” seklinde yorumlayabiliriz.

Bir çocugun ruhsal yapi taslarinin ilk olustugu dönemin aslinda dogumdan da önce basladigini söylemek pek de yanlis olmaz. Gelen bir danisanim hakkinda bilgi alirken, istenen ya da sürpriz gelen bir bebek mi oldugu, annenin hamilelik süreci, ismini kimin koydugu ve anlami mutlaka sordugum sorular arasinda yer alir. Çünkü bütün bu sorularin cevabi, çocugun anne babanin zihninde olusan bir tasarimla dünyaya geldigini gösterir bana. Sonra bu çocuk o tasarima uygun bir yapida devam eder ya da etmez. Bazen sorunlarin basladigi yer de tam bu noktada olabilir.

ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA

Insan bazen hüzünlenip bazen sevinebiliyor. Bir günü bir gününe uymayabiliyormus. Babam bazen çok yorgun oluyor mesela. Hiç konusmuyor. Ben anliyorum onu. Isler iyi gitmemis olabilir. Cani bir seye sikilmis olabilir. Annemin de yüzü asik olabiliyor bazen. Ayni anlayisi ben de bekliyorum. Suskun oldugum zamanlar “hadi konus” diye israr ediyorlar. Alisik degillermis suskun olmama. Hep gülmeli, neseyle konusmaliyim onlara göre. Ben konusmak istesem zaten konusuyor olurdum, öyle degil mi?

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Mayis (2014) Ailemiz ekinde.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016