Imkan, insanoglunun en
büyük imtihan sahasidir.
Çogu zaman iyi ile kötüyü,
güzel ile çirkini ancak ona uygun
bir imkânin olusmasiyla birbirinden
ayirt edebiliyoruz. Zira
imtihan ona uygun bir imkânla
karsi karsiya gelindiginde devreye
girer. Dolayisiyla imkânsizlik ya da
mahrumiyet insani bir yere kadar
tanimamiza izin verir. Çünkü bazen
kötülük yapma imkânina sahip
olamadigimiz için iyi görünüyoruz
aslinda. Uysalligimiz ve sessizligimiz
yokluktan kaynaklaniyordur
belki de. Mevlâna Celaleddin Hazretlerine
talebeleri, köpeklerin
dostça oyunlarina bakarak “Ne
güzel bir kardeslik sergiliyorlar!
Keske insanlar su köpeklerden ibret
alsa” dediklerinde, hazretin verdigi
cevap gibi: “Siz aralarina bir kemik
atin da görün kardesligi!”
Imkan adeta bir simya gibi insanin
karakterini, hakiki yüzünü
ortaya çikarir. Geçmis örnekler ve
bugün yasayip gördüklerimiz bize
nice insanin ve toplumun acikli
sonunun imkânlarin tesekkül
etmesiyle geldigini ibretle göstermektedir.
Imkânlarin birçok insani
ve toplumu önünde sürükledigini,
nicelerini heba ettigini okuyup
gözlemlemek mümkün. Tarih
sayfalarinda küçük bir gezinti ya
da günümüz dünyasinda basit bir
gözlem bize bunu bütün açikligiyla
göstermeye yetecektir. Hatta çok
uzaklara gitmeden, temasta oldugumuz
yakin çevremizden kimi
insanlarin yasadigi ve bizim de
dönüsüm ve degisim olarak adlandirdigimiz
hallerine bakmak bile bu
büyük tehlike hakkinda bize yeteri
kadar fikir verecektir. Biz degisim
ve dönüsüm diyoruz ama aslinda
degisen ve dönüsen bir sey yok;
onlar sakli yüzlerini göstermeye
imkân bulmuslardir sadece.
“Insanlar gümüs ve altin madenleri
gibidir; Cahiliye devrinde hayirli
olanlar Islam’da da hayirli olanlardir.
Yeter ki Islam’i iyi kavrasinlar.”
Böyle buyurur mealen Efendimiz
aleyhisselam. Burada insanlarin
degerli madenlere benzetilmis
olmasi manidardir. Yani bir imkân
olarak Islam yalnizca fitraten iyi
olanlarin iyiligini ortaya çikarir.
Bu demektir ki imkânlar iyiyi kötü
yapmaz, kötüyü de iyi yapmaz.
Madenler de öyle degil mi? Hangi
islemden geçirirseniz geçirin,
degersiz bir madeni altina ya da
elmasa dönüstüremeyeceginiz gibi
tersini de yapamazsiniz. Öyleyse
imkânlar bir deneme ve sinama
aracidir yalnizca. Dönüstüremezler,
degistiremezler, karanlikta kalmis
hakikî suretin üzerindeki perdeyi
kaldirirlar yalnizca. Güzeli ve çirkini
gün yüzüne çikarirlar. Burasi
deyimin tam yeridir; imkânlar
insanin sadece foyasini meydana
çikarirlar. Iyi olan, her hal ve sartta
yine iyidir. Tipki foyasi dökülen
mücevherler gibi.
Insanin önüne çikan imkânlar
foyaya temas eden sivi fonksiyonu
görürler. Malum, foya mücevherleri
daha göz alici ve parlak göstermek
için kullanilan ince bir metaldir.
Ya mücevherin altina serilir ya da
üzerine sürülerek onu oldugundan
daha parlak ve göz alici bir hale
sokar. Ne ki, zamanla özellikle de
siviyla temas halinde foya dökülür.
Iste o vakit sahte parlaklik
gider, maddenin hakikî yüzüyle
bas basa kaliriz. Buradan hareketle
bir sahteligin, yalanin son bulmasi
ve gerçegin ortaya çikmasi anlaminda
“foyasi meydana çikmak”
deyimi dilimizde yaygin olarak
kullanilir. Iste imkân birçok insanin
foyasini meydana çikaran bir
sivi gibi, onlarin gerçek yüzünü
görmemizi saglar. Foya ile sahte
bir parlaklik ve albenilik edinenlerin
geçici güzelligi bir damla su
ile yok olur gider. Makyaji ve cilasi
dökülmüs çirkin suret ortaya çikar.
Ama foyasi ortaya dökülse de inci ve
elmas degerinden hiçbir sey kaybetmez.
Ayni sekilde insanin karakteri
de daha çok imkan ve varlik aninda
kendini gösterir.