Zaman hizli bir sekilde geçerken, onunla beraber
hayatimiz da akip gitmektedir. Hissetsek de hissetmesek
de her geçen gün ile beraber ömrümüzden
bir gün kaybetmekteyiz. Hiçbirimizin gücü zamani durdurmaya
veya geri getirmeye yetmemektedir. Ayni sekilde,
ömrümüzden geçen günlerin geri getirilme imkani da söz
konusu degildir. Degerini ve önemini fark edenler disinda,
hiç kimse zamandan yararlanamamaktadir. Vaktin kiymetini
bilen kimseler ise, geçen her bir saatin hatta her dakika
ve saniyenin bile ehemmiyetinin farkindadirlar. Onu yüce
Allah’a itaat ile doldururlar ya da hem bu dünyada ve hem de
ahirette kendilerine ve baskalarina yarar saglayacak insani
faaliyetleri gerçeklestirme durumunda olurlar. Zamanin
degerini bilmeyip bu dünyadayken ondan faydalanmamis
olanlar, ahirette de ondan yararlanamayacaklardir. Çünkü
dünya çalisma yurdu, ahiret ise hesap ve ceza yurdudur. Bu
konuda Allah Teala söyle buyurur: “Kendiniz için önceden ne
iyilik gönderirseniz onu Allah katinda daha üstün bir iyilik
ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz.” (Müzzemmil,
20) Bu dünyada zamanini bosa harcayanlarin, ahiretteki
üzüntüleri kendilerine fayda saglamayacaktir.
(Yazinin tamami derginin MAYIS, 2020 sayisinda.)