Dört yili geride biraktik ve elinizdeki dergiyle birlikte 5. yilimiza “merhaba” dedik. Her seyden önce bizleri bu günlere eristiren/ulastiran Rabbimize hamd ediyoruz. Ve yalvarip yakariyoruz: Allah’im istikamet üzere bizleri nice yillara ulastir. Senin dinine hizmet etmek hususunda bizleri muvaffak eyle!
Dört yil önce bu derginin ilk sayisini takdim ederken “uzun bir yolculuga çiktigimizi” ifade etmistik. Ilk insanla birlikte baslayan, Efendimiz’le kemale eren ve kiyamete kadar sürecek olan o kutlu davanin neferi olacagimizi dile getirmistik. Bu derginin, o mübarek yolun yolcularina karinca kararinca da olsa bir katki sunmaya çalisacagini söylemistik. Bir sükür ifadesi olarak belirtelim ki basladigimiz noktada duruyor, ayaklarimizi sabit tutuyoruz. Bizleri müstakim kilan Allah’a hamd ediyoruz.
Ve kutlu yolculuk devam ediyor. Tabi zaman da, ömür de su gibi akip gidiyor. Dünyayla birlikte biz de yaslaniyoruz. Her varlik gibi biz de ölecegiz. Sorumlulugumuz tam olarak sudur: Bize bahsedilen ömür süresince o kutlu davanin hizmetinde olmak, o mübarek yolun yolcusu kalmaya gayret etmek. Sonra peki? Sonrasi Allah kerim. Yol bizimle baslamadi, bizim yoklugumuzla da bitecek degil. Yolun sahibi, her daim bu yolda birilerini istihdam edecektir. Yani biz yola hizmet etmekle yolu ayakta tutmuyor, bilakis kendimizi insa ve ihya etmis oluyoruz. Hiçbirimiz bu kutlu dava için vazgeçilmez degildir.
Bu dergi de artik olgunluk dönemine erdi, diyebiliriz. Çünkü 4 yil ve 49 sayi bir dergi için çok kolay geride birakilacak bir süre degildir. Yayin ilkelerinden asla taviz vermeden, istikrarina ve periyoduna sadik kalarak bir yayini sürdürmek ciddi bir hassasiyet gerektiriyor. Hamd olsun Rabbimize ki bu konuda da bizleri muvaffak kildi: Tasavvufun temel ilkelerine sadik kalmaya çalistik, istikrarimizi bozmadik ve daima vaktinde dergimizi okurumuza ulastirdik. Bu da Allah Tealanin bize bir lütfudur.
Ilim ve Irfan Dergisi, geride biraktigimiz dört yilda oldugu gibi bundan sonra da bu hassasiyetleri gözetecek ve Kur’an ile sünneti esas alan bir tasavvuf anlayisinin derdini sürmeye devam edecektir. Bugüne kadar oldugu gibi, bundan sonra da; ilimsiz irfanin yozlasmaya ve sapkinliga, irfansiz ilmin de ruhsuzluga ve tekdüzelige götürecegini haykirmaya devam edecektir. Hakikatin bu iki kavramin birlikteliginde oldugunun her daim altini çizecektir. Çünkü daima dualarini üzerimizde hissettigimiz, maddi ve manevi desteklerini yanimizda buldugumuz muhterem mürsidimiz Seyh Muhammed Muta’ Haznevi Hazretleri, hizmet ettigi davanin ilkelerini siralarken daima bu hassas noktaya isaret etmektedir. Buyuruyor ki: Ilim ve irfan yolumuzun birbirinden ayrilmaz iki temel ilkesidir. Birinin eksikligi digerini de zayiflatir. Yükselmek için kuslarin iki kanada ihtiyaç duymasi gibi, insanin da manevi terakki elde edebilmesi için bu iki kavrama yaslanmasi gerekir.
Allah kendilerine uzun ömürler ihsan etsin, muhterem üstadimizin bu hassasiyeti bizi yolda tutan en önemli güç kaynagimiz oldu bugüne kadar. Allah Teala bizleri, onun ve tüm sadat-i kiramin feyiz ve bereketinden mahrum etmesin.
Kimi, kime kurban ediyoruz?
Kurban bayrami yaklasiyor. Simdiden mübarek olsun. Akitacagimiz kurban kanlarinin; masumlarin kaninin durmasina, acilarimizin hafiflemesine, Islam âleminin üzerindeki kara bulutlarin dagilmasina vesile olmasini Rahman ve Rahim olan Allah’tan diliyoruz. Dünyanin dört bir yanindaki mazlumlarin, mahkumlarin, magdurlarin da yüzünü güldürmesi için Rabbimize yakariyoruz.
Süphesiz O’nun her seye gücü yeter. Efendimiz’e (sas), aline ve ashabina salat ve selam olsun.