SAADETTIN ACAR | Ocak | 2018 | BASLARKEN
“Kudüs bir sinav kagidi, her mümin kulun önünde” demisti merhum Cahit Zarifoglu. Bu hep böyle oldu aslinda. Bu mesele birçok açidan test edildigimiz, sinandigimiz bir alan oldu daima. Ve bu sinavdan geçmeyen hiçbir sinavi geçmemistir.
Kudüs davasi siyasetler üstü, mesrebler üstü bir meseledir. Bundandir ki, kendi kisisel tarihim içinde –ayrica okumalarim da bunu teyit ediyor- Kudüs ve Mescid-i Aksa kadar Müslümanlari birlestiren baska bir mesele hatirlamiyorum. Çünkü Kudüs davasi bir iman meselesidir.
Kudüs meselesi sadece Filistinlilerin veya araplarin davasi degildir. O yeryüzündeki tüm müminlerin en mukaddes ve hayati davasidir. Bu büyük davayi mazlum Filistin gençlerinin omzuna yüklemek ve ona sadece onlarin meselesi olarak bakmak büyük bir zulüm ve haksizlik olur.
Tam burada sunu da ifade edelim: Kudüs meselesinin iki boyutu var. Biri Israil zulmüne, isgaline bakan tarafidir ki, tabi onu lanetleyecegiz. Bütün gücümüzle ve imkanlarimizla, sesimizi çikarabildigimiz kadar haykiracagiz. Bu tamam. Meselenin öbür boyutu ise Müslümanlarin genel gevsekligine, bölünmüslügüne bakan tarafidir ki, bunu pek az konusuyoruz, gündeme getirmiyoruz. Israil’e küfretemek yetmiyor ama. Yetmedigini bu habis yapinin bir asirlik büyüme ve yayilmasindan rahatlikla anliyoruz, görüyoruz. Protesto etmek, kinamak, küfretmek, lanetlemek yetseydi eger simdi yeryüzünde bir tane siyonist zalim kalmamisti ama güçlenip büyüyorlar iste. Yillardir toplaniyoruz, bagirip çagiriyoruz, kahrolsun Israil sloganlari atiyoruz ama Israil kahrolmuyor iste. Toplanip kurtlarimizi döküyoruz adeta ve dagiliyoruz. Bir müddet sonra da hepimiz kendi asli gündemlerimize dönüyoruz ama onlarin yaptiklari, yiktiklari, öldürdükleri de yanlarina kâr kaliyor. Çünkü bizim asli gündemimizde Kudüs yok. Heyhat ki gündemimizde Kudüs yok. Kabul edelim bir Kudüs derdimiz, davamiz, stratejimiz yok, maalesef yok. Onlar istedikleri zaman bu konuyu gündemimize sokuyorlar. Bununla da birikmis öfkemizi aliyorlar. Sonra da planlarini uygulamaya devam ediyorlar. Dünya Müslümanlarinin Kudüs’e dair yapip ettikleri bir refleksten, bir etki-tepkiden öteye geçmiyor. Durum bu. Ne yazik ki bu. Ve aslinda Israil, en büyük gücü bu daginik ve bölünmüs halimizden aliyor.
Kendime sormustum daha önce, yine sorayim: Israil Filistin’de ne yapamaz? Mesela Mescid-i Aksa için kirmizi çizgimiz nedir? Ya da sunu yaparsa biz de Islam dünyasi olarak sunu yapariz, söyle karsilik veririz, diye bir planimiz, stratejimiz var mi? Mesela bugün Israil yüzyillik katliam, isgal ve cinayetlerinden sonra yerine otursa, burada duruyorum dese, bugüne kadar yaptiklarinin yanina kâr kalmayacagini kim iddia edebilir? Daha da acikli bir sorum var: Israil Müslümanlardan çekindigi için mi daha ileri gitmiyor? Buna verecek cevabim yok maalesef. Ha, daha ne kadar ileri gidecek ki, derseniz, siz de haklisiniz, derim.
Her zaman dedik, demeye de devam edecegiz: Israil gayri mesru bir yapidir, bir isgal ve zulüm organizsyonudur. Birakin Kudüs’ü onun baskenti olarak kabul etmeyi, onu tanimiyoruz bile. Israil diye bir devlet yoktur bizim için, olmayacaktir da. Birileri buna gülebilir, hayal dünyasinda yasadigimizi düsünebilir. Gözümüzü kapatmakla, günes yok olmaz, diyebilir. Düsünsünler, desinler. Biz bu zalim yapiya gözümüzü kapatiyoruz, evet, onu görmüyoruz. Hem gözümüzü kapatirsak kalbimiz açilir belki.
Israil denilen haydut yapinin ve arkasindaki kafir aklin sistematik bir sekilde çalistigini iyi biliyoruz. Öfkemizi kontrol etmeye çalistiklarini da görüyoruz. Bugün geldigimiz noktanin asirlik seytani bir planin devami oldugunun da elbette farkindayiz. Planlarinin bununla sinirli olmadigindan, hatta Ortadogu ve Islam dünyasinda tüm oyunlarin dikkatleri Kudüs meselesinden uzaklastirmak için oynandigindan da eminiz. Israil’in hain emellerine ulasmasi için milyar dolarlik bütçeler ayrildigindan da haberdariz tabi ki. Ama her ne olursa olsun, Israil kazanamayacak ve kendisini bekleyen kaçinilmaz sondan kurtulamayacaktir. Bütün dünyayi arkasina alsa da döktügü o kan deryasinda bogulacaktir elbette, buna bütün hücrelerimizle iman ediyoruz. Ve gün geçtikçe Kudüs davasina bütün ümmet daha bilinçli bir sekilde sahip çikacaktir. Biz görür müyüz bilmiyorum, ama gün gelecek, Israil tüm bu yaptiklarinin hesabini bir bir verecektir. Saklanacak delik arayacaklar ama arkasina sigindiklari agaçlar, taslar bile onlari ele verecek. Bu olacak, mutlaka olacak. Ve muhakkak olacak olan da, olmus gibidir.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016