Sabir, güçlü ve dirençli olmak; üzüntü, basa gelen sikinti ve belalar karsisinda direnç göstermek, olumsuzluklari olumlu kilmak için gösterilen metanettir. Telas, kaygi ve yakinma sabri yok eden, sabrin getirecegi olumlu ve hayirli neticeleri daha bastan ortadan kaldiran olumsuz hallerdir. Sabir akil ve zekanin, telas, kaygi ve yakinma acizligin ifadesi sayilmistir.
Dünya bir imtihan yeridir. Onun içinde bulundugumuz sürece de bu imtihan devem eder, ta ki son nefesimizi verene kadar. Bu suurla hayata baktigimizda önümüze çikan her seyi; varligi ve yoklugu, huzuru ve sikintiyi, gücü ve güçsüzlügü bu imtihanimizin bir parçasi olarak görürüz. Çünkü her sey bir plan ve program dahilinde yürür bu imtihanda ve tesadüfe asla yer yoktur.
Böyle bir hayat planinda insanin en güçlü dayanagi sabirdir.
Ilim ve Irfan dergisi (Kasim 2014, sayi 27) önemli bir hassasiyet gösteriyor, hayatimizin iki kanadi olan sabir ve sükrü Kasim sayisinda dosya konusu olarak isliyor.
Dosya kapsaminda Doç. Dr. Selahattin Yildirim, Doç. Dr. Ahmet Albayrak ve Abdullah Taha Orhan’in yazilari dergide yer aliyor. Doç. Dr. Selahattin Yildirim’in yazisinin basligi: Imanin Iki Yarisi Sabir ve Sükür. Doç. Yildirim, sabrin ve sükrün hayatimizdaki önemine vurgu yaparken, nimetin onu verene karsi kullanilmasinin dogru olamayacagina isaret ediyor. “Sükür imanin yarisidir. Diger yarisi ise sabirdir. Yani iman sabir ve sükürden ibarettir.” diyen Doç. Yildirim, bu iki kanadin ayni zamanda imanin bütününü olusturdugunu ifade ediyor.
Doç. Dr. Ahmet Albayrak ise sabrin anlamsiz bir pasiflik degil, aksine insani olgunlastiran, önce kendi iç dünyasinin bütün dinamiklerini harekete geçiren, sonra atmasi gereken adimlarda Allah’in rahmetini celbeden bir olgu oldugunu beyan ediyor. Sabir olgunlastirir diyen Doç. Albayrak’in yazisinda darlikta mi, varlikta mi sabir hususunda su vurgu dikkat çekiyor: “Sabir, darlikta mi zordur, genislikte mi? Yokken mi sabir, varken mi? Cevabini Abdurrahman bin Avf (ra) ne güzel veriyor: “Biz önceleri sikintilarla imtihan edildik, sabrettik. Fakat daha sonra genislikle imtihan edildik, sabredemedik.”
Tasavvuf ve sabir iliskisini merkeze alan Abdullah Taha Orhan, sabrin ve sükrün birer makam olduguna isaret ediyor. Orhan, “Sufilere göre nimete sabretmek, nimeti Hak için kullanmak ve onun vasitasiyla Hak’tan gaflete düsmemek, musibete sabretmekten daha zordur.” diyor.
Orta sayfada her ay sohbetleri yer alan Seyh Muhammed Muta’a Haznevi bu sayida, “Sabir, Mü’minin En Güçlü Silahidir” basligiyla sabrin mü’minin hayatindaki rolünü anlatiyor. Sabrin üç çesit oldugunu vurgulayan Seyh Muhammed Muta’ Haznevi, sabrin çesitlerini söyle sayiyor: Ibadete sabir; günahlardan uzak kalmada sabir; bela ve musibetlere karsi sabir. Ibadetlerimize devam konusunda sabir göstermemiz gerekiyor. Çünkü taat ve ibadet nefs-i emmareye agir geliyor.
