Üstad Sezai Karakoç, bereketli
bir ömrün ardindan
88 yasinda Rabbine döndü.
Emr-i hak vaki oldu, dünya
nöbetini tamamladi ve ebedi hayata
gözlerini açti. Hepimiz Allah’a aitiz
süphesiz; O’ndan geldik ve dönüsümüz
de O’nadir. Ona, Rahman ve Rahim olan
Rabbimizden af ve magfiret diliyoruz.
Efendimiz aleyhisselamin ifadesiyle
“kalp hüzünlenir ve göz yasarir.” Onun
gidisiyle mahzunuz, kalbimiz kirik
elbette. Onun orada ve nefes alip veriyor
oldugunu bilmek ne büyük teselli
imis. Ama hüküm Allah’indir elbette
ve yalnizca O bâki kalacaktir. Biz de
O’na, O’nun kazasina ve kaderine teslim
olmusuz. Elhamdulillah.
Hiç süphesiz Üstad Karakoç ardindan
büyük bir miras birakti. Miras derken
elbette maddi bir mirastan söz etmiyorum.
Hatta bununla sadece geride
biraktigi eserleri, yazdiklarini, konusmalarini
da kast ediyor degilim. Ortaya
koydugu o büyük eserinin de üzerine
çikan büyük bir ruhtan söz ediyorum.
Yazdiklarini ve söylediklerini asan ve
bereketlenerek onun fani varliginin da
üzerine çikan bir mirastir bu. Allah, bu
yüzyilimizda kendisine, çok az insana
nasip olan bir etki gücünü bahsetmistir.
Bu yönüyle yoklugu fiziken büyük
bir kayip olmakla birlikte mayaladigi
ruhun bundan çok daha büyük ve
derin oldugunu ve o ruhun dipdiri bir
sekilde durdugunu da görüyoruz, çok
sükür. Bu da onu sevenler için çok
büyük bir teselli vesilesidir.
Sezai Karakoç fikirleriyle, siirleriyle,
sosyal, siyasi ve iktisadi çözümlemeleriyle
ve bütün bu alandaki samimi
çabalariyla ayri ayri ve uzun uzun
konusulmayi hak eden, son yüzyilimizin
en önemli sahsiyetlerinden biri
olarak tarihteki yerini almistir süphesiz.
Özellikle yirmi yüzyilin ikinci
yarisinin siir ve fikir tarihi içinde
Sezai Karakoç ismi üzerinde özenle
durulacaktir muhakkak. Bu alanlarda
ortaya koyduklari, müstakil basliklar
altinda ele alinmayi hak eden devasa
çabalar olup etkisinin kendi ömrünün
ve isminin sinirlarini da asacagindan
kusku duymamaktayim. Çünkü
Üstad, tüm bu basliklar altinda özgün
çalismalara imza atmis, genis bilgi-birikimiyle,
çaliskanligiyla, mesuliyet
bilinci ve ahlakiyla ve üstün yetenegi
ile bir insanin tek basina altindan kalkamayacagi
muazzam bir müktesebat
ortaya koymus ve kendisinden sonra
gelen kusaklara da devasa bir miras
birakmistir.
Sezai Karakoç, hayati boyunca derdini
güttügü davasini su cümlede özetlemisti:
“Bin yillik ömrüm olsa, ömrüm
boyunca konusmam ve yazmam
nasibimde varsa, hep Müslümanlarin
birlesmesinden, bir araya gelip suurlu
birliklerini olusturmalarindan bahsederim.
Bundan bikmam ve yilmam.
Çünkü: bundan daha büyük bir dava
bilmiyorum. Tüm faaliyetim, Islam’in
bir savunmasi ve bu savunmanin özü
de, Müslümanlarin uyanip dirilmeleri,
birlesmeleri ve kendilerini dis âleme
karsi koruma gücüne ermeleri yönündedir
zaten.”
Üstad’tan söz ederken onun sahsiyetine
ve asil durusuna da vurgu yapmak
kaçinilmaz olarak karsimiza çikmaktadir.
Çünkü o, tüm bu çabalarini o
sahsiyetli durusuyla adeta taçlandiriyordu.
Karakteri ve sahsiyeti siirini
ve tefekkürünü tamamlayan, güçlendiren,
onlarla tutarlilik arz eden bir
yapidaydi. O, yasamadigi, duyumsamadigi
bir hayatin rolünü yapmadi.
Söhret onu kovalarken o ondan sürekli
kaçti. Paraya pula, makama mevkiye
dönüp bakmadi bile. Dünya ayaklarinin
dibindeydi, egilip almadi asla.
Dünyayi imar ve insa etmemiz gerektigini
söylerken onun ayni zamanda
bir fena yurdu oldugunu unutmadi.
Ekonomik olarak güçlenmemiz
gerektigini ifade eder ve bunun strüktürünü
yazarken bir müminin onu asla
kalbine koymamasi gerektigini yasantisiyla
gösterdi. Hiçbir kulun önünde,
hiçbir dünyevi gücün karsisinda egilmedi,
diz çökmedi. Meselesiyle sadece
teorik olarak ilgilenmedi, bir mümin
olarak onu yasamaya da azami gayret
gösterdi. Helal haram dengesini
gözetti, namazi hayatinin merkezine
koydu. Sonuçta fikirleriyle tutarli, tertemiz
bir hayat yasayip ruhunu teslim
etti.
Aziz Üstadimiz, mümin bir kul olarak
yasadi, sahitligimiz o ki görevini
fazlasiyla yapti ve ebediyete irtihal
etti. Artik bize düsen onu tekrarlamak,
dondurmak degil onu çogaltip
zenginlestirmektir. Bu sekilde hem
o mirasi dogru degerlendirmis hem
de sadaka-i cariyeleri olarak onun
amel defterinin açik kalmasini saglamis
oluruz. Çünkü o hayati boyunca
ortaya koydugu saygideger mesaisiyle
bize bunu ögretti. Ölümüyle bunu bize
ödev birakti.
Merhum Üstadimiza bu millete ve
ümmete yaptigi büyük hizmetleri
için sükran borçluyuz. Çiktigi ahiret
yolculugunda Rabbimizin onu en
güzel sekilde agirlamasini niyaz ediyoruz.
Onu daima rahmetle, minnetle
ve özlemle yad edecegiz. Makami âli olsun.