“Yeni dünya”nin slogani sinirsiz tüketimdir. Tüketim
ise, önce tartismaya açmakla, tartisilir hale getirmekle
basliyor. Sorgulanmamis hiçbir sey birakmamak
gerekir diyorlar bize. Ahlak, namus, seref, din, gelenek; tüm
manevi ve moral degerler, insani onaran tüm basliklar, sinir
tanimaksizin ve pervasizca konusulmali diyorlar.
Önyargilari, klise ve ezberleri yikmak sloganiyla, manaya ait
ne varsa tesrih masasina yatirilacak. Dokunulmaz hiçbir sey
birakilmayacak. Büyüsü bozulmamis hiçbir sey kalmayacak.
Gelenek, geçmisten bugüne gelen / binbir zahmet ve cefa ile
getirilen her sey hedef tahtasina konulacak, kritik etme kilifi
altinda sanik sandalyesine oturtulup mahkum edilecek. Bu
basarilamasa bile, en azindan tartismaya açik hale getirilecek.
Ve sonuç olarak insanlik için, üzerine basilacak bir zemin
birakilmayacak.
Her seyi tartismak, her seyi
Temel kaynaklarin alti oyulacak, bosaltilacak. Akil, mantik,
felsefe, bilimsel yöntemler, yeni dünya, pozitivizm ve yandaslari
ile topyekün bir saldiriya geçilecek. Hedef, sifiri tüketmek
ve insanligi cascavlak, savunmasiz, tarihsiz, kutsalsiz, köksüz,
anlamsiz bir sekilde ortada birakivermek. Degerlerinin
tümünü, önce sorgulatmak, sonra içeriksizlestirmek. Inanilan,
kutsanan ne varsa dogma diye etiketleyip gözden düsürmek.
Itibarsizlastirmak.
Ve insani tüketmek. Insanin içindeki manayi alip onu
bir bibloya, bir makinaya dönüstürmek. Insanin, içine
dogru yol almasini engellemek. Içe dogru giden tüm
yollara barikatlar kurmak. Onu oyalayip eglendirmek,
içine bakamayacak kadar disina yogunlastirmak.
Gözüne, kulagina, eline, beline, diline tuzaklar kurmak.
Insanin her seye ulasmasina imkan saglamak ama her
seye. Gizli, esrarli hiçbir sey birakmamak. Bu kadar
çok bilgi ve haber onu dogru bildiklerinden süpheye
düsürecektir çünkü. Ve onun sahih inançlari, fitratinin
kendisine hediye ettigi bilgiler de, kisa bir süre içinde bu
çöp deryasinin içinde kaybolup gidecek. Böylece insan,
elmas parçacigini cam kiriklarinin içinde yitirecek.
Iki sihirbazin hikayesi
Rus yazar Tolstoy’un anlattigi bir darb-i mesel var. Ona,
Incil’e yönelttigi sert elestiriler üzerine, “Incil’in içinde
hiç mi hakikat payi yok” diye elestiri yönelttiklerinde,
büyük sanatçi küçük bir öyküyle cevap verir. Özetle
der ki:
“Biri iyi, biri de kötü iki sihirbaz varmis. Kötü olani,
masum bir insana kötülük yapacak olmus. Iyi olani,
o insani bir bugday tanesine çevirip kötünün serrinden
korumak istemis. Kötü sihirbaz, o bugday tanesini
yemek için kendisini bir tavuga dönüstürmüs. Iyi sihirbaz,
tavuga yem etmemek ve gizlemek için o tanenin
üzerine birkaç çuval bugday dökmüs. Ve kötü sihirbazin,
o insani, milyonlarca bugday habbesinin içinde
bulmasi imkansiz olmus.” “Iste” der Tolstoy, “bizim
Incil de böyledir. Birkaç hakikatin üzerine binlerce
yalan-yanlis döküldügü için, hakikat ve hurafe birbirine
karismistir.”
Bu öykü meselemizi özetliyor gibi: Hakikate direkt meydan
okuyamayanlar, onunla bas edemeyecegini bilenler,
hakikati, ona benzer hurafe ve yanlislarla karistiriyorlar.
Böylelikle, hem zihinleri bulandirmis hem de hakikati
hurafe ve yalanla ayni kefeye koymus oluyorlar.