Sabri Peygamber Efendimizin hayatindan örneklerle bugüne tasiyan Seyh Muhammed Muta’ Haznevi, “Hazret-i Peygamber fakirlik çekmis, siddetli açliktan karnina tas bastirmis ama yine sabretmistir. O (sas) iki yasindaki cigerparesi Ibrahim vefat ettiginde de inci misali sicak gözyaslarini akitmis, yine sabir ve tahammül göstererek söyle buyurmustur: “Gözler yas akitir, kalpler üzülür ancak biz Rabbimizin razi oldugu seyler disinda sözler söyleyemeyiz. Senin ayriligin için çok üzgünüz Ibrahim!” Allah Resulü’ne uymamiz ve tipki O’nun gibi bela, musibet ve hastaliklara karsi sabir göstererek mükafatini Allah’tan beklememiz lazimdir.” diyor.
Islam ve akil
Her sayi bir kavrami merkeze alarak o kavrama yeni boyutlar kazandiran Prof. Dr. Süleyman Uludag bu sayida akil kavramini ele aliyor. Islam akil dini midir, diye sorulan yazida, Islam’in akla bakisi tarihi bir çerçeveden yansitiliyor. Akil ile ilgili kavramlarin da merkezde yer adligi yazida, Islam’in karsi oldugu aklin türü de açiklaniyor. Prof. Dr. Süleyman Uludag, Islam’in kabul ettigi akil kavramini söyle açikliyor: “Vahiy ve Kur’an çerçeveli akil/düsünce sekline ve mantigina Islam akli diyoruz. Bu anlamdaki akil diger akillardan bazen az, bazen de çok farklidir. Bununla beraber diger akil/düsünce sekilleriyle bulustugu, birlestigi ve örtüstügü noktalar da vardir ve buna “ortak akil” “akl-i selim” “kalb-i selim” diyoruz.”
Dergide bu sayinin sürpriz yazisi Prof. Dr. Kadir Özköse’den gelmis. Prof. Dr. Kadir Özköse, “Tasavvuf Nedir, Sufi Kimdir?” baslikli yazisinda, soruyu tasavvuf hayatinin asil gayesini açiklayarak cevaplandiriyor. Prof. Özköse, “Tasavvufta asil amaç ne kesif ve keramet ne de halk içinde san ve söhrete sahip olmaktir. Aksine tüm gayret ve çalisma kisinin kalbini tasfiye ve nefsini tezkiye etmesi ve bu suretle de Cenab-i Hakk’in rizasina ermeye çalismasidir.” diyor.
“Sekilden Manaya Gitmek” baslikli yazisinda Rabia Brodbeck, hacdan namaza ibadetlerin mana boyutuna isaret ediyor. Ibadetlerin gerçek anlamini bulmasi için sadece sekil degil asil mana yönüyle yerine getirilmesi gerektigine vurgu yapiyor.
Prof. Dr. Ali Akpinar, Hazret-i Ibrahim’i anlattigi yazisinda o kutlu peygamberinin toplumundaki putçularla, putçulukla nasil mücadele ettigini beyan ediyor. Kabe’nin de putlarla dolu oldugunu, Peygamberimizin onlari temizledigini su sözleriyle ifade ediyor, Prof. Akpinar, “Peygamberimiz, on üç yillik Mekke döneminde ve daha sonra Mekke fethine kadarki dönemde, günde bes vakit yöneldigi Kabe’deki putlara dokunmadi. Ancak Mekke fethi günü Kabe’ye girince oradaki putlar O’nun asasinin dokunusuyla yikiliyor ve yerle bir oluyordu. Çünkü artik gönüllerdeki put sevdasi yikilmisti.”
Ilim ve Irfan’in Kasim sayisinda, M. Nezihi Pesen Kirkambar sayfalarinda okumalarindan gelen farkli müsahedeleri, Sami Bayrakçi bir muhabbet yolcusu Bayezid Bestami Hazretlerini, Selim Hasimoglu ilmin faziletini ve örnek bir medrese olan Haznevi Medresesini, Mona Islam bakisimizdaki yanilgilari, Salih Kadri Ogul fitnenin açtigi musibetleri, Said Yavuz gönülden gönle giden yollari ve Kemal Özer kisin yenilmesi gereken gidalari ele aliyor.
Ilim ve Irfan dergisi Kasim sayisi Ailemiz ekiyle birlikte okurlarina sicak bir hayatin penceresini açiyor.