Eylül 2012 tarihinde yayın hayatına başlayan
dergimiz İlim ve İrfan’ın yüzüncü sayısıyla
sizleri selamlamanın heyecanını yaşıyoruz.
Her şeyden evvel bizleri bu noktada muvaffak
kılan Rabbimize nihayetsiz hamdu sena
ediyor, dergimizi nice yüzüncü sayılara ulaştırmasını
Zat-ı zülcelalinden diliyoruz.
Ehlinin malumudur ki, süreli yayıncılık zor ve zahmetli
bir iştir. Bu alanda istikrarı korumak ve periyoda
riayet etmek çok büyük bir ehemmiyet arz eder. Yayına
başlarken belirlenen ilkelere sadık kalmak da önemli
bir başlık olarak her sayıda karşınıza çıkar. Allah’a
hamd olsun ki bu dergi ilk sayısından yüzüncü sayısına
kadar istikrarlı yürüyüşünü hiç bozmadı, yayın
periyoduna daima riayet etti. İlk sayıda belirlediği ve
sürekli takrarlayageldiği ilkelere her zaman sadık
kaldı, Kur’an-ı Kerim’i, sünnet-i Nebiyi, selef-i salihinin
yolunu kırmızı çizgileri olarak bildi, bu istikametten
şaşmamaya özen gösterdi. İlk sayısından yüzüncü
sayısına kadar derdini, davasını korudu, yürüyüşünü
hiç bozmadı. Bu Allah’ın bir fazlı ve keremidir. Elhamdülillah.
Bu sayıyla birlikte, dergimizin tasarımını da baştan
sona yenilemiş bulunuyoruz. Daha güzele, daha iyiye
ulaşmak için sürekli yenilenmenin gerekliliğine inandığımız
için belli bir müddet sonra dergi tasarımımızı
yeniliyoruz. Daha canlı, yeni, dinamik bir tasarımla
huzurlarınıza çıktık.
Belirli aralıklarla yenilenmeyi umursuyoruz doğrusu.
Aslında tasavvuf da tam olarak sürekli yenilenmek,
ölüp ölüp dirilmek değil midir? “Her dem yeniden
doğarız/ Bizden kim usanası” diyen Yunus’un izinde
yürümek; vaktin, anın vacibini doğru tespit edip ona
göre tavır almak, yani ibnü’l-vakt olmak. İlkelerinden,
özünden taviz vermeden çağın ihtiyaçlarına uygun
reçeteler sunmak.
Bu endişelerden hareketle bu sayı, dergimizin tamamını
şu bir sorunun cevabına ayırdık: Tasavvuf
günümüze, günümüz insanına ne söylüyor? Tasavvufun
bu çağa, bu çağın insanına söyleyeceği ne var?
Bu sorunun günümüz insanı için hayati değerde olduğunu
ve verilecek doğru cevapların da insanlık için bir
kurtuluş ümidi taşıyacağını düşünüyoruz. Bu soru, bir
tarafıyla tasavvufi bir çizgide yayın yapan dergimizin
varlık ve yayın sebebini izah ederken, bir taraftan da
bir arayış içinde olan ve istikametini yitiren günümüz
insanına bir kurtuluş kapısını işaret etmeyi amaçlamaktadır.
Yüzüncü sayımız dolayısıyla değerli hocalarımızdan
dergimiz hakkındaki düşüncelerini de yazmalarını
rica ettik. Kıymetli görüşlerini bizlerden esirgemeyen
hocalarımıza en kalbi selamlarımızı ve teşekkürlerimizi
sunarız. Bu görüşleri önümüzdeki sayıda da
yayınlamayı sürdüreceğiz inşallah.
Dergimiz bu sayıya mahsus olmak üzere 52 sayfa
olarak çıktı. Önümüzdeki sayı tekrar 48 sayfa olarak
yayınımızı sürdüreceğimizi de hatırlatmış olalım.
Bu duygularla yüzüncü sayımızın hayırlara vesile
olmasını Allah’tan niyaz ediyoruz. Din-i mübin-i
İslam’ın, şeriat-ı garranın, sünnet-i seniyyenin ve
sadat-ı kiramın izinde nice yeni sayılarda buluşmak
dileği ve duasıyla…