Hayat bas döndürücü bir hizla akiyor. Gündem saniyeler içinde degisiyor. Global bir köy halini alan dünyamizin bir ucunda yasanan bir hadise, aninda ekranlarimizda – ve artik ceplerimizde- boy gösteriyor. Beyinlerimiz bir sürü bilgi, haber, yorumla doluyor, dolduruluyor. Istedigimiz bilgiye ve belgeye dakikalar hatta saniyeler içinde erisebiliyoruz. Bilgileniyoruz, ‘kültür’ümüz artiyor ve bununla inanilmaz bir sekilde tatmin oluyoruz, rahatliyoruz. Herkesle ayni anda bilgilendigimizi, dünyadan ve yasadigimiz çagdan aninda haberdar oldugumuzu düsünüyor, yer yer bunu bir böbürlenme ve üstünlük vesilesi yapiyor, hatta bundan bir tekebbür devsiriyoruz. Bu imkanlari kullanmayan insanlari da, mesela yaygin olarak kullanilan bir teknolojik ürüne sahip olmayanlari hayretle karsiliyor, hatta küçümsüyoruz. Dilimize gelmese de içimizden bu tür insanlari “çagdisi” gördügümüzü de itiraf edelim.
Söz gelimi, dünyanin bir ucundaki bir devlette yapilacak seçimde yarisacak adaylarin en mahrem bilgilerine vakifiz. Muazzam. Baska bir ülkedeki bir artistin muhtesem evinin fiyatini ve oda sayisini biliyoruz. Bu az mi! Falanca sanatçinin sahip oldugu arabalarin markalarini -bize ne ise artik- bir çirpida sayabiliriz. Filanca futbolcunun bonservis bedelini ve yillik kazancini kurusuna kadar söyleyebiliriz. Inanilmaz degil mi! Bir baska ülkede düzenlenen bir müzik festivalini canli izleyebiliyoruz. Falanca telefonun, filanca otomobilin son modellerine dair detayli bilgiye sahibiz. Ne ala! Spor, medya, magazin, sinema yildizlarinin büyülü dünyalarini en ince ayrintisina kadar biliyoruz. Ve daha neler neler biliyoruz ki sayamayiz. Demek ki neymis, bilgileniyoruz, kültürümüz artiyor, yasadigimiz çagdan haberdariz. Kisacasi gelisiyoruz, güçleniyoruz, büyüyoruz.

Asil gündem: Ölüm ve sonrasi
Peki bu mudur? Hakikaten gelisiyor muyuz? Degil tabi ki. Asla degil. Su bilgi diye siraladiklarimizin neredeyse tamami anlamsiz, faydasiz ve lüzumsuz dedikodudan baska bir sey degildir çünkü. Zihnimizi ve aklimizi adeta isgal eden, ne dünyamiza ne de ahiretimize yarari olan kuru malumatlar yiginiyla uyusturulmus durumdayiz. Tam olarak Efendimizin ifade ettigi “faydasiz bilgi”yle zihnimizi bir çöplüge dönüstürdügümüzün farkinda degiliz. Bir malumat çöplügü. Öyle bir çöplük ki, sahte ve suni olanin arasinda kaybolmus hakikatlerin de hiçbir kiymeti yok. Kaldi ki onun farkinda olan kimse de yok.
Oysa biliyoruz ve öyle ögretildi bize, Müslüman günün ve gündemin adami degildir, olmamalidir. Hele mahkumu hiç degildir. Onun degismeyen, degismemesi gereken bir gündemi var. Bu dünya günlerini kazasiz-belasiz atlatmaktir onun tüm derdi. Allah’a hakkiyla kul olmak, ahirete temiz bir sicille gitmeyi basarmak: Bütün çabasi bunun içindir. Gündeminde daima ihlas var, takva var, kalp tasfiyesi var, nefs tezkiyesi var, kalb-i selim var, ölüm ve ahiret yurdu var. Onun gündeminin degismeyen kavramlari; ahlak, vicdan, merhamettir. Dünyayla iliskisi varsa, bu amaca hizmet içindir. Bu büyük murada ermek için yer, içer, yatar, çalisir, okur, ögrenir. Kisacasi bu dünyada ahiret için yasar.
Ayse Sasa –rahmete gark olsun- bunu bir cümlede özetlemisti: “Kiyamet günü yüce Rabbime anlamli ve onurlu bir hikaye anlatabilmeliyim. Bütün meselem bundan ibarettir.” demisti.

Suni gündemlerin pençesinde
Evet, insanoglu, tarihin hiçbir döneminde olmadigi kadar yogun bir suni gündem bombardimani altinda. Kalbi ve ruhu yok sayan, tamamen göze hitap eden bir görsel saldiri var insana. Kusatilmis, adeta esir alinmis bir zavallidir o. Ve yazik ki bu esaretin farkinda degil. Bilgiye sahip oldugunu, ona hükmettigini düsünüyor. Hakikatte ise elde ettigi sey faydasiz bir çöp yiginindan baska bir sey degildir. Sahip oldugunu düsündügü her seyin kölesi oldugunu fark etmeyecek kadar kendinden geçmistir. Mutlu oldugunu saniyor ama degil aslinda. Mutlu görünüyor, hepsi bu. Ve ruhunun iniltilerini, vicdaninin sesini bastirmak için tepinip duruyor.
Bundan dolayi tasavvufa ve onun ögretilerine siddetle ihtiyacimiz var. “Eve dön, sarkiya dön, kalbine dön!” diyen sairin sesine kulak vermeli, bir kalbimizin oldugunu hatirlamaliyiz. Evet, bir kalbimiz var ve onun da degismeyen bir gündemi var. Müslüman bunu unutmamali ve daima onun sesine kulak kabartmalidir. Gürültü ne denli siddetli, dis gündem ne kadar yogun olursa olsun, bu, onun bu iç gündeminin sesini bastirmamalidir.
Sunu da ifade edelim ki bu söyledigimiz, Müslüman çagin disinda, olan-bitene bigane kalacaktir anlamina gelmez, asla gelmemeli. Çagina ve onun tüm meselelerine, yatay ve dikey olarak derinlemesine vakif olmaya çalisir Müslüman ve onlarla samimi bir sekilde ilgilenir, temas kurar. Bu çagda ve bu dünyada yasadigini aklindan çikarmaz. Çünkü bu çagda ve burada yasiyor ve bu onun kaderidir, bunu yok sayamaz. Lakin ne çagin ne de cografyanin esiri olur. Çagi ve cografyayi asan bir büyük gündeminin oldugunu hiç aklindan çikarmaz. Dünyanin içinde, dünyalilarla birlikte yasar ama kalbinin gündeminin disina asla çikmaz. Olan-biten her seyi kendi degismeyen davasina/derdine arz eder. Disarda olup-bitenleri her zaman içerideki terazisinde tartar.
Ve bilir ki ölçü disarda degil içerdedir.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024