ILIM VE IRFAN | Temmuz |
2013 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2557
On bir ayin sultani mübarek ay, Ramazan geldi.
On bir aya rengini versin diye geldi. Mü’minlere bir halvet, bir inziva, bir itikaf, daha dogrusu bir Hira tecrübesi yasatmak diye geldi.
Efendimiz (sas) peygamberlikten önceki son bes yilinda, her Ramazan Hira magarasina çikmis, orada tefekkür, tezekkür ve taabbüdle göklerden gelecek haberi beklemisti. O magaranin kapisindan, yukarilardan, sirkin elinde tutsak kalmis Sehirlerin Anasi’na bakmis, isgal altindaki Allah’in evini izlemisti. Neler düsünmüstü kim bilir?
Biz de, Ramazan da, bu Hira tecrübesini hayatimizda derinlestirmeli, tefekkür, tezekkür ve taabbüd merkezli bir hayatin atesini yakabilmeliyiz. Kendisi de bir beytullah olan kalbimize bakmali, oradaki isgale son vermeli, fetihle orayi teslim alarak gerçek sahibine sunabilmeliyiz. Açik sirk olmaz ya mü’minde, beden ülkemizi, ruh iklimimizi, kalp sarayimizi gizli sirkten, riyadan, ucubdan, gösteristen, nifaktan arindirmaliyiz.
Ramazan ve oruç bize bu fütuhat için yardima geldiler. Geldikleri gibi gidecekler, aman unutmayalim. Geldiler, ilgililerle, meraklilarla, gayretlilerle, ihlaslilarla, niyeti ciddi olanlarla görüsecekler, alacaklarini alip vereceklerini verecekler ve gidecekler.
O halde… Ha gayret demenin zamani. Büyük Cihad için seferberlik vakitleri gelmistir. Erzak zikirdir, mühimmat tilavettir, cephane tefekkürdür, kalkan oruçtur, vakit cihat vaktidir.
Gazaniz mübarek olsun!
RAMAZAN SEVINCI
SAADETTIN ACAR
Dünyaya ait ugraslarin ya da insani dünyaya baglayan çabalarin en önemli özelligi, zamanin nasil geçtigini insana hissettirmemesidir. Bir film seyrederken, bir maç izlerken ya da keyif veren herhangi bir ugrasin pesinden kosarken zamanin nasil uçtugunu bilemez insan. Yani: Dünya zevkleri, zamani anlamsiz ve degersiz hale getiriyor, siradanlastiriyor.
Bunun yaninda ibadetlerin özünde ise zamani kavramak, tabir yerindeyse gidim gidim yasamak/yasatmak vardir. Zamani en küçük parçalarina, yapitaslarina ayirmak, en ince detayina kadar hissetmek, tadina vara vara koklamak yani…
Surasi kesin: Zamanin degeri Ramazan’la daha iyi anlasilir. Tipki hasta veya sikintida olan birisi için nasil ki zamanlar uzar, saatler yila, aya dönüsürse, insanin oruçlu oldugu anlar da gözünde uzar, adeta vakitler donakalir. Genellikle küçük zaman birimlerinin, mesela saniyelerin degeri yokken böyle durumlarda onlar bile çok büyük bir ayricaliga sahip olur.
Evet, Ramazan insanlarin dikkatinde adeta zamani donduruyor ve ani ölümsüzlestiriyor.
Oruç, disipline eder
Her seyden önce, sosyal ve iktisadi anlamda orucun görünen ve görünmeyen birçok faydasi oldugunu belirtmek gerek. Bunlarin belki de en dikkat çekici olani, orucun düzenleyici ve dönüstürücü bir güce sahip olmasi ve bünyesinde ciddi bir dinamizmi barindirmasidir. Fertleri oldugu gibi toplumlari da derinden etkiler oruç, dönüstürür ve sanki bir yeniden dirilis yasatir onlara.
Fikih kitaplari orucu dar anlamda, insanin imsaktan iftara, yeme, içme ve cinsi iliskiden uzak durmasi olarak çerçeveler. Tasavvuf büyükleri ise insanin konusmasini, düsüncesini, bakisini ve hatta hayalini kontrol altina alan daha kapsayici ve derinlikli bir bakistan söz ederler. Dolayisiyla orucun insan ve toplum davranislari üzerinde mutlak bir etkisinden söz etmek mümkün. Oruç disipline eder, bu dogru tartisilmaz.
NEFS TERBIYESI ZAMANI RAMAZAN-I SERIF
SELIM HASIMOGLU
Allah Teala kullarina, din ve dünyalarinin salahi, ahiret mutluluklari için olan isleri emretti veya yasakladi. Kullarindan, kimin Mevlasina ibadet edip kimin hevasina, arzularina uydugunugörmekiçin,bizleri ibadet ve muamelatla imtihan etti, ediyor.
Kim, O’nun seriatina uyar, gönül ferahligiyla ve kendi istegiyle, mutmain bir nefisle Allah’in koydugu sinirlari asmazsa, felah ve kurtulusa erer. Kim de, Allah’in seriatindan arzularina uygun olanlari ve nefsinin isteklerine paralel olanlari alir, bunlarin disindakileri arkasina atar ve yapmazsa dünya ve ahiretini kaybeder.
