Ramazan ayi ve bu aydaki ibadet yogunlugu bize her zaman mükemmel olamayacagimizi hatirlatmasi açisindan önemli bir mevsimdir. Bu dönemde yasadigimiz yogunluk sair zamanlardaki eksikliklerimizin, gafletimizin ve ihmallerimizin adeta bir itirafi gibidir. Bu yogunluktaki bir hayat sürdürebilir mi, daima Ramazan ayindaki gibi bir yüksek halde yasayabilir miyiz, bunu bilebilmek çok güç. Ama bu mevsimle sunu kesin olarak anliyoruz ki, Rabbimiz Teala bizleri, kapasitemizin çok altinda bir ubudiyet hayatiyla mükellef kilmistir.
Insaniz, günaha batariz, harama meylederiz, düseriz. Dolayisiyla insanin hayat yolculugunun inisli çikisli bir grafik arzetmesi tabii bir durumdur. Insan olmak da böyle bir sey degil midir zaten? Oysa Ramazan gibi mevsimler grafigin hep yukari yönde oldugu dönemlerdir. Burada sürekli yükselis, daima huzur vardir. Bizden talep edilen bu; yani kesintisiz ve daimi bir ubudiyet. Alçalisin, gafletin, tökezlemenin, harama saplanmanin olmadigi bir zaman dilimini ifade eder bu dönemler. Her an teyakkuzda, her an hazir ve tetikte olmayi ister yani. Öyleyse bir sükür ifadesi olarak sunu söylemek durumundayiz: Rabbimiz, mükellefiyet açisindan sair zamanlardaki ibadet yükümüzü kolaylastirmis, bize merhamet etmistir. Çünkü Ramazan ayi haricindeki on bir ayda ibadet yükümüz nispeten hafifletilmistir. Pekala Ramazan ayindaki gibi, ibadet ve taat yogunluklu bir ömür de emredilebilirdi bize. Degil mi ama?
Dolayisiyla asil olanin Ramazan oldugunu kabul edeceksek, yüce Allah’in Ramazan ayinda yükümüzü agirlastirmasindan degil, sair aylarda yükümüzü hafifletmis oldugundan söz edilebilir ancak. Bu da ondan bize bir rahmet ve ikramdir. Yani Ramazan ayindaki zorluklardan çok, Ramazan disindaki vakitlerde bize lütfettigi kolayligi hatirlatmasi açisindan önemli bir mevsimdir. Ramazan ayinin rahmet olusuna bir de bu açidan bakmak gerekir diye düsünüyorum.
Ramazan mektebinin bize verdigi derslerden biri de sudur: Bu dönemdeki tecrübemiz bize, olmamiz gereken ideal halimizi anlatmasi açisindan çok hayati bir degere sahiptir. Adeta Ramazan ayinda ideal Müslüman prototipi ortaya konulur. Çita olabildigince yükseltilir. Bir Müslümanin, hayati boyunca çikabilecegi zirve, son nokta isaretlenir böylelikle. Ve böylece diger on bir ayda üzerinde bulunmamiz gereken halin de bir çerçevesi çizilmis olur. Bir baska ifadeyle diger aylar için ideal bir hedef belirlenir. Dolayisiyla bizler, ömrümüz boyunca Ramazan ayindaki gibi bir Müslüman olmanin gayreti içinde oluruz. Bu hedefi unutmayalim ya da onun uzagina düsmeyelim diye de her yil bu tekrarlanir. Adeta ömrümüz boyunca her yil bir kere hedeflerimizi gözden geçirir, muhasebemizi yapar, sair zamanlardaki durumumuzu, hedefimize ne kadar yaklastigimizi gözden geçirmis oluruz. Ya da buna, Ramazani merkeze alarak ömrün geri kalaninin ona uygunlugunu, uzakligini/yakinligini denetlemek de denilebilir. Su özlü söz de bu duruma isaret eder zimnen: Hayati Ramazan olanin, ahiri bayram olur.
Su da var: Insanin kusurlari, günah ve isyanlari bazen onu ümitsizlige sevkedebilir. Bu sebeple Allah’in rahmetinin büyüklügünden çok günahlarinin çokluguna bakarak, bu aldanisla dönüsünü ve tevbeyi erteleyebilir. Ramazan gibi mübarek zamanlar, içlerinde tasidiklari büyük müjdeler nedeniyle en günahkar ve asiler için bile dönüsün ve tevbenin mümkün olduguna dair inanci yeniden yesertir. Bu mevsimlerdeki Allah’in rahmet ve bereketleri o kadar çok ki, adeta ümitsizlik yerini ümide birakiverir bir anda.
Evet, Ramazan ayi geldi ve gidiyor. Bir mektep olarak her gelisiyle bize yeni bir seyler ögretiyor. Ömür boyu bu böyle devam edecek; her yil bizi biraz daha yüceltmek için kanatlarini yere serip bize kuçagini açacak. Ne mutlu bu çagriya kulak verenlere.