HAYAT IMAN VE CIHAT
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE
Asr-i saadet döneminden beri Müslümanlar
fetih suurunu diri tutmus,
kendi varliklarina kastedenlere
karsi serefli direnis gerçeklestirmisler,
varolus mücadelesinde
nice az topluluklar nice güçlü ve
kalabalik ordulari Allah’in yardimiyla
yenmislerdir. Allah’in
vahyini, Peygamber Efendimizin
mesajini, Islam’in evrensel degerlerini
cümle cihana ulastirmak
için Müslümanlar davalarinin ve
inançlarinin önündeki engelleri
bir bir asmislar, kendilerinin varligina
kastedenlere karsi gazalar
yapmis, seferler düzenlemis ve
tepkilerini ortaya koymuslardir.
Müslümanlara, müstekbirlerin
Allah yolundan alikoymak için
çikardiklari engelleri yok etmek
üzere cihat etmelerini, bütün güçleriyle
gayret göstermelerini farz
kilan Rabbimiz gerektiginde cihat
etmeyi en karli ticaret olarak su
sekilde tavsif etmektedir: “Ey iman
edenler! Elem verici bir azaptan kurtaracak
bir ticareti size göstereyim
mi? Bu, Allah’a ve Resulü’ne inanmaniz,
mallarinizla ve canlarinizla
Allah yolunda cihat etmenizdir.
Bilirseniz bu sizin için daha hayirlidir.”
(Saf, 10-11)
YOLA ÇIK, YOL AÇIK
DR. KUTBEDDIN AKYÜZ
Bulundugu cografyadan
ayrilmayan bir insanin
ufku yasadigi vadinin
sinirlari kadar dardir. Böylesi bir
kimse yetistigi çevrenin dogrularini
“mutlak hakikat” olarak kabul
eder ve baska bir gerçekligin varligina
ihtimal dahi vermez. Böylece
kendi dünyasinin disinda kalan her
seyi yadirgar hatta reddeder.
Oysa bir kez yola çikip yeni
iklimlerle, farkli cografyalarin
rüzgarlariyla tanisan kimse hakikatin
sadece bir çizgiden ibaret
olmadigini anlar. Gördügü her yeni
kültür, duydugu her farkli ses ona
hakikatin ne kadar zengin ve çok
boyutlu oldugunu fisildar. Böyle
bir insan karsisina çikan her seye
düsmanlikla degil merakla yaklasir.
Onu anlamaya, kavramaya
çalisir; çünkü bilir ki dünya kendi
adimlarinin ötesine uzanabildiginden
çok daha genistir. Her farkli
cografya, her yeni insan ona kendi
içinde sakli olan baska bir aynayi
tutar. Dolayisiyla seyahat eden kisi
sadece bir yerden bir yere gitmez
ayni zamanda nefsine ve ruhuna
dogru bir yolculuga çikar. Yeni gördügü
her sey kendi dar kaliplarini
sorgulamasina, zihnindeki taslasmis
düsünceleri yumusatmasina
vesile olur.
Seyahat etme suretiyle bir çölün
sabrini, bir okyanusun sonsuzlugunu
ve daglarin vakur durusunu
tanima firsati bulan kisi, hayati
daha genis bir perspektifl e degerlendirme
yetisi kazanir. Farkli
cografyalarda insanlarin yasam
mücadelelerini ve kültürel zenginliklerini
gözlemleyen kisi, insan
dogasinin ne denli çesitli ve renkli
oldugunu daha derinlemesine
kavrar. Öte yandan çesitli toplumlarin
hayat tarzlarini, geleneklerini
ve hayata bakis açilarini incelemek,
kisinin kendi düsünce dünyasini
genisletmesine katkida bulunur. Bu
süreç, insanlarin farkli kosullarda
hayatta kalma çabalarini ve insani
takdir etmesine imkan tanir. Ayni
zamanda bu sayede kisi kendi yasamina
dair de farkindalik kazanir;
kendi sartlarinin kiymetini daha
iyi anlar ve daha derin bir sükran
duygusu gelistirir. Söz konusu gözlemler,
insanin empati yetenegini
güçlendirir, onu baskalarinin bakis
açilarini, deneyimlerini anlamaya
ve onlardan istifade etmeye tesvik
eder.
