Hayat bas döndürücü bir hizla
akiyor. Gündem saniyeler
içinde degisiyor. Global bir
köy halini alan dünyamizin
bir ucunda yasanan bir hadise, aninda
ekranlarimizda – ve artik ceplerimizde boy
gösteriyor. Beyinlerimiz bir sürü bilgi,
haber, yorumla doluyor, dolduruluyor.
Istedigimiz bilgiye ve belgeye dakikalar
hatta saniyeler içinde erisebiliyoruz.
Bilgileniyoruz, ‘kültür’ümüz artiyor ve
bununla inanilmaz bir sekilde tatmin
oluyoruz, rahatliyoruz. Herkesle ayni
anda bilgilendigimizi, dünyadan ve
yasadigimiz çagdan aninda haberdar
oldugumuzu düsünüyor, yer yer bunu bir
böbürlenme ve üstünlük vesilesi yapiyor,
hatta bundan bir tekebbür devsiriyoruz.
Bu imkanlari kullanmayan insanlari da,
mesela yaygin olarak kullanilan bir teknolojik
ürüne sahip olmayanlari hayretle
karsiliyor, hatta küçümsüyoruz. Dilimize
gelmese de içimizden bu tür insanlari
“çagdisi” gördügümüzü de itiraf edelim.
Peki bu mudur? Hakikaten gelisiyor
muyuz? Degil tabi ki. Asla degil.
Su bilgi diye siraladiklarimizin neredeyse
tamami anlamsiz, faydasiz ve
lüzumsuz dedikodudan baska bir sey
degildir çünkü. Zihnimizi ve aklimizi
adeta isgal eden, ne dünyamiza ne de
ahiretimize yarari olan kuru malumatlar
yiginiyla uyusturulmus durumdayiz.
Tam olarak Efendimizin ifade ettigi
“faydasiz bilgi”yle zihnimizi bir çöplüge
dönüstürdügümüzün farkinda degiliz.
Bir malumat çöplügü. Öyle bir çöplük ki,
sahte ve suni olanin arasinda kaybolmus
hakikatlerin de hiçbir kiymeti yok. Kaldi
ki onun farkinda olan kimse de yok.
Oysa biliyoruz ve öyle ögretildi bize,
Müslüman günün ve gündemin adami
degildir, olmamalidir. Hele mahkumu hiç
degildir. Onun degismeyen, degismemesi
gereken bir gündemi var. Bu dünya günlerini
kazasiz-belasiz atlatmaktir onun tüm
derdi. Allah’a hakkiyla kul olmak, ahirete
temiz bir sicille gitmeyi basarmak: Bütün
çabasi bunun içindir. Gündeminde daima
ihlas var, takva var, kalp tasfiyesi var,
nefs tezkiyesi var, kalb-i selim var, ölüm
ve ahiret yurdu var. Onun gündeminin
degismeyen kavramlari; ahlak, vicdan,
merhamettir. Dünyayla iliskisi varsa, bu
amaca hizmet içindir. Bu büyük murada
ermek için yer, içer, yatar, çalisir, okur,
ögrenir. Kisacasi bu dünyada ahiret için
yasar.
Ayse Sasa –rahmete gark olsun- bunu bir
cümlede özetlemisti: “Kiyamet günü yüce
Rabbime anlamli ve onurlu bir hikaye
anlatabilmeliyim. Bütün meselem bundan
ibarettir.” demisti.
Evet, insanoglu, tarihin hiçbir döneminde
olmadigi kadar yogun bir suni gündem
bombardimani altinda. Kalbi ve ruhu yok
sayan, tamamen göze hitap eden bir görsel
saldiri var insana. Kusatilmis, adeta
esir alinmis bir zavallidir o. Ve yazik ki
bu esaretin farkinda degil. Bilgiye sahip
oldugunu, ona hükmettigini düsünüyor.
Hakikatte ise elde ettigi sey faydasiz bir
çöp yiginindan baska bir sey degildir.
Sahip oldugunu düsündügü her seyin
kölesi oldugunu fark etmeyecek kadar
kendinden geçmistir. Mutlu oldugunu
saniyor ama degil aslinda. Mutlu görünüyor,
hepsi bu. Ve ruhunun iniltilerini,
vicdaninin sesini bastirmak için tepinip
duruyor.
Bundan dolayi tasavvufa ve onun ögretilerine
siddetle ihtiyacimiz var. “Eve dön,
sarkiya dön, kalbine dön!” diyen sairin
sesine kulak vermeli, bir kalbimizin oldugunu
hatirlamaliyiz. Evet, bir kalbimiz
var ve onun da degismeyen bir gündemi
var. Müslüman bunu unutmamali ve
daima onun sesine kulak kabartmalidir.
Gürültü ne denli siddetli, dis gündem ne
kadar yogun olursa olsun, bu, onun bu iç
gündeminin sesini bastirmamalidir.
Sunu da ifade edelim ki bu söyledigimiz,
Müslüman çagin disinda, olan-bitene
bigane kalacaktir anlamina gelmez, asla
gelmemeli. Çagina ve onun tüm meselelerine,
yatay ve dikey olarak derinlemesine
vakif olmaya çalisir Müslüman ve onlarla
samimi bir sekilde ilgilenir, temas kurar.
Bu çagda ve bu dünyada yasadigini aklindan
çikarmaz. Çünkü bu çagda ve burada
yasiyor ve bu onun kaderidir, bunu yok
sayamaz. Lakin ne çagin ne de cografyanin
esiri olur. Çagi ve cografyayi asan
bir büyük gündeminin oldugunu hiç
aklindan çikarmaz. Dünyanin içinde,
dünyalilarla birlikte yasar ama kalbinin
gündeminin disina asla çikmaz. Olan-biten
her seyi kendi degismeyen davasina/
derdine arz eder. Disarda olup-bitenleri
her zaman içerideki terazisinde tartar.
Ve bilir ki ölçü disarda degil içerdedir.