Mü'minin kendine has bir gündemi
vardir. Onun hayatinin gerisindeki
fondur o, degismez asla. Hakiki ve
sahici büyük bir derdi vardir, zihnini ve kalbini daima mesgul eden.
O da ubudiyet bilinci, ahiret ve hesap
günü telasidir. Bundan dolayi hiçbir
zaman gelip geçici gündemlerin esiri
olmaz o.
Mü'min, emin olandir. Müminin gönlü
eman yurdudur. O engin gönle iltica
eden emniyette olur. Ona güvenen
pisman olmaz. Imanin geregi budur
çünkü. Bilmeliyiz ki, insanlar elimizin ve dilimizin kötülügünden
emin degilse ve bize güvenmiyorsa
bir sorunumuz var demektir, hem de
çok ciddi bir sorun. Çünkü iman kalbin meselesidir; kimseye dokunmaz.
Islam ise görülen bir seydir, belirtisi
de emniyettir, dogruluktur, güvendir.
Mü'min, yük olan degil yük alandir.
Efendimiz buyuruyor ki: “Müslüman,
Müslüman’in kardesidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez.
Kim din kardesinin bir ihtiyacini
giderirse, Allah da onun ihtiyacini
giderir. Kim bir Müslüman’in bir
sikintisini giderirse, Allah da onun
kiyamet sikintilarindan birini giderir.”
Mü'min, sadakat ehlidir. Kalbinin
pusulasi her daim sidka, dogruluga
ayarlidir. Dogruluk onun en belirgin
ve degismez özelligidir. Sözüne sadiktir, sirrina sadiktir, dostuna sadiktir,
yoluna sadiktir. En güçlü sadakati de
hakikatedir.
Mü'min, hayâ sahibidir. Baskalarinin
ayip ve günahlariyla degil, kendisiyle
mesgul olur daima. Gözünü haramdan
sakinir. Dilini giybetten ve yalandan
korur. Kalbinden hasedi, kin ve nefreti uzak tutar. Allah’tan ve kuldan
utanir.
Mü'min, insanlarin ayiplarini ve
günahlarini örtendir. Zira Allah
settardir, kulunun günahlarini ifsa
etmez, kulunun da bu ahlak üzere
olmasini ister. Su hadis-i serif,
mü'minin hayat rehberidir: “Bir kul
bu dünyada baska bir kulun ayibini
örterse, kiyamet gününde Allah da
onun ayibini örter.” Çünkü o bilir ve
inanir ki, “Eger her günah içki gibi
sarhos etseydi, hiçbir insan evladi
ayik dolasamazdi.”
Mü'min, havf ve recâ yani korku ve
ümit arasinda gidip gelmektedir.
Yaptigi hiçbir iyilik onu Allah’tan
korkmaktan alikoymaz ve isledigi
hiçbir günah da onu ümitsizlige
sevk etmez. Korkusuzluk ve emniyet hissi ne kadar büyük günah ise
ümitsizlik de o kadar büyük günahtir
çünkü. Hiç kimse yaptigi bir iyilikten
dolayi bagislanmayi hak ettigini ve
kurtuldugunu iddia edemez. Ve hiçbir günah da Allah’in rahmetinden
büyük olamaz.
Mü'min, diger tüm tarif lerinin
yaninda ve belki de üstünde, yüreginde merhamet ve muhabbet tasiyan
kimsedir. Allah’in (cc) yarattiklarina
merhamet beslemeyen, onlari muhabbetle karsilamayan kimse, büyük
davalardan söz etse de meselenin
hakikatini iskalamis demektir. Yaratilana merhamet etmeyene, Yaratici
da merhamet etmez.
Mü'min, cömerttir, kerem sahibidir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz’in o sade
ama muazzam tarifine uygun bir
hayat yasamaya gayret eder. Çerçeveletip duvara asilmayi hak eden o
muhtesem hadisinde buyuruyor ki
Efendimiz: “Allah’a ve ahiret gününe
iman eden, komsusuna iyilikte ve
ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret
gününe iman eden, misafirine iyilikte ve ikramda bulunsun. Allah’a
ve ahiret gününe iman eden, faydali
söz söylesin veya sussun!”