Mübarek üç aylarin kapisina
dayanmis bulunmaktayiz:
Hayir ve bereket ayi Recep,
ardindan mübarek Saban ve daha
sonra da Ramazan-i Serif. Ebu Bekir
Varrak Belhi buyuruyor ki: “Recep
ekme, Saban sulama, Ramazan
ise hasat ayidir.” Müslüman, yüce
Allah’in yasakladigi hususlardan
kaçinip nefsin arzularindan ve seytanin
tuzaklarindan uzaklasarak
kendini fuhsiyat ve çirkinliklerden
temiz tuttugu takdirde abid, zahit,
muttaki ve salih bir insan olur. Babam
Seyh Hazretleri buyuruyordu ki: ”Kuskusuz
insanoglu, maddi herhangi bir
hastaliga maruz kaldigi ya da bedeninde
bir saglik problemi meydana
geldigi zaman, bu sikintilari gidermek
için maddi ve manevi bütün gücünü
sarf eder, imkanlarinin tamamini
kullanir.” Aziz kardeslerim, sunu
iyi bilmeliyiz ki, insanin bedenine
isabet eden hastaliklar geçicidir; en
kötü ihtimalle ölümle birlikte sona
erer. Ancak üzülerek ifade edeyim ki;
kalbimizi yüce Allah disindaki herhangi
bir seye baglama sonucunda
meydana gelen manevi ve kalbi hastaligimiza
hiç önem vermiyor, tedavi
çarelerini düsünmüyoruz. Oysa bu
hastalik -Allah korusun- kiyamet
gününde ebedi sekavetimize sebebiyet
verebilir; bizleri kesintisiz bir
azapla bas basa birakabilir. Kuskusuz
bu ihmalimiz ve manevi hastaliklara
aldiris etmeyisimiz, çarçabuk
karsilastigimiz fani dünyayi çokça
sevdigimizden ve ebedi-daimi ahireti
unuttugumuzdan kaynaklanmaktadir.
Yüce Allah Kur’an-i Kerim de
buyuruyor ki: “Hayir! Siz çarçabuk
gelen dünyayi seviyor ve ahireti
terk ediyorsunuz.” (Kiyamet, 20-21)
(Yazinin tamami derginin 102. sayisinda.)