ILIM VE IRFAN | Aralık | 2018 | DIGER YAZILAR
BÜYÜK ALIM VE SUFI: CAFER-I SADIK (ra)
SAADETTIN ACAR

Büyük müçtehid. Ehl-i Beyt’in büyük alimlerinden. Hazret-i Hüseyin’in oglunun torunu. Tam adi Ebu Abdillah Cafer bin Muhammed el-Bakir bin Ali Zeyne’l-Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talip’tir.
Büyük imam ve alim Cafer-i Sadik Hicret’in 80 ya da 83. yilinda Medine’de dogmustur. Annesi Hazret-i Ebubekir’in oglunun torunu Ümmü Ferve’dir.
Hazret-i Cafer’in, Ebu Ismail ve Ebu Abdillah gibi künyeleri, en meshuru Sadik olmakla birlikte Sabir, Tahir, Fazil gibi de lakaplari vardir.
Soy itibariyle Hazret-i Cafer, anne tarafindan Hazret-i Ebubekir es-Siddik’a, baba tarafindan da Hazret-i Ali’ye ulasmaktadir. Birkaç evlilik yapan Hazret-i Cafer’in bu evliliklerden on çocugu olmustur.
Ehl-i sünnet alimleri kendisini her zaman büyük ve fazil bir alim olarak kabul etmis ve saygiyla anmislardir.

KERIM OGLU KERIM: HAZRET-I YAKUP VE OGLU HAZRET-I YUSUF
DR. MAHMUD ESAD ERKAYA

Peygamber Efendimizin, “Kerim oglu kerim oglu kerim oglu kerim; Ibrahim’in oglu Ishak’in oglu Yakup’un oglu Yusuf ’tur.” (Buhari, Ehadisü’l-Enbiya, 19) buyurarak yücelttigi iki peygamber, Yakup (as) ve oglu Yusuf’un (as) hayat hikayesi Kur’an-i Kerim’de kissalarin en güzeli olarak ifade edilir. Kerim; cömert, serefli, ahlakli ve asaletli kimselere verilen bir sifattir. Kerim olan iki zatin anlatildigi bu kissa da elbetteki en güzel kissa olarak isimlendirilecektir.
Yakup (as), Hazret-i Ibrahim’in torunu ve Hazret-i Ishak’in ogludur. Yakup (as), Kur’an-i Kerim’de Israil olarak da isimlendirilir. Onun soyundan gelenler Beni Israil -Israilogullari- olarak anilir. Yusuf da (as) onun on iki oglundan biridir.

TASAVVUF SÖZLÜGÜ
ÖMER ASLAN

RAGBET:

Sözlükte ragbet; ümit ve arzu etmek, istek duymak, meyletmek, ihlasla yalvarip yakarmak anlamina gelmektedir. Istilahta ragbet, Kuseyri’nin (v. 1072) ifadesiyle; nefsin sevaba, kalbin hakikate ve sirrin Hakk’a meyletmesidir. Kur’an-i Kerim’de Zekeriyya ve Yahya peygamberlerden bahsedilirken onlar için, ümit ederek -regaben- ve kaygi duyarak -reheben- bize yakarirlar.” (Enbiya, 90) denilmektedir. Ragbet ile dua etmek hadis-i seriflerde de (Bkz. Buhari, Daavat, 5) tavsiye edilmektedir.
Tasavvuf kaynaklarinda ragbet genellikle rehbetle -rehbet: kaygi duyma, korkma- birlikte düsünülür. Ragbet bir mertebe olarak düsünüldügünde recadan, rehbet ise havftan üstün olarak görülür. Gazzali (v. 1111) nefs, kalp ve sirla ilgili olarak ragbetin üç seklinden bahseder. Ona göre nefsin sevaba, kalbin hakikate, sirrin Hakk’a ragbetinden söz edilebilir. Ibn Arabi de (v. 1240) ragbetin üç türlü oldugunu söyler. Buna göre birincisi sevap ummaktir; bunun mahalli nefs olup siradan halk içindir. Ikincisi kalbin hakikate, üçüncüsü ise sirrin Hakk’a ragbetidir. Bu ikisi ise veliler ve arifler için söz konusudur.

DERVISLIK NE GÜZEL SULTANLIK IMIS
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN

Dervis, Farsça bir kelime olup; dilenci, fakir manasina gelmektedir. Bir tasavvuf terimi olarak; tasavvufi hayat tarzini benimsemis olan kimse anlaminda kullanilmaktadir. Ilk dönemlerde dervis kelimesi, Arapçadaki fakir kelimesinin karsiligi olarak zahit ve sufileri ifade etmekteydi. Burada fakirlik, hem gerçekten dünya malina sahip olmamak hem de dünya malina sahip olsa da Allah’a olan muhtaçliginin farkinda olmak ve dünya sevgisini gönle koymamaktir. “Ey insanlar, hepiniz gerçekten Allah’a muhtaçsiniz. Hiçbir seye ihtiyaci olmayan ve her türlü övgüye layik olan birisi varsa, o da Allah’tir.” (Fatir, 15) ayeti, insanin her daim fakir ve Allah’a muhtaç oldugunu dile getirmektedir. Dervis kelimesi zamanla daha genis bir anlam kazanarak tasavvufi hayat tarzini benimseyen kimselerin genel adi olmustur. Bu minvalde, herhangi bir tarikata bagli olan kimseler için de mürit kelimesiyle es anlamli olarak kullanilmaktadir. Naksi dervisi, Mevlevi dervisi, Kübrevi dervisi gibi.

