Fakirlik herkesin altindan kalkabilecegi kolay bir imtihan degildir. Maazallah zaman olur ki tasinamayacak boyutta bir hissiyat olusur, insani isyana, itikadi sapmalara hatta Allah Resulu’nun uyarisiyla küfre bile götürebilir. O yüzden fakirlik övgüsü yaparken ölçüye dikkat etmeli, öyle uluorta ve herkese fakirlik güzellemesi yapilmamalidir. Insaniz çünkü Allah’in taksimi hakkinda zaman zaman sorularimiz olabiliyor. Hikmetini anlayamayabiliriz. Ölçüsü, deger yargisi zenginlik ve maddi nimetler olan; ona sahip olani kiymetli ve degerli, olmayanlari da bir nevi cezalandirilmis gibi düsünen bizler için maddi imtihan zor bir esiktir. Allah’in bazen vererek bazen de vermeyerek kuluna ihsanda bulunabilecegini unuttugumuz vakit, verilmeyisi bir cezalandirma olarak görüp verilenlerin ise bir nevi kayirildigi yanlis hissine maglup olabiliriz. Allah muhafaza. Evet, insaniz ve taksimdeki hikmeti anlayamayabiliriz çogu zaman. Adalet ve esitlikten dem vurup maddi yoksunlugumuzun sebebini sorgulayabiliriz. “Allah’in on pulunu bekleyedursun on kul/ Bir kisiye tam dokuz, dokuz kisiye bir pul” neden düser, diye sorabiliriz. Maddi mahrumiyetle cezalandirildigimizi düsünebilir, neden böyle olduguna tatminkâr bir cevap bulamadigimizda da isyana sürüklenebiliriz. Dedik ya, insaniz ve eksigiz. Mahrumiyeti cezalandirma olarak degerlendiren anlayisin, maddi güce erisince de kurtulmus olma hissine ve kibrine yakalanma ihtimali kuvvetle muhtemeldir, ki bu da savrulmanin baska bir ucudur elbette ve baska bir konudur. Bilsek halbuki, Allah’in mahrum birakmasi bir cezalandirma olmadigi gibi maddi imkanlari önümüze sermesi de bir mükafat degildir her zaman. Hatta bazen vererek cezalandirabilir, vermeyerek de mükâfatlandirabilir. Maddi imkanlara sahip olmak ya da olmamak, O’nun katinda iyi veya kötü olmanin ölçütü degildir. Bir bilsek, ah, bir anlasak bunu. Fakirlik zor imtihandir, evet. Bu imtihani basariyla geçmek her babayigidin harci degildir. Varligiyla ve yokluguyla dünyayi ve maddi imkanlari büsbütün ayni görenler, dünyayi asla kalbine koymayanlar, “ne varliga sevinen, ne yokluga yerinen”ler ancak bu imtihanin altindan kalkabilir. Onlar her halleriyle bir muhtaçlik halinde yasarlar çünkü. Ki öyleleri de çok çok azdir. “Seni bulan neyden mahrum kalmistir, Seni kaybeden neye sahip olmustur” diye yakaran kemal ehlinin makamidir orasi. Fakrini yani daimi muhtaçligini maddiyatin ötesinde ve üstünde kullugunun bir geregi olarak gören ve bu mutlak acziyet bilinciyle iftihar eden peygamberler makamidir orasi. Ki o makamda bulunmak beraberinde, masivadan mutlak istignayi da getirir. Çünkü mutlak zenginligin kaynagini bilenler mutlak fakrin da farkina varir ve muhtaca muhtaç olma zilletine düsmezler. Onlar bilirler ki fakrimiz degismez kaderimizdir hakikatte. Varligimizla ilgilidir, ontolojiktir, yaratilmis olmanin bir geregidir. Muhtaç olmayan sadece O’dur. Yaradilanin ise basta ve son tahlilde yaradanina ve diger yaratilmislara muhtaçligi bir zorunluluktur, yaradilan bundan kaçamaz asla. Su güzel menkibe konumuzu hülasa ediyor aslinda: Seyyid Sibgatullah Arvasi Hazretlerine (ki bu menkibe baskaca Allah dostlari için de aktarilir) dönemin yöneticisi bir ihsanda bulunur. Hazret bu ikramdan dolayi Allah’a hamd eder. Zaman geçer, baska bir yönetici gelir ve kendilerine verilen tüm ikramlari geri alir. Gavs-i Hizanî Hazretleri yine hamd eder. Etrafindaki muhibbani saskinlik içinde, neden her iki halde de hamd ettigini sorarlar. Mübarek cevap verir: “Vallahi, ne verdiklerinde ne de aldiklarinda kalbimde asla bir degisiklik olmadi. Iste bu duruma hamd ettim.” Isin özü su: “Fakirligim övüncümdür” ve “Fakirlik küfre çok yakindir” arasinda ince bir perde vardir. Marifet varligin da yoklugun da ayni yerden geldigine inanmaktir. Ikisinin de bir lütuf oldugunu ve iki durumun da bizim fakrimizi yani muhtaçligimizi degistiremeyecegini yalnizca sorumlulugumuzu degistirecegini bilmektir. Ve iki durumda da maddeyle kuracagimiz iliskinin temelde ayni olmasi gerektigini unutmamaktir. Neden sözü çok uzattik, biliyor musunuz? Sundan aslinda: “Ne varliga sevinirim/ Ne yokluga yerinirim/ Askin ile avunurum/ Bana seni gerek seni” diyebilme sadeligine, yüksekligine, erisemedigimiz için. Bu yüksek suuru nasil kazaniriz peki? “Allah yaninda en hayirli olanlariniz, en muttaki olanlarinizdir.” düsturuna bütün hücrelerimizle inandigimizda maddi varlik ve yokluk bizim için mesele olmaktan çikar, bunlardan öte degerlerin derdine düseriz. Bu da gayret gerektirir, mücahede gerektirir. Son tahlilde de bu bir nasip isidir. Yani muhtaçligimizin idrakine ermek için de O’na muhtaciz.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016