| Mart | 2014 | DIGER YAZILAR | Okunma: 1947
HAYATINI ISLAM’A ADAYAN GÜZIDE BIR NESIL
ÖMER DÖNGELOGLU

Sümeyye annemiz kocasiyla birlikte can veriyordu, onlar Islam’in ilk sehitleri, can verenleridir, onlari o halde, iskencenin altinda görünce, Hazret-i Yasir, “Ya Resullallah, bu çile ne zaman bitecek?” diyor. Resulullah Efendimiz de, “Sabredin, ey Yasir ailesi! Allah cennette yüzünüzü çok güldürecek.” diyor. Efendimiz dövülmüs, iskence görmüs Bilal Habesi’nin halini görmüs, gözleri yasarmistir. Allah’in dinine iman eden bir Müslümani, Efendimiz kendi ehl-i beyti, ailesinden biri gibi sevmistir.

Efendimize onlara gökten bildircin eti veya kudret helvasi indirmemisti ama onlar Efendimize ve davasina yürekten inanmislar, yoklugun zirvesinde Efendimizin yanindan ayrilmamislardi. Kuru topragin üstünde, mescitte oturmuslar cenneti konusmuslar. Resulullah cennet meyvelerini anlattikça onlarin agizlarinda cennet meyvelerinin tadi olmus. Rabbim böyle arkadasliklar kurmayi, böyle dostluklar edinmeyi bizlere nasip etsin.

Peygamber Efendimizden sonra, Hazret-i Ömer döneminde Diyarbakir’a kadar Halid bin Velid’in oglu Süleyman gelmis. Hazret-i Osman döneminde Islam, Bati Afrika’da Fas’a kadar uzanmis. Hemen ondan sonraki nesil Ispanya’ya kadar çikmis. Sahabeden Niyaz bin Ganem (ra) Urfa’nin fethine katilmis, Urfa’ya gelmis. Hatay’da sahabe efendilerimiz var, Adana’ya kadar gelmisler. Ebu Eyyüb el-Ensari Hazretleri Emeviler döneminde Istanbul’a kadar gelmis, onunla birlikte o seferde yirmi kadar sahabenin oldugu rivayet ediliyor. Efendimizden sonra, ashab-i kiram efendilerimiz Resulullah’in kabrinin etrafina toplanip orada kalmamislar. Resulullah’tan isittigimiz bu iman ve Islam hakikatlerini bütün insanlik ögrenmeli diye kendi ömürlerinde acele etmislerdir. Çünkü ömür çok kisa. Onlar Resulullah’i görmüsler bundan dolayi acele etmislerdir.

HIÇBIR DUA CEVAPSIZ KALMAZ
YRD. DOÇ. DR. CÜNEYT GÖKÇE

Dua, kulun bütün benligiyle Rabbine karsi arzu ve isteklerini en içten ve en samimi ifadelerle dile getirmesidir. Halin arzidir; arzuhaldir. Kullugun neticesi yani acziyetin itirafidir.

Dua, bir kapi çalma olayidir bir dergaha siginmadir; bir istektir, arzudur. Kainat sahibini kapisini çalma, arzu ve isteklerini O’na sunma ve O’nun dergahina siginmadir. Bütün dertlere ait cümle dermanin O’nun yaninda ve eczanesinde bulundugu suuruna varma ve yükselme mertebesidir.

Dua bir bulusmadir, yüce Yaratici’yla bir araya gelmedir. O’na muhatap olma/olabilme makamidir. Deger verildigini anlama, kendi varliginin farkina varma, kime muhatap olup kiminle bir araya gelme bilincini elde etmedir. Varligin sahibiyle var olma ve varligini fark etme zirvesidir.

Bir toparlanmadir, dua… Kendini gözden geçirme, sorumluluklarini hatirlama, verilen degere layik olabilme çabasi olma ve elde edilen nimetlerin sahibine karsi vazifelerini gözden geçirme muhasebesidir.

KIBIR ARTTIKÇA AKIL AZALIR
ISMAIL ACARKAN

“Allah’in ayetleri hakkinda mücadele edenlere gelince; onlar zannettikleri ve tasavvur ettikleri kibre yani “büyüklenmeci hale” asla ulasamayacaklardir.” (Mü’min, 56)

Yüce Rabbimiz bu ayette kisinin kibir nedeniyle kendisini vasiflandirdigi niteliklere asla ulasamayacagini ve o üstünlüge sahip olamayacagini bildirmektedir.

