ÜMMETIN EN ÖZLÜ IBADETI OLARAK DUA

Dünya hayatinda türlü imtihanlardan geçerek ahirete dogru yol aliyoruz. Bu yolda kulluk suurumuzun merkezini acizligimiz, yalvarmamiz ve yakarmamiz olusturuyor. Iyi günde, kötü günde hep bir dua suuruyla kullugumuzu ikame ve idame ettiriyoruz. Bütün ibadetlerimizin özü de duadan olusuyor. Bu özün üzerine ibadetin biçimini ve özelliklerini insa ediyoruz.

Dua, yüregin sesidir. Dua, dilimizin degil kalbimizin sözüdür. Duaya sarilmak hakikate sarilmaktadir. Kur’an bize, peygamberlerin kutlu bir mirasi olarak hep duayi hatirlatmaktadir. Ibrahim peygamberden Yusuf peygambere pek çok peygamberin duasini Kur’an ölümsüzlestirmistir. Peygamberlerin hem peygamberlik hem de insanlik halleriyle, Rablerine karsi dualari Kur’an’in diliyle insanliga miras kalmistir.Duada, siradan bir dilenci ritüeli olan tek eli açmakla yetinmiyor, açmisiz-susuzmusuz gibi, çaresizlikten kivraniyormusuz gibi iki elimizi açiyoruz. Çünkü biz gerçekten fakiriz, aciziz, çaresiziz ve gerçekten Allah Teala zengindir, ganidir, güçlüdür, kavidir. Iste dua, ebediyen Allah Tealanin dilencisi olmaktir. Biz O’ndan istiyoruz, sonsuz rahmet ve hazinesinden bizlere ihsan edecek de yalniz O’dur.

Ilim ve Irfan dergisi, topragin bir dua gibi binbir renkle kainati süsledigi bahar günlerinde özümüzü, sözümüzü, insanligimizi ve kullugumuzu bizlere dua dosyasiyla hatirlatiyor.

Mayis sayisinda, Dua: Ibadetlerin özü, siariyla çikan Ilim ve Irfan dergisi kalbimizin bütün hassasiyetlerini tasimaya ve yansitmaya devam ediyor. Dua dosyasinda, Prof. Dr. Ali Akpinar, Prof. Dr. Süleyman Derin ve Ismail Acarkan imzalari yer aliyor.

Bela ve musibetler duayla kalkar
“Dua Ibadetlerin Özüdür” baslikli yazisinda Prof. Dr. Ali Akpinar, ana hatlariyla duanin çerçevesini çiziyor. Kabul olmasinin sartlarindan, belalara karsi bir tedbir olarak duaya, bedduanin zararlarindan peygamberlerin dualarina kadar son derece derli toplu ve derin bir yazi kaleme almis Prof. Akpinar. “Dua, Rab ile kul arasinda kurulan bir nevi canli baglantidir. Aracisiz olarak kulun Rabbine içini döküsü, sizlanisi, yakarisi ve nazlanisidir. Dua Rabbe çagri, ya da Rabbi yardima çagridir.” diyen Prof. Akpinar, bu yakarisi Rabbimizin karsiliksiz birakmayacaginin da müjdesini veriyor.

Prof. Dr. Süleyman Derin tarafindan kaleme alinan “Dua ve Tevekkül Arasinda” baslikli yazi ise duadaki ince noktalari tek tek dikkatlere sunuyor. Tasavvuf büyüklerinden hareketle olusturulan yazi, dua ile her seyi kendi irademiz etrafinda sekillendirmeye çalismak yerine, basimiza gelenleri Allah’in hükmü ve muradi olarak algilayip tevekkül kavraminda bir zedelenme olusturmamiz gerektiginin altini çiziyor. “Gerçek mü’minler bela ve zorluk zamaninda Rablerine yönelir, tazarru ve niyaz halinde O’na siginirlar, belalari sabir, riza ve sükunet ile karsilarlar.” diyen Prof. Derin, “Sufiyye ehlinin muradi Allah'in muradina tâbidir, bu durumda sevgilinin isi nasil güzelse, onun isinin zuhur etmesini saglayan kullarin isleri de güzeldir. Tarikat yolunda islerin ölçüleri tersinedir. Bize eziyet eden sahsa kötülük düsünmemiz ve ona kötülük yapmamiz Sevgiliye olan muhabbetimizle bagdasmaz.” diyerek meseleye yeni bir boyut getiriyor.

