Allah Teala’nin, unutkanlikla
malul olan insana, kendisini
çesitli vesilelerle hatirlatmasi,
hakikatte rahmetinin
bir tecellisidir. Çünkü insanoglu
masiva ile temas kurdukça, yaraticisi
olan Allah’i unutur, esya ve varliklar
onunla yaraticisi arasinda kalin bir
perdeye dönüsür. Dünya ve mal-mülk
sevgisi, sehvetler, evladu iyal, zevkler
insani gereginden fazla oyalar,
zamanla bu nimetleri kendisine bahsedeni
unutturacak kadar onu O’ndan
mesgul eder. Bundan dolayi rahman
ve rahim olan Allah, onu bu gafletten
kurtarmak için bazen siddetle sarsar,
bazen de sefkatli bir tokatla onu uyandirmak
ister.
Hastalik gibi musibetler, deprem gibi
ilahi afetler bu yönüyle O’nun (cc)
kendisini kullarina hatirlatmasi ve
mutlak güç ve irade sahibinin kim
oldugunu onlara hal diliyle söylemesidir.
Ayrica musibetler vesilesiyle
insan, aslinda Allah’in kendisi
üzerindeki nimetlerini hatirlar ve
sükretmek için ne çok nedenleri
oldugunu düsünmeye baslar. Çünkü
yasadigi sikintilardan önce sahip
olduklarinin degerini ancak onlarin
kaybinda hatirlamaya baslamistir.
Dahasi onlarin mutlak sahibi olmadiginin
da farkina varmistir. Zira
veren almistir ondan. Bu incelikle
meseleye bakan büyüklerimiz, her
musibetin bir rahmeti mündemiç
oldugunu, dahasi musibetin nimetten
ayri mütalaa edilmemesi gerektigini
ifade etmislerdir. “Her zorlukla
beraber bir bollugun oldugu” Ilahi
müjdesini, zahmetteki bu rahmete ve
nimete bir isaret olarak da okumak
mümkün. Allahualem.
Insanin Yaratici’sini hatirlamasi, kendisini,
varolusunun anlamini idrak
etmeye baslamasini da beraberinde
getirir. Çünkü Yaratan’i unutarak
insan, varliginin anlamini da iskalamis
oluyor. Bir bosluga, hiçlige
düsüyor pesi sira. Giderek bu anlam
krizi bir bunalima, içinden çikilamaz
derin buhranlara sevk eder onu.
Iste Allah’i hatirlamak, ne oldugunu,
nereye gittigini tefekkür etmenin
kapilarini da araliyor. Bu hatirlayis
bir umut, bir müjde oluyor ve insani
anlamsizlik girdabindan çikarip
esref-i mahlukat ve zübde-i alem olma
derecesine yükseltiyor.
Bu böyledir; insanin Rabbini unutmasi
onu, kendisini de unutma ve
varligina bir anlam verememe krizine
de sürükler. Ki ancak bir yaratici
fikriyle insan kendisine ve varligina
sahici bir anlam bulur. Baska türlü
mümkün degil olan biteni anlamak.
Anlamsizlik kadar insani huzursuz
eden, onu krizlere iten baska bir sey
olamaz. Hele yok olma fikri insanin
yasadigi derin krizin en baslica
sebebidir belki de. Dolayisiyla Rabbini
hatirlayarak insan, varligina büyük
kaderin içinde anlamli ve degerli
bir yer bulur. Teslim olur ardindan
ve ancak bu sekilde huzur ve sükun
bulur.
Müslümanlar, dinin bazi telmih ve
göndermelerinden yola çikarak,
asirlar içerisinde çesitli semboller
ve gelenekler üzerinden kula Rabbini
hatirlatmanin bazi pratiklerini
gelistirmisler. Mümkün oldugunca bu
hatirlaticilari çogaltmaya ve hayatin
içine yerlestirmeye özen göstermisler.
Günlük konusma dilinden çesitli ananelere
kadar bir çok yolla insani ayik
ve diri tutmanin imkanlarini gelistirmeye
çalismislar. Mesela Islam
mimarisi, estetik ve güzellik boyutunun
yaninda bir siar/sembol olarak
ardindaki inanci hatirlatan manevi
bir boyuta da sahip. Islam sanat ve
edebiyatinin da böylesi bir hatirlatma
endisesi barindirdigini kolaylikla tespit
edebiliyoruz. Mevlid geleneginin,
kandillerin, zikir ve sohbet halkalarinin
da keza birer hatirlatici ve uyarici
olarak önemli ve hayati islevleri
muhtevi oldugunu görebiliyoruz. Bu
noktada Islam alimlerinin kültürel ve
folklorik olani kutsal ve dokunulmaz
olan dinin temel kaidelerinden ayirdigini
da elbette belirtmek gerekir.
Kültürel ve mubah olani dinin asli
ibadetlerinden her zaman kati olarak
ayirma hassasiyeti tasimislar.
Gölgesi üzerimize düsen üç aylar da
Allah’i hatirlamamiz ve ona dönmemiz
için bir imkan ve rahmetin
habercisidir aslinda. Içinde barindirdiklari
ile ayri bir degere sahip olan
bu mübarek mevsim, Rabbimizi tekrar
hatirlamamiza vesile oldugu için de
ayrica kiymeti bilinmesi gereken bir
zaman dilimidir. Bu aylarin degerini
ifade etmek için tergib babindan bazi
vurgularin yogun yapilmasi ibadete
ragbeti sagladigi gibi, ertelenmemesi
gereken tevbenin de kulun gündemine
girmesine vesile oldugunu
söylemek mümkün. Bu dönemlerdeki,
hususen ramazan ayindaki
ibadetlerin diger aylara nazaran daha
degerli ve Allah indinde kabule sayan
oldugunu belirten haberlerin varligi,
insanin sürekli öteledigi bazi iyiliklere
ve ibadetlere de yönelmesini
hizlandirabiliyor. Böylece ertelenen
bazi ibadetler, bu tesvik ve tergibler
vesilesiyle öncelikli bir degere kavusuyor.
Allah’a hamdolsun, mübarek üç
aylar geliyor. Müjdeler olsun, varligimiza
anlam katan, bizlere Rabbimizi
yeniden hatirlatan ve bizleri hakikatimizle
bulusturacak olan kutlu
günlerin gölgesi üzerimize düsüyor.
Hayirli olsun, mübarek olsun.