Gaflete düsen insan Allah’in kendisine verdiklerini (mal, evlat, makam, sifat vs.) kendinden zannederek ve kendine mal ederek kendini üstün zannetse de bunlar onun mali degil ona emanet edilen seylerdir. Insan bunlari kendine mal ederek ve kendini üstün görse de hakikatte her sey elinden alinacaktir. Çünkü güçlü olan Allah’tir. Alim, kerim, kadir, cemil olan O’dur. Düsünelim, güzelligiyle kibirlenen bir kadinin yaslandiginda güzelligi nereye gider? Gençliginde kuvvetiyle kibirlenen bir insanin ihtiyarladiginda gücü kalir mi?

Demek oluyor ki kibir, insanin kendisine geçici ve emanet olarak verilen bir “niteligi, degeri, sifati” kendine mal ederek övünmesi ve büyüklenmesidir. Bu ise tam bir yanilgi ve cehalettir.

Bu yüzden Hazret-i Ali, “Kisinin kendini begenmesi aklinin zayif oldugunun isaretidir. Cehaletin en büyügü kendini begenmek ve övünmektir.” demistir.

Yine ehl-i beyt imamlarindan olan Muhammed Bakir; “Insanin yüregine bir defa kibir girecek olursa, giren kibir miktarinca akli azalir.” diyerek kibir ile hakiki akil arasindaki zitliga isaret etmistir.

GÖNÜLDEN GÖNÜLE BAGLANMAK: RABITA
SAID YAVUZ

Tasavvuf yolunun insan ruhunu kavrama, onu tanima, onun hastaliklarina karsi önerdigi yöntemler, bugün ilimler gelistikçe, kisisel gelisim üzerine etütler arttikça daha bir kesfediliyor, degeri anlasiliyor. Rabita da kimilerinin onu bir sirk unsuru saymasina ragmen neredeyse bugünün sartlari için uyarlanmis bir güzel hal ile boyanma, kasvetten aydinliga çikis müjdeleri tasiyan bir iksir olarak karsimizda duruyor.

Günümüz, insan ruhlarinin somut birer varlik gibi yakalanip hapsedildigi bir çagi idrak ediyor. Fakültede okudugum yillarda Gebze’den Göztepe’ye trenle gelirdim. Iç huzuru ile bindigim o trenden ayni iç huzuru ile indigimi hatirlamiyorum. Aksine, inerken oldukça katilasmis, birden bire yaslanmis, bütün hayalleri suya düsmüs bir gönülle düsüyordum istasyona. Neydi bunun sebebi? Peygamberimizin, “Zaman gelecek ki faiz kullanmayanlara bile onun tozu bulasacaktir.” diye bir hadisi vardir. Ayni onun gibi. Insanlarla diyalog kurmasaniz, onlarla hasbihal etmeseniz bile onlarin içinde bulundugu o kasvetli hal sizi yakalayiveriyor. Ne kadar uzak durursak duralim kötülük bizi yakaliyor. Tozlari kalbimize tek tek düsüveriyor. Acaba o trende, binerkenki halimi muhafaza edebilir miydim? Eger kalbimi daha büyük, daha feyizli ve sevdigim bir kalbe baglayabilse idim, muhakkak ki daha az bir hasarla inecektim oradan. Rabitanin insan için ne büyük bir nimet oldugunu idrak edebilseydim, binbir saldiri karsisindaki kalbime muhkem bir zirh yerlestirebilecektim. Iste o muhkem zirh, tutsak eden degil ruhu günahlara karsi uyanik kilan, özgürlestiren “baglanma”dir.

SADECE AYETLERLE KONUSAN KADIN
ZEYNEP HILAL

Tebe-i Tabiin’in büyü k alimlerinden Abdullah bin Mübarek anlatiyor: Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarindan geçerken tek basina yolculuk yapan bir kadinla karsilastim. Ona selam verdim. Ancak selamimi “Rabb-i Rahim’den sözle olan bir selam yine onlara...” (Yasin, 58) ayetini okuyarak aldi. “Buralarda ne yapiyorsun?” diye sordum. “Allah kimi sasirtirsa onu dogru yola getirecek yoktur.” (A’raf, 186) ayetini okuyarak cevapladi. Yolunu kaybettigini anladim ve nereye gitmek istedigini sordum. Soruma “Bir gece, kulunu, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kildigimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O zatin sani ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktir O!” (Isra, 1) ayetiyle karsilik verdi. Anladim ki, geçtigimiz hac mevsiminde haccini tamamlamis, Kudüs'e gidiyor. “Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?” dedim. “Tam üç gündür.” (Meryem, 10) seklinde cevap verdi. BALIN ADI VAR TADI YOK
KEMAL ÖZER

Arilar kainattaki en ince ruhlu ve en maharetli yaratiklarindandir. Muazzam bir nizamname ile hareket ederler. Bu küçücük cüsseli zanaatkarlar, çevredeki bitkilerden topladiklari özlerle insanlara sifa sunarlar.