HAZRET-I PEYGAMBERIN YEME ADABI
ISLIM GÜMÜSTEKIN
Hazret-i Peygamber yemekle alakali
temizligi ise dikkat çekici bir
sekilde bereketle irtibatlandirmistir.
“Yemegin bereketi yemekten
önce elleri, yemekten sonra da
elleri ve agzi yikamaktir.” buyurmustur.
(Tirmizi, Etime 39; Ahmed
bin Hanbel, Müsned, 1/441) Kisinin
gün içerisinde elleri etrafindaki
seylere dokunup kirlendigi için
fiziksel temizlige dikkat çekilir
ancak burada sadece fiziksel
temizlikle yetinilmez ve bunun
manevi boyutuna da isaret edilir. Bu
hususta bereket kavrami ile genel
olarak yemegin hayir ve faydasini
artirmak kastedilmistir diyebiliriz.
Bu özellik, sadece bireysel temizlik
veya karin doyurmayla irtibatlanmayacak
daha üst bir anlama bizi
iletir.
EL-BAIS (cc)
AHMET EDIP BASARAN
Kadim hükümdür, bilirsiniz;
ölümü anlamayan
hayati anlayamaz. Hayatin
kadrini kiymetini bilmek ölümün
verdigi hakikat dersinden geçer.
Nedir o ders? Cenab-i Hak, Mülk
suresinin ikinci ayetinde mealen
söyle buyurur: “O ki hanginizin
daha güzel davranacagini sinamak
için ölümü ve hayati yaratmistir.”
Dikkat edilirse buradaki Ilahi siralamada
ölüm hayattan önce gelir.
Bu da ölümün hakikatine dair bir
isaret tasimaktadir. Ölüm olgusundaki
hikmet onun ayni zamanda
bizi bir hayattan baska bir hayata
baglayan bir köprü olmasinda saklidir.
Ölüm bir dirilmeden bir baska
dirilmeye dogru giden insan için
bir hikmet kapisidir. Bu kapi bizi
dünya tarlasinda ektiklerimizin
bir toplami olan “yasamak yükü”yle
öteye baglar.
ALLAH’IN LÜTFU GECIKIR MI?
DR. ABDULLAH TAHA ORHAN
Zaman ve mekanla sinirliyiz. Einstein’a
göre, dört boyutlu bir dünyada
yasiyoruz bu yüzden. Mekanin üç
boyutu ve bir de zaman boyutu
olmak üzere. Fakat tam olarak bu
sinirlarla kayitlanmamis varliklar
bu dünyada bile mevcut. Örnegin
melekler, ruhlarimiz vd. Beden
ve nefsimizi esas alarak yasadigimizda
ise kendimizi bir kapana
kisilmis gibi hissetmemiz normal.
Insani kabaca üç merkezden; beden,
nefs ve ruhtan olusan bir varlik
olarak ele aldigimizda eger beden
ve nefsin sözü varligimizda ruhtan
fazla geçiyorsa bu durumda zaman
ve mekan kisitliligimiz artiyor.
Üzülüyoruz, daraliyoruz, sikiliyoruz.
Mesela böylesi durumlarda en
fazla söyledigimiz sözlerden birisi
de “bir seylere geç kalmak” oluyor.
Çünkü kendimizi zamana asiri
bagimli addediyoruz. “Benden geçti”
diyoruz ya da “Artik benden adam
olmaz.” Yahut “Bu yastan sonra mi
ögrenecegim?” diye omuz silkiyoruz.
Baska örnekler de mümkün.
