Millet olarak büyük bir
felaket yasadik. Onbinlerce
kardesimiz vefat
etti, onun birkaç kati da
yaralimiz var. Sehirlerimiz yikildi,
binalarimiz hak ile yeksan oldu. Siginaklarimiz,
evlerimiz mezarimiz oldu.
Sadece o bölgede yasayan kardeslerimiz
degil ülkenin her tarafinda bu
felaket hissedildi adeta. Türkiye’nin
her tarafi depremi iliklerine kadar
yasadi, yasiyor. Her seyden önce bu
musibette hayatini kaybeden kardeslerimize
Rahman ve Rahim olan
Mevlamizdan af ve magfiret diliyoruz.
Allah onlari rahmetiyle karsilasin.
Mekanlarini cennet eylesin. Yarali
kardeslerimize de Allah Taala’dan acil
sifalar diliyoruz.
Maddi kayiplar telafi edilir süphesiz,
evler yeniden insa edilir, sehirler
yeniden kurulur. Ama bu felaket ülke
olarak hepimizin hafizasinda silinmesi
imkansiz derin izler birakti.
Insallah bundan gerekli dersleri
çikarir, tedbirlerimizi gözden geçirir,
bir daha benzeri felaketlerin yasanmamasi
için önlemler aliriz. Takdir
elbette Allah’indir ve hiçbir tedbirin
takdirin önüne geçemeyecegini bilir,
buna iman ederiz. Ama son tahlilde
kul tedbirden sorumludur. Bu yüzden
tedbir almak Islami bir sorumluluktur,
farzdir, tedbirsizlik günahtir, haramdir.
Kabul edelim ki tedbirlerimizle
ilgili ciddi sorunlarimizin oldugu
asikardir. Eksiklerimiz ve ihmallerimiz
var. Ama özellikle bu safhada
bir sorumlu aramaktan çok, bu yarayi
sarmak, bu maddi ve manevi enkazi
kaldirmak, bu felaketin en azindan
görünür izlerini ortadan kaldirmaktir
acil ve öncelikli meselemiz. Bunu da
ancak dayanismayla, yardimlasmayla,
kenetlenmeyle yapabiliriz. Birbirimizi
suçlayarak, kurbanlar arayarak bu
yarayi sagaltamayiz. Bu, ancak yarayi
derinlestirir. Açik söylemek lazim,
burada bir suçlu aranacaksa herkesin
kendisine bakmasi gerekir. Hiç kimse
masum degildir. Herkesin ihmalleri,
eksiklikleri oldugu asikardir. Az ya
da çok ama var. Dolayisiyla bizim bu
felaketi bir ibrete dönüstürüp bu imallerimizi
eksiklerimizi telafi etmenin
yollarina bakmamiz lazim.
Allah kuluna zülmetmez, ayet-i kerime
bunu bize söyler. Amenna. Insan kendi
kendine zülmeder. Sunu da biliyoruz
ki basimiza gelen her musibet bizim
yapip ettiklerimiz yüzündendir. Bu da
ilahi kuraldir. Burada, özellikle kader,
takdir meselesinde çok dikkatli bir
dil kullanmamiz gerekmektedir. Isin
bize bakan boyutunu ihmal edip sadece
kader dersek, meseleyi eksik okumus
oluruz.
Aslinda afetler, rahmete gebedir. Ondan
gerekli dersleri alabilirsek, o musibeti
ibret gözüyle okuyabilirsek, bir daha
yasanmamasi için elimizden gelen
tedbirleri alirsak, iste o zaman felaket
bir nasihate ve ibrete dönüsür. Böylece
bizim için bir rahmet vesilesi olur.
Burada yapilmasi gereken önemli
noktalardan birisi her birimizin kendi
muhasebesine odaklanmasidir. Isin
bize bakan boyutunda ne tür ihmaller,
eksiklikler var, onu gözden geçirmek
Müslüman olarak hepimizin baslica
görevidir. Bir peygamber hatta peygamberler
sünnetidir, malum: Onlar
baslarina bir sikinti geldigi zaman
kendilerine bakarlar; biz nerede hata
yaptik, derlerdi. Rabbim biz nefsimize
zulmettik, bize magfiret ve merhamet
etmezsen muhakkak hüsrana ugrayanlardan
oluruz, derlerdi. Dolayisiyla
bizim de burada saga sola bakmak
yerine önce kendimize bakmamiz
gerekir. Bu felaketlerden gerekli dersleri
alip yola devam etmek zorundayiz.
Kaldigimiz yerden mi devam ederiz,
bilmiyoruz. Hatta birçogumuz nerede
kaldigini bile bilmiyor. Ama bir sekilde
hayat devam edecek.
Itiraf edelim; günahkariz, aciziz, eksikliklerimiz
çok. Bu sebepten Allah’a
yalvarmali, rahmetini ve lütfunu dilemeliyiz.
Meselenin teknik, bilimsel boyutunu
elbette konusacagiz, konusmaliyiz da.
Buradaki ihmallerimizi elbette gözden
geçirmeli, önlemlerimizi almaliyiz.
Ama bunun yaninda isin manevi ve
ilahi boyutunu da asla iskalamamiz
gerekir. Sorunun bize bakan boyutunu
muhakkak gözden geçirmemiz lazim.
Bu yaralar sarilir, evler yapilir, sehirler
yeniden imar edilir evet ve hayat
devam edecektir kuskusuz. Sünnetullah
islemeye devam edecek, Allah’in
kainata koydugu kurallar etkinligini
sürdürecek. Gam da baki degil dem
de baki degil. Her sey geçecek. Bu
dünya ve içindeki her sey günü saati
geldiginde yok olacak. Yalnizca celal
ve ikram sahibi olan Allah baki kalacaktir.
Biz buna iman ediyor ve O’na
teslim oluyoruz.