IRADE SAHIBI OLMAK VE HAKTA ISRAR ETMEK
SAID YAVUZ

Bismillah’tan sonra sunu bilir sunu derim, bir insan her gün bir deniz kiyisina inse ve denize senden geçecegim, bir gün gelecek senin üzerinde yürüyecegim dese ve bunu büyük bir israr ve inatla sürdürse, o denizden geçmese bile, bir gün gerçekten onun üzerinden yürümek ona nasip olmasa bile onun üzerinden yürümekten daha büyük bir is ortaya koymus olur. Irade, sabir, israr. Bir insani güzel kilan bu degil mi?
Kendisini cehenneme atacak olana da irade gösterir insan. Israr eder, bir kötülügü sürdürmekte. Insana cehennemi verenle cenneti bahseden ayni sey, israr. Bir sey üzerinde inatla daim olmak. Ne olursa olsun geri adim atmadan devam etmek. Her türlü gevseklikten kaçip ona yogunlasmak.

YENIDEN DÜSÜNMEK IÇIN
MONA ISLAM

Türkiye’de, genisletirsek Islam cografyasinda bugün otantik, özgün bir düsüncenin varligindan söz edebilir miyiz? Bizim dünyaca ünlü birkaç mütefekkirimiz, filozofumuz, dünyaya yeni bir teori, yeni bir bakis açisi sunmus bir ilim adamimiz var midir? Elbette say ve gayret gösteren insanlar bulunmaktadir. Son dönemde sayisi gittikçe artan ilim meclisleri, paneller, gençlerin yüksek lisans düzeyinde çesitli alanlarda egitim almasina imkan taniyan enstitüler, hamiyetperver hocalar var, Allah’a sükür. Ancak halen otantik bir düsünce, bir üslup gelistirebilmis degiliz. Bati’ya baktigimizda bir yanda Kita Avrupasi düsüncesi, diger yanda Anglosakson düsünce denebilecek, içinde çok sayida ekoller barindiran, kendine has, dünyaya söyleyecek sözü olan, çesitli renkler barindiran bir düsünüs faaliyeti halen canli olarak devam etmekteyken bizim Türk düsüncesi yahut Orta Dogu düsüncesi, Kuzey Afrika düsünce ekolü, Hint kitasi veya Malay takim adalari üslubu denecek düsünce ekollerimiz var mi? Bizim çabalarimiz ferdi hamiyetlerden olusuyor ve bir kolektif düsünce gelenegi olusturmak için yeterli degil. Adeta küçük küçük havuzlarimiz var ama bir nehir olusturmuyorlar. Nedeni bulmak sorunu çözmede ilk adim olacagindan bu yazida bunun nedenleri üzerine düsünmek istiyorum.

BIR KUTUP YILDIZI: IHYA-U ULUMI'D-DIN
AHMET EDIP BASARAN

Imam Gazzali Hazretlerinin dilimize Dalaletten Hidayete olarak da çevrilen El-Münkizu Mine’d-Dalal isimli eserini bu kösede daha önce yazmistik. Mezkur yazida, akla, bilgiye perestis eden, imani kupkuru bir rasyonalizme kurban eden algiya karsi vahyi ve nübüvveti öne çikaran dipdiri soluguyla Gazzali Hazretlerinin bir yeniden insa sürecine girdigini belirtmistik özellikle. Insadan sonraki süreç elbette ihya olacakti. Nitekim Gazzali Hazretleri çaglari asan o büyük, mufassal kitabiyla Islam ilim geleneginin en temel metinlerinden birini bir ufuk olarak önümüze koydu: Ihya-u Ulumi’d-Din.

TIBB-I NEBEVI ILE SIFA BULALIM
KEMAL ÖZER

Hadis-i seriflerde ilmin, din ve beden olmak üzere iki subeden mütesekkil oldugu belirtilir. Hazret-i Peygamber (sas) insanliga hem din hem de beden ilimlerini ögretmistir. Bedenle ilgili nasihatlerine Tibb-i Nebevi/Tibbü’n-Nebevi denilir. Tibb-i Nebevi hem Kur’an-i Kerim’deki hem de Hadis-i seriflerdeki bedenle yani tipla ilgili emir ve nehiyler bütününe verilen isimdir. Bu hem beslenmeyi hem koruyucu hekimligi hem de kismen tedavi usullerini ve ahlaki umdeleri ihtiva eder.
Asil hedefi, insanin dünya hayatini sihhatli bir sekilde sürdürmesini saglamaktir. Çünkü ruhun dünyevi görünümü olan beden de insana emanettir ve insan, onu muhafaza ile memurdur. Bir beden ilmi olan tibbin bir diger adi da ilmü’l-ebdandir. Yani beden ilmi!

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan'in 76. sayisinda.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016