Ibadetlerin bir kismi namaz gibi bedenle alakali, bir kismi zekat gibi mal harcamakla, bir kismi dahac gibi bu ikisini bir arada toplayan, bir kismi da oruç gibi nefsi sevdigi seylerden alikoyan ibadet kilindi.
Ibadetlerin her birinin pek çok hikmetleri vardir. Bunlari bilen bilir, bilmeyense bilmez veya bilmezlikten gelir.
Cennetin Reyyan kapisi
Bu ibadetlerden birisi oruçtur. Orucun hikmetlerinden ve faydalarindan birisi, kulun sinirsiz bir sekilde ödüllendirilmesidir. Buhari’de Sehl bin Sa’d es-Said’in rivayet ettigi hadis-i serifte söyle buyurulur: “Cennette Reyyan denilen bir kapi vardir, bu kapidan kiyamet gününde sadece oruçlular girer ve onlarin disinda kimse girmez. Oruçlular nerede,derler. Oruçlular kalkar ve onlarin disinda baska hiç kimse buradan girmez, onlar girdikten sonra da kapi kapatilir ve baska kimse girmez.”
Oruçta daha fazlasi olmayacak kadar, onlara bir ikram ve özel ilgi vardir. Bu ayin faydalarindan bir digeri, bu ayda cennetin kapilari açilir, cehennemin kapilari kapanir ve seytanlar zincire vurulur. Yine bu ayda bin aydan daha hayirli Kadir gecesi vardir. Bu gecenin fazileti ve saninin yüceligi hakkinda Buhari’de Ebu Hureyre’den (ra) bir hadis-i serif vardir: “Kim iman ederek ve sevabini Allah’tan bekleyerek Kadirgecesini ihya ederse geçmis günahlari affolunur.”
Iste bu sekilde Allah Teala oruç ayini, kullarina,hatalari ve günahlarindan kurtulupbu aydan beyaz sayfalarla çikmalari için ikram ettigi bir mevsim yapmistir.
RESULULLAH EFENDIMIZIN RAMAZAN GÜNLÜGÜ
HAMZA S. TOPRAK
Peygamberimizin Ramazan ayini nasil geçirdigini ögrenmek içinashab-i kiramin naklettigi rivayetlere, yani Efendimizin sünnet-i seniyyesine bakmamiz gerekir.
Efendimizin Ramazan-i Serifi nasil degerlendirdigini üç baslik altinda toplamak mümkündür:
1. Efendimizin, Ramazan girmeden önce neler yaptigini anlatan rivayetler
2. Efendimizin Ramazan’da neler yaptigini anlatan rivayetler
3. Efendimizin oruçlu hallerini anlatan rivayetler
Bu rivayetlerin verdigi bilgiler, ümmet olarak bizlereRamazan’i karsilamamiz, degerlendirmemiz ve oruç ibadetimizi en güzel sekilde yerine getirmemiz için temelölçüleri sunmaktadir.
Ramazan girmeden önce
Ramazan girmeden önce, öncelikli mesele hilalin görülmesi, Saban’in bitip Ramazan’in ilk gününün baslangicini tespit etmektir.
Abdullah bin Ömer naklediyor:
“Resulullah, Ramazan’i zikrederek buyurdular ki:
-Hilali görünceye kadar oruç tutmayin, yine Sevval ayinin hilalini görünceye kadar da bayram yapmayin. Bulut araya girerse takdir edin, yani günü hesaplayip otuza tamamlayin.” (Müslim, Siyam, 9; Buhari, Savm, 5, 11, 13)
Hz. Aise annemiz anlatiyor:
“Resulullah, Saban ayinin günlerini hesapladigi kadar baska bir ayin günlerini hesaplamazdi. Sonra Ramazan hilalini görünce oruca baslardi. Eger bulut araya girer, hilali göremez ise, Saban’i otuz gün olarak hesaplar, sonra Ramazan orucuna baslardi.” (Ebu Davud, Savm, 6)
ORUÇ SADECE AÇ KALMAK DEGILDIR
KÂMIL YESIL
Oruç, insanin yaradilisina en uygun hadiseler arasinda yer alir. Bu, çalismadan sonra dinlenmenin ve uykunun lüzumlu olmasi gibidir. Oruç, uzviyetimizin her gün yapmaya, ruhî ve fiz¬yolojik olarak duydugu mecburiyetleri, bir anda irade ile durdurup perhize geçmesidir. Oruç, uzviyeti zorunlu olarak dinlenmeye sevk eder. Bundan dolayi “Oruç size yazildi.” denilmistir. Emrin konulmasi, bu mecburiyetin tehir olmamasi içindir. Hastaliklarda, hastanin perhize konulusu, onun iyiligi için bir mecburiyettir. Orucun her sene baska bir ay ve mevsimde gelisi de dikkate sayandir. Mevsim ve aylara göre doganlarin karakter, bünye ve arzularini, insanlik tahlil etmekte, çözmeye çalismaktadir.
