Ahirete yolculadigimiz
merhum seyhimiz ,
kutlu hayatini ilim ve
gerçekleri yayma, tevhid
dini olan Islam’in
prensiplerini nesretme noktasinda
geçirdi. Yegane hedefi, dinimizin
ögretilerini hayata geçirme ve
gerçek tasavvufu canlandirma
idi. Seyh Hazretleri, bu hedefin gerçeklesmesini;
kisinin, kardesi olan
diger insanlar ile Rabbi arasindaki
iliskileri düzeltmeye bagli olma
ön sartina baglardi. Kisinin kardesi
ile olan iliskileri baglaminda
Seyh Hazretleri istisnasiz herkesi
Allah’in yoluna davet ediyor; kimsenin
mezhebine, mesrebine ve
asiretine bakmiyordu. Tam aksine
bütün insanlari kaynasmaya, dayanismaya
ve birbirleriyle muhabbet
etmeye çagiriyordu. Insanlarin
ancak karsilikli olarak ilgi ve alakalarini
sürdürmek suretiyle dogru
bir yola girebileceklerinin altini
çiziyordu. Aksi takdirde insan,
toplumda hiçbir yer edinemez.
Bireyleri daginik olan toplumu,
saglam bir sekilde kurabilmek
mümkün degildir. Fertleri birbiriyle
kavgali olan bir toplumun huzurlu
olmasi düsünülebilir mi? Su halde
toplumun ilerlemesi; kardeslesme,
yardimlasma ve ayriligi körükleyip
fitne tohumlarini saçan her
türlü davranistan uzak durma ile
saglanabilir. Iste Hazret-i Peygamberin,
“Karsilasan iki mü’minin
durumu birbirlerini yikayan iki
elin durumu gibidir; bunlar mutlaka
birbirlerinden istifade ederler.”
(Kenzü’l-Ümmal, 1/155) hadis-i serifi
tam da buna isaret eder. Su halde
toplumsal yardimlasma kesinlikle
zorunlu olan bir husustur.
Böylece toplum bir tek el haline
gelecek, kardeslik ve baris, bireyleri
birbirine baglayacak; sefkat ve merhamet
her tarafta egemen olacaktir.
Nitekim Allah Resulü, bu durumu
söyle canlandirmaktadir: “Sevgi
ilgi ve merhamette mü’minler bir
beden gibidirler; herhangi bir organi
rahatsiz oldugunda diger organlarin
tamami etkilenir; uykusuz kalip
adeta sitmaya yakalanir.” (Buhari,
Edep, 27) Müslümanin Rabbi ile
olan iliskisini ise Seyh Hazretleri
söyle açikliyordu: “Gerçek mutluluk
ve kiymet ancak Allah’in emirlerini
yerine getirmek ve yasaklarindan
kaçinmakla elde edilebilir.” Nitekim
yüce Allah buyuruyor ki: “Biz
Adem’in çocuklarina çok deger verdik.”
(Isra, 70) Ancak bu “degerden”
maksat nedir? Bazi müfessirler
demisler ki: “Allah’in deger vermesi
kuluna akil ve mesaj anlamina gelir
çünkü yüce Allah insana nefsine
agir gelen birtakim sorumluluklar
yüklemis ancak ayni zamanda ona
akil nimeti vermistir. Iste bu akil
sayesinde söz konusu agir sorumluluklarin
üstesinden gelir. Ayrica
bakiyoruz ki yüce Allah hayvanlara
sorumluluk y üklememis
çünkü onlara akil da vermemistir.
Ayni sekilde delileri de mükellef
kilmamistir çünkü onlar da akil
nimetinden mahrum birakilmislardir.”
(Yazinin tamami derginin 132. sayisinda.)