Ilim ve Irfan dergisi 42. sayisi kibir dosyasiyla okurla bulustu. 42. sayisiyla (Subat- 2016) okur karsisina çikan dergi, kendi alaninda önemli bir hizmette bulunuyor. Temel kalbi ve insani meseleleri tasavvuf geleneginin birikimiyle ele alan dergi özenli dili ve doyurucu içerigiyle günümüz okuruna hitap ediyor.
Dergi, 42. sayisinda büyük manevi hastaliklardan olan ve seytanin meslegi olarak bilinen kibir konusunu gündeme tasiyor. Konuyu tasvavufi bakisla da yorumlayan dergi, çarenin tevazuda, tasavvufun reçetesinde oldugunu vurguluyor.
Dosya kapsaminda Prof. Dr. Selahattin Yildirim, Prof. Dr. Ali Akpinar ve Ismail Acarkan’in yazilari yer aliyor. Prof. Dr. Selahattin Yildirim, kibrin öldürücü bir hastalik olduguna vurgu yapiyor. Kibir meselesini hadis-i serifler isiginda ele alan Prof. Dr. Yildirim, bu büyük manevi hastaligin imanizda açacagi tahribata dikkat çekiyor. Prof. Dr. Yildirim, “Kibir seytani bir haslettir. Atesten yaratilmis olan Iblis’in atesin alevlerine aldanip kibre kapilmasi anlasilabilir de topraktan yaratilmis olan insanin aslini unutarak kibre kapilmasini anlamakta zorlanmaktayiz.” diyor.
Prof. Dr. Ali Akpinar ise kibrin basi olan Iblis’in seytanlasma sürecini, buna karsilik hata yapan ama tevbe ederek Allah’a siginan Adem’in (as) kurtulus sürecini isliyor. Prof. Dr. Akpinar, Iblis’in bu sürecinin temel noktasinin kibir olduguna isaret ettikten sonra, onun yolundan giden insanin da aslinda kendi helakini hazirladigini hatirlatiyor. Prof. Dr. Akpinar, büyüklügün Allah’a mahsus oldugunu, insanin bunu idrakle ve tasdikle mükellef oldugunu belirtiyor.
Ismail Acarkan da tevazu boyutu üzerinde durdugu yazisinda insana yakisanin tevazu oldugunu vurguluyor. Acarkan tevazunun nasil anlam bulacagini söyle ifade ediyor: “Hakikati bilen mü’minin ibadet ettikçe tevazusu artar. Çünkü hem ibadeti hem de ibadetteki lütuflari hak etmedigi halde Rabbinin ikram etmesi karsisinda utanir.”
Seyh Muhammed Muta’ Haznevi orta sayfadaki sohbetinde Islam’in alçakgönüllü olmayi emrettigini hatirlatiyor. Seyh Muhammed Muta’ Haznevi, kibrin diger hastaliklarin da sebebi oldugunu beyan ettigi sohbetinde, insanin bir ömür boyu iyilik, hayir, tevazu, alçakgönüllü olma gibi prensipleri kendinde uygulayarak arzu ettigi manevi hedeflere kavusacagini vurguluyor. “Ehl-i dünyanin yaninda san, söhret ve nam pesinde kosan, Allah yanindan hiçbir sey elde etmez. Allah katinda itibar isteyen ise Allah tarafindan hem dünyada hem de ahirette san, seref ve itibar sahibi kilinir.” diyor, Seyh Muhammed Muta’ Haznevi.
Tasavvuf ilim midir?
Ilim ve Irfan dergisi bu sayisinda çok önemli yazilar sunuyor okurlarina. Prof. Dr. Süleyman Uludag, tasavvufun bir ilim olup olmadigini tartistigi yazisinda son derece önemli noktalara temas ediyor. Prof. Dr. Uludag’in su ifadesi, adeta bütün bir yaziyi ve meseleyi özetliyor: “Tasavvuf ilim olmaya ilimdir, marifettir, irfandir ama sufilik bundan ibaret degildir; sufilik ilim olmaktan da fazla bir seydir, bir hayat tarzidir.”
Prof. Dr. Necdet Tosun ise tasavvufun mühim meselelerinden olan ve kaynaklarda hakkinda çok da genis malumat bulunmayan, ruhun mertebelerini olusturan letaif konusunu gündeme tasiyor. Prof. Dr. Tosun, özellikle yazma kaynaklara atifla ördügü yazisinda Naksibendiye’den Sühreverdiye’ye genis bir çevrede letaifin nasil ele alindigini ortaya koyuyor. Letaifi söyle anlatiyor Prof. Dr. Tosun, “Letaif, iç içe geçmis halkalar seklinde düsünülebilir. En dis halka kalp, sonra sirasiyla ruh, sir, hafi ve ahfa seklinde. Bunlar insan ruhunun farkli mertebeleri ve boyutlari olup bir içteki, distakine göre daha hassas ve yüksek seviyelidir.”
Bilginin asil gayesi nedir?
Prof. Dr. Kadir Özköse tasavvufun önemli simalarinin portrelerini yazmaya devam ediyor. Bu sayida, bir mütefekkir de olan sufi Hakim Tirmizi genis bir bakisla tanitiliyor okura.
Yrd. Doç. Dr. Ibrahim Baz imanin özünün muhabbet oldugunu vurguluyor yazisinda. Yrd. Doç. Dr. Baz dinin, imanin özünde olan sevginin, nasil yasanmasi gerektigini Peygamber Efendimizin örnegiyle sunuyor: Hazret-i Peygambere ayaklari sisinceye kadar ibadet ettiren duygu, Allah sevgisidir. Hayatlarini bildigimiz birçok sahabenin de imani ask boyutunda yasadigini görmekteyiz.
Düsünce ve deneme alaninda önemli yazilara imza atan Mona Islam, bu sayida bilgi, mutluluk ve tevbe konusunu ele aliyor. Insanin asil gayesinin ne olmasi gerektigini sorguladigi yazisinda Mona Islam, “Insanin nihai gayesi Allah’i bilmektir. Insani Allah’i bilmekten uzaklastiran mutluluk, Allah’tan gafil yapilmis ödev, Allah’i bildirmeyen bilmeler bile kötüdür.” diyor.
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Murat Özel bu sayida Ilim ve Irfan dergisini degerlendiriyor. Derginin hem dil hem de anlayis olarak bir bütünlüge ve titizlige sahip oldugunu belirten Yrd. Doç. Dr. Özel, “Ilim ve Irfan tasavvufi açidan Naksibendi istikametteyken, hadis sahasinda selefi, egitim alaninda neoliberal görünmüyor. Belli bir istikametin, bir bütünlüklü perspektifin, bir aklin dergiye yön verdigini okuyabiliyoruz.” diyor.
Kirkambar sayfalarinda önemli bölümler sunan M. Nezihi Pesen, kendimizi dünyaya fazla kaptirmayalim diyor. Güncel hayatin önemli noktalarima temas eden Kemal Özer de bu sayida sütün nasil bozuldugunu anlatiyor.
Gülbahçe ekiyle birlikte okurlarina dolu dolu bir sayi daha sunan Ilim ve Irfan dergisi istikrarli yürüyüsünü sürdürüyor.