Ismail Acarkan imzali yazi ise, bir iç seslenis olarak gönüllere hitap ediyor. Kulluk, acziyet, yalvarma ve yakarma gibi kavramlar dua etrafinda bir araya gelerek Allah’a yönelmenin edebini hatirlatiyor. Derginin orta sayfalarinda düzenli olarak sohbetleri yer alan Seyh Muhammed Muta’ Haznevi, bu sayida Peygamber Efendimizin hayatindan bir dua örnegiyle, duadaki hassasiyeti ve ölçüyü hatirlatiyor. Peygamberimizin Taif dönüsü yaptigi tarihi duayi hatirlatan Seyh Muhammed Muta’ Haznevi, “ Bela ve musibetlerin ortadan kaldirilmasinin en güzel araci duadir. Dualar sayesinde en agir bela ve musibetler ortadan kalkar. Nitekim, Allah Resulü de sikintiya düsenler için dua eder, onlar için Allah’a yalvarir, bela ve musibetlerin kalkmasi talebinde bulunurdu.” diyor.

Sohbet, bir tasavvuf gelenegidir
Tasavvuf tarihinin ve düsüncesinin en yetkin hocalarindan olan Prof. Dr. Süleyman Uludag derginin bu sayisinda bilhassa Naksibendi geleneginde büyük önem atfedilen sohbet kavramini ve bu kavramin tasavvuf tarihindeki yerini ve önemini anlatiyor. Prof. Uludag, bu sahanin önde gelen hocalarindan birisi olarak, tasavvufun ana hatlarini ve kavramlarini derinlikli ve kusatici bir bakisla dergide anlatmaya devam ediyor. Peygamber Efendimizin hayatindan çizgilerle sohbete giris yapan Prof. Uludag, bu kavramin tasavvuf gelenegindeki önemini delilleriyle ortaya koyuyor. “Kur’an-i Kerim Kime Sesleniyor?” baslikli yazi, ülkemizin Kurra hafizlarindan Fatih Çollak imzasini tasiyor. Kurra Hafiz Fatih Çollak, “Kur’an egitimi bir sanattir. Sanat, sanatçi tarafindan, sanatkar tarafindan bu ise talip olana ögretilir. Kur’an ögretiminin, tecvidin kaidelerini kapsayan bir ilim, bilgi yönü vardir, bir sanat yönü, icraati vardir.” diyerek Kur’an egitim ve ögretimindeki incelikleri anlatiyor.

Doç. Dr. Ahmet Albayrak, samimiyet sinavini geçmenin önemine ve yoluna isaret ediyor. Doç. Albayrak, “Samimiyetin basinda insanin özünü kesfetme ideali vardir, sonralari ise insan artik özünü Allah’a, yani sahibine teslim etme asamasina gelmistir.” diyor.

Salih Kadri Ogul bu sayida, ihlas ve riya ikilemindeki insani konu ediniyor. Samimiyetin en büyük düsmani riyayi ve onun zararlarini anlatan Ogul, bu ikilemde ihlas galip gelirse insanin huzura erecegine isaret ediyor. Derginin bu sayisinda Sami Bayrakçi, tasavvuf tarihinin önemli sahsiyetlerin Malik bin Dinar’in portresini kaleme aliyor ve onu günümüz dünyasina tanitiyor. Dergide, gezi yazilariyla okurlari farkli mekan ve duygulara tasiyan Adem Dönmez bu sayida ruhaniyeti yüksek, veliler diyari Bursa’yi anlatiyor. Bursa yazisinda, Ulu Camii, Emir Sultan Hazretleri ve Üftade Hazretlerine misafir gidiyoruz.

Kemal Özer ise bu sayida hurmayi anlatiyor. Gidalar üzerine yaptigi arastirimalar ve açiklamalariyla taninan Kemal Özer, gida güvenligimizin de önemli bir savunucusu. Özer, hurmanin gida ve sifa olma özelligini hatirlatarak, beslenmemizde hurmayi eksik etmeyelim uyarisindan bulunuyor.