Allah Teala, Nahl suresi 68 ve 69. ayet- kerimelerde onlar hakkinda söyle buyuruyor: “Rabbinin ariya vahyini düsün: ‘Daglardan, agaçlardan ve imal edilmis kovanlarindan kendine yuva edin! Sonra her türlü üründen ye ve ardindan Rabbinin sana amade kildigi yollara koyul!' Onlarin karinlarindan, içerisinde insanlar için 'sifa' barindiran farkli renkler ve tatlardan olusan bal çikar.’ Hiç süphesiz, bütün bunlarda da düsünen bir toplum için mutlaka alinacak dersler vardir?”

Temiz dönemlerde arilar, bahar gelip çiçekler açinca yola revan olur, en erken açandan baslayarak bitkiler arasi döllenmeye aracilik ederlerdi. Böylece tabiattaki yasamin devamini saglarlardi. Yaptiklari bu muhtesem hizmetin karsiliginda ödül olarak da haklarini alirlardi. Sonra o ödülü, kendi yaptigi mimari bir saheser olan petege tasir ve bala dönüstürürlerdi.

Kis gelene dek devam eden bu mücadele sonrasinda, ürettigi ilacin bir bölümünü kislik erzak olarak ayirir, bir bölümünden ogul çikarir, bir bölümünü de insan dahil kurda kusa armagan ederdi. Çiçekler arilardan, arilar çiçeklerden memnun, dost hatta kardesçe yasayip geldiler bugünlere. Ne yazik ki durum önemli ölçüde böyle olmaktan çikti.

Iki ay gibi kisacik ömürde 50 gram bal üretebilen bir ari, 2 bin kilometre yol kat eder. Eskiden bir ari, her seyahatinde ortalama yüz çiçegi ziyaret eder, toplamda bes milyon taneden olusan ve 20 mili gramcik polen toplar ve bunu tekrarlar dururdu.

Altigen seklindeki peteklerini, karinlarinin alt kismina yerlestirilmis mum bezlerinden çikardiklari bal mumuyla insa ederlerdi. Belirli bir sahada yer kaybi olmadan, en az mum kullanilarak, insanligin hala erisemedigi hafif, narin ve saglamlikta petegi; dayanikli, en kolay ve en az isçilikle 10-15 günde insa ederler. En fazla gözün sigdirilabildigi, en uygun altigen yapiyi, balin akmasini engelleyecek ideal bir egimde yapardi.

HAYAT PINARINDAN DAMLALAR: RESEHAT
ZAHIT YAKIN
Resehat, Fahreddin Ali Safi’nin Naksibendi seyhlerinin biyografilerine dair Farsça olarak yazdigi eseridir. Tam adi, Resehat-i Aynü’l-Hayat olan eserin yazimi 1503 yilinda tamamlanmistir. Müellif eserin mukaddimesinde, seyhi Ubeydullah Ahrar Hazretlerinin sohbetlerine katilarak burada duyduklarini not ettigini, bu bilgileri Naksibendiye’ye mensup diger seyhlerden duydugu ve güvenilir eserlerden derledigi bilgilerle beraber kitap haline getirdigini, asil amacinin Ubeydullah Ahrar Hazretlerinin hayatini ve menkibelerini anlatmak oldugunu, esere verdigi “Resehat” adinin eserin tamamlandigi yilla ilginç bir sekilde örtüstügünü ifade etmektedir. Mukaddimeden sonra, bir makale, üç bölüm ve bir hatime seklinde düzenlenen eserin yaridan fazlasini olusturan makale kisminda Yusuf Hemedani Hazretlerinden itibaren doksanin üzerinde Naksibendiye büyügünün hayat hikayeleri ve görüslerine yer verilmistir. Abdülhalik Gücdevani Hazretlerine ayrilan sayfalarda Naksibendiye’nin, kelimat-i kudsiyye olarak bilinen, on bir temel prensibi de açiklanmistir.

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Mart (2014) sayisinda.)

ILIM VE IRFAN AILEMIZ EKI

HER SEYI OKULDAN BEKLEMEYELIM
CESUR KÜÇÜK

Çocuklarimiz için okullar her ne kadar bir egitim yuvasiysa da asil egitimi evlerinde aldiklarini inkar edemeyiz. Evdeki hayatlarinda görüp ögrendiklerinin ve ezber ettiklerinin bir uygulama sahasidir okullari. Bir çocuk için egitim ve ahlak iki koldan ilerler; ev ve okul. Evde örnek aldigi aile bireylerinden, okulda ise etkilesime geçtigi arkadaslari ve çevresinden gördükleriyle kendi bünyesinde bir ahlak insa eder. Iki ayaktan biri tutmaz ise, yürüme de eksik kalir.