Mesela biri bize bir hata yaptiginda
ve üzerinden belli bir “zaman” geçtikten
sonra özür dilediginde, kabul
etmek istemiyoruz: “Artik geçti…”
Nefsimiz sazi eline aliyor ve hem
kendimizin hem de baskalarinin
geç kalmisligina bizi inandirmaya
çalisiyor.
EL OLANA SAHIP ÇIKALIM
SAID YAVUZ
Insani yankisiz birakmak. Sanirim
ona yapilabilecek en büyük
zulümlerden biri budur. Güzel
isler yapan bir kimseyi her neyse
yaptigi yapip ettigi ile bas basa
birakmak. Merhametten nasip
almamis kimselerin zindani bu.
Insan için güzel isler yapan bir
karsilik beklemez deyip kestirip
atmak onun yaratilis ve ihtiyaçlarina
bigane kalmak demek
olur. Güzel isler yapanlara en
büyük ödül o islerin içinde oluslaridir
evet dogru. Lakin kim
olursa olsun yapmakta oldugu
güzel eylemlerin takdir edilmesini
“görülmesini” arzu eder. Bu
sadece kendi benligine dair bir
begenilme arzusu degildir ayni
zamanda yaptigi iyiligin yayilmasini,
inkisaf etmesini arzu
etmesinden de ileri gelir. Ama
öyle çok insan vardir ki görülmemis,
iltifat edilmemis yalniz
birakilmis. Oysa marifet iltifat
edildikçe yani yapilip edilenin
gönüllerde bir yanki buldugu
izhar edildikçe artar, nesv u nema
bulur.
Ama sayisiz insani yankisiz birakarak
bizler o marifeti sahibinin
ellerinde bogarak yok ederiz.
Insana bir karsilik vermek gerek.
Insan insan oldugu için insanca
eylemleri sahiplendigi ölçüde
karsiligi hak eder. Ona tesekkür
ederek, yaptigi seyi asikar ederek,
yayarak bir karsilik veririz, insanin
hayrina eylemini daha da
gelistirip bir adim öteye tasimasina
vesile oluruz.
PAKISTAN’DA NELER GÖRDÜM?
FAZLI DEMIR
Hayat bazen hiç ummadiginiz
bir yolculukla size
kendinizi yeniden hatirlatir.
Kurban eti dagitimi amaciyla
Pakistan’a yaptigim bu seyahat de
tam olarak böyle bir deneyimdi.
Yola çikarken sadece fiziksel bir
mesafe kat edecegimi düsünmüstüm
ancak oraya vardigimda hem
içsel bir yolculuga çikacagimi hem
de dünyayi çok farkli bir açidan
görecegimi fark ettim. Pakistan’in
kalbinde, bazen yüzlerce kilometre
uzakta birbirine yardim eli uzatan
dostlarin, kardeslerin hikayelerine
taniklik ettim. Her bir sokak, her bir
köy, her bir yüz, farkli bir hikaye
anlatiyordu; bazen bir tebessüm,
bazen bir el uzatma, bazen de yalnizca
bakislar. Yolda karsilastigim
çocuklarin gözlerindeki saf mutluluk,
yaslilarin yüzlerindeki huzur
ve insanlarin birbirine duydugu
karsiliksiz sevgi, bu seyahati bir
ömre bedel kildi.
Pakistan-Türk halkinin sahip
oldugu güçlü baglar ve birbirlerine
olan destekleri, bana dünyada
gerçekten önemli olan seylerin ne
oldugunu hatirlatti: insanlik, paylasmak,
kardeslik… Bu deneyim,
sadece gönlümdeki bosluklari doldurmakla
kalmadi ayni zamanda
Müslümanlar olarak insanlik
adina derin bir sorumluluk hissetmemiz
gerektigine vesile oldu.
Gönül köprüleri kurarak birbirimizi
daha yakin hissettigimizde, dünya
sadece bir yer olmaktan çikiyor,
adeta bir aileye dönüsüyor.
Yazilarin tamami derginin 2025 Ocak sayisinda.