Oruç ile sabir, tahammül, kendine hakimiyet, sinirlerini dizginlemek, kanaat miktarinin ölçülmesi murat edilmektedir.Oruç¬ta, insanin, helal yemeginden, arzularindan, isteklerinden ruhen ve maddeten ayrilip siyrilarak, yükseklere tirmanisi gizlidir. Bu yük¬selisteki zevk, insanin anlama ve kavrama derecesine göre degisir. Bu dereceye göre de uzviyetin bir dinlenme ve tasfiyesi meydana gel¬mektedir.
ANNEMIN ORUCU
ZEKI BULDUK
Ben simdi, annemin orucu, dedim ya; sen ey okuyucu, annenin orucunu hatirladin. Annenin orucunun ne kadar içten, ne kadar duru, ne kadar sabirli, ne kadar yorgun olsa da dinç bir oruç oldugunu hatirladin. Belki de,n’olmus yani; yalniz senin annen mi oruç tuttu, diyesin de gelmis olabilir. Ne dersen de ey okuyucu kardesim, annelerin tuttugu oruç muhtesemdir.
Sizinkini bilmem ama benim annem bir oruç tutardi; sanirsiniz onunki bir kartal, bizimse avuçlarimizda birer ciliz serçe vardi.
Annemin yaz oruçlari
Çocuklugumun Ramazanlarini bilirim. Annemin tuttugu orucun nasil da kanatlanip bir kartal olduguna o günler sahidimdir.Yaz sicaklari bir yandan, uzun oruçlu günler diger yandan gelirdi ama annem sabah nasil dinçse aksam ezani okundugu vakitte ayni dinçlikte olurdu. Çocuk aklimla, dedemden bir kuzu alacagim niyetiyle ilk orucumu tutup, iftar vaktine dogru bayildigim günlerdeydi. Sabah gün dogmadan sigirlari sagip, bahçeyi sulayip, büyük çesmede çamasir yikamaya giden o kadin, öglen vakti gelip koyunlari sagar, kuzulari emistirir, sonra yeniden çesme basina gider, kaynar su dolu kazana elini sokup sakiz gibi çarsaflari alir, ikindi vakti girmeden de evde olurdu. Gelir, kaynanasinin tandir damindan verip veristirmelerine aldirmadan yemek yapmaya koyulur. Bir de sicak çörek çekmisse canimiz, tutar tandiri yakar, alel acele bize içli çörekler yapardi. Hele ki bir de harman zamanina denk düsmüsse Ramazan-i serif, annemin isleri iki kat artar, oruç tutmayan rençberlere gündüz gözüne yemek yapardi. O yemeklerden hiç cani çekmez miydi? Üstü tepeleme kuzu eti dolu bulguru yufkanin üzerine yayar, sofranin kenarlarina marul, sogan, domates, salatalik, bir de köpüklü ayran koyardi da, bir lokma olsun cani çekmez miydi, odayi mis gibi kokusuyla esir alan pilavdan. O yemek yetmezmis gibi bir de kadayif tatlisi yapardi ki tam Antep usulü. Rençberler, belki de suç bastirmak için, “Çalismak da imandandir, biz orucumuzu güzün tutariz.” gibi seyler söylerlerdi. Annemin gözü önünde o sofraya bir çöreklenirlerdi ki, sanirsiniz oruç hiç bilmedikleri bir sey. Ayranlari biter, sudan kana kana içerler. Dedem rahmetli, o adamlara bakar gülümser. Ninem rahmetli, koca koca adamlara inceden inceden laf sokar, annem, biten ayranlari tazelerdi gözlerinde bir gram tamah olmaksizin.
RAMAZAN AYINDA NASIL BESLENELIM?
KEMAL ÖZER
Ramazan’in yaklasmasiyla kimilerini Ramazan hürmetine hatirlanacak olmanin, kimilerini de arinma mevsiminin yeniden gelmesinin heyecani sarar. Kimimiz ruhunu ve duygularini Ramazan’a hazirlarken ne yazik ki kimimizin hazirligi mutfakla sinirli kalir!
Sahurlari, iftarlari, teravihleri, Ramazan sohbetleri, Kadir gecesi ve sonundaki bayramiyla, 11 ayin sultanidir Ramazan. Oruç, baharda agaçlarin filizlenmesi gibi iyilik filizlerini artirir. Ama ne acidir ki günümüz insani, duygu filizlerini degil, gösteris ve tüketim aliskanliklarini yesertiyor bu ayda.
Ramazan’in asil amaci satafatli sofralar, gösteris, riya, israf, kilolarimiza kilo katmak, ürünleri fahis fiyata satarak firsatçilik yapmak, mutfaklara daha fazla gida sokmak degildir. Ramazan tefekkür etmek, muhasebe yapmak, arinmak, daha az yiyerek beden temizligi yapmak, daha fazla yardimlasmak, daha yogun ibadet, zekât, sadaka, iyilik, yetimleri daha fazla hatirlamak, yoksulu daha fazla gözetmek, teravih, sahur, iftar, sohbet, muhabbet demektir. Bu sayede de ruhu ve bedeni dinlendirmektir.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Temmuz 2013 sayisinda)