Okul ve ögretmen seçerken, arkadaslarina dikkat kesilirken tüm bunlari aklimizda tutmaliyiz evet; fakat üzerimize düsen ilk görevle daha çok ilgilenmeli ve evlatlarimiz için evlerimizi, egitimlerine destek olacak okullar haline getirmeliyiz. Bunun için ebeveynin egitimli olmasina da gerek yok. Çocugunu seven her anne baba ona nelerin fayda saglayacagini bilir zaten.

GENÇLERLE NASIL ILETISIM KURALIM?
ESRA KÜÇÜK

Gençlik, diger adiyla ergenlik dönemi; insan hayatindaki belki de en önemli dönüm noktasi. Bu nedenledir ki hem genç için ve hem de etrafindakiler için epey zorlayicidir.
Iste gençlerle saglikli bir iletisimin kapilarini aralayacak bazi ipuçlari:
*Bir genci asla suçlamayin.
*Ögüt vermeyin, sadece kisa tavsiyelerde bulunun.
*Onlara karsi kibar davranin, kizgin oldugunuzda bile.
*Konusmaya zorlamayin, konusmak istemiyorsa rahat birakin.
*Duygularini asla küçümsemeyin; mutsuz ya da heyecanli olduklarinda ciddiye alin.
*Sizinle her konuda rahatlikla konusabilmeliler; tuhaf fikirlerini sakinlikle dinleyin.
*Dokunmaktan çekinmeyin; bilek güresi yaparak da olsa.
*Elestirmeyin; küçük bir sebeple de olsa övün.
*Onu sevdiginizi ve güvendiginizi günde en az bir kere belli edin.
*Mahremiyetine saygi gösterin; kisisel dokunulmazliklarini ihlal etmeyin.

ÇOCUK TERBIYESINDE ANNE-BABA ISBIRLIGI SART
ZEYNEP TEMIZER ATALAR

Bir çocuk için anne ve babanin farkli islevleri vardir. Anne sevgi, sefkat, merhameti; baba ise, kural, disiplin, çerçeveyi ifade eder. Çocuk annesinin sicakligiyla, sevecenligiyle, yakinligiyla sevmeyi, sevilmeyi, degerli oldugunu ögrenir; babanin belli orandaki mesafesiyle kurallari, o kurallara uygun hareket etmesi gerektigini, belli sinirlar dahilinde hareket edebilecegini ögrenir.

Yas biraz daha büyüdükçe bu parçalar çocuk tarafindan içsellestirilir. Yani anne ya da babasi olmadan da sever, sevilir, degerli oldugunu hisseder ve yasam içinde kurallara uygun bir sekilde yasar.

Fakat bazen çesitli nedenlerle anne-baba arasindaki bu roller degisir. Mesela babanin çalisma saatleri, çocuklariyla beraber geçirdigi zaman araligini daraltabilir. Bu yüzden de baba, bu zamanda çocuklarini olabildigince memnun etmek için neredeyse her istediklerini yapar. Ayni zamanda anne de, esi uzun süre evde olmadigi için, birçok sorumlulugu üstlenmis olabilir. Böylece evde disiplini saglamaya çalisan kisi, anne olur.

ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA

On bes Tatli Gün
Herkes gibi benim de yollarini gözledigim tatil geldi çatti. Hemen ertesi sabah beslerle dolu karnemi babama tekrar gösterip sordum: Tatilde nereye gidiyoruz babacim?
Televizyonda gördüm. Tatil olunca herkes baska yerlere gidiyor. Daha önce bunu fark etmedigim için hayiflandim kendime.
Babam gözlüklerinin üstünden bakip söyle dedi: Ne tatili?

YÜCE KITABIMIZ KUR’AN-I KERIM
AHMET ALTAY

Peygamber Efendimiz çocuklugunda da gençlik çaginda da ahlaka uygun olmayan hiç bir davranista bulunmamis. Herkesin putlara taptigi dönemde O hep batil inançlardan uzak kalmis ve kainatin inceliklerini düsünürmüs.

Efendimiz (sas) kirk yasina yaklastigi sirada artik iyice içine kapanmis ve insanlardan uzaklasip sik sik Mekke ile Arafat arasinda bulunan Nur dagindaki Hira magarasina gidip gelmeye baslamiis. Magarada düsünürken zaman zaman bilinmedik bir yerden “Ey Muhammed” diye sesleniliyormuus. Gördügü rüyalar bir bir gerçeklesiyor ve taki bi hayretler içinde kaliyormuus.

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Mart (2014) sayisi AILEMIZ ekinde.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016