Ben aciz, fakir bir kul olarak insanlarin, Seyh Hazretlerinin tarikat adabi ile dogru yolu bulmalarina, olaganüstü bir ilgiyle bu davanin etrafinda kenetlenmelerine sükrediyorum, hamd ediyorum. Topyekün, bütün Müslümanlar olarak bu nimete karsi sükretmemiz gerekir. Bu Islami bagdan dolayi yüce Allah’a hamd etmemiz gerekir. Gerçekten de her türlü dünyevi ve siyasi menfaatlerden uzak ve temiz olan bu adap ve ilkeler için ne kadar sükretsek azdir. Yüce Allah’tan dua ve niyazimiz odur ki, bizleri, bu adabi koruma ve yasama konusunda basarili kilsin, Seyh Hazretlerinin çizgisini takip etme ve bu vesileyle eksiklerimizi giderme konusunda Rabbim bizleri muvaffak etsin ki böylece baskasina yol gösterici olalim. Gerçek manada Islami hakikatler ortaya çiksin ve yasansin. Degerli kardeslerim, bu ruh ve mana ancak Allah’in emirlerine uymak, yasaklarindan kaçinmak ve Seriat-i Muhammediye’ye hizmet eden Seyh Hazretlerinin adabini takip etmekle tamamlanabilir.
Kardeslerim, ben fakir bir kul olarak Seyh Hazretlerinin dergahina dünyanin dört bir yanindan gelen kardeslerime diyorum ki, seriatin ve tarikatin faydalarini elde etmeye çalisin. Bu da ancak kalpteki engelleri kaldirmakla mümkün olabilir. Bu yüzden Seyh Hazretleri buyuruyordu ki, “Müridin baslica görevi, aliskanliklarini terk etmek ve kalbini Allah’a baglamaktir.” “Yani kalbinde olusan ve kendisinde meydana gelen hiçbir seye teslim olmamalidir. Hatta o aliskanlik ve hayalleri bile terk etmesi zorunludur.” diyordu, Seyh Hazretleri. “Ne zaman terk etmelidir?” sorusuna da, Seyh Hazretleri, “Hemen, derhal!” diye cevap veriyordu.
Hemen simdi gafleti terk etme alistirmalarini baslatmali, sürekli olarak Allah ile birlikte olmaya alismali, kalbi Ilahi zikir ve murakabe ile mesgul etmelidir.
(Yazinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Aralik (2015) sayisinda.)