ILIM VE IRFAN | Şubat | 2024 | AYIN KONUSU | Okunma: 252
ITIKADIMIZ IMANIMIZIN ESASIDIR

Akaid, “dügümlemek” manasindaki akd kökünden türemis bulunan akide kelimesinin çoguludur. Ayni kökten türetilen ve “iman” ile es anlamli olarak kullanilan itikat ise “dügüm atmisçasina baglanmak, bir seye gönülden inanmak, gönülden benimsemek” demektir. Bu durumda akide “gönülden baglanilan sey” anlamina gelir; bir terim olarak da “inanilmasi zaruri olan ilke” (iman esasi, mü’menün bih) diye tarif edilebilir. Buna göre akaid, “Islam dininin temel kaideleri, inanilmasi zaruri hükümleri” manasina gelir. Bu temel kaidelerden bahseden ilme de akaid ilmi denilmistir.
Islam inancina göre Ilahi dinlerin akide esaslari, ilk peygamber Hazret-i Adem’den son peygamber Hazret-i Muhammed’e kadar degisiklige ugramamistir. Kur’an-i Kerim’e göre bütün peygamberlerin teblig ettigi akaidin temelini tevhid inanci olusturmustur.
Islam akaidini olusturan esaslar Kur’an-i Kerim’de ve hadis-i seriflerde hiçbir yoruma mahal birakmayacak sekilde açik ve seçik olarak yer almistir. Kur’an’da Allah’a, peygamberlerine, kitaplara, meleklere, ahirete, kaza ve kadere iman konusuna temas eden ve yer yer ayrintili bilgiler veren birçok ayet vardir. Hadis kitaplarinin birçok bölümünde de iman esaslari ile ilgili çesitli bilgiler mevcuttur.
Iman; bir itikat, bir inanç ve bir tasdikten ibarettir. Lakin bütün ibadetlerin basi, kökü, esasi ve temelidir; bu olmadikça hiçbir ibadet sahih ve makbul olamaz. Imanin mevkii her seyden üstün, her seyden efdal ve her seyden aladir. Akaid ilminin konusu, Amentü’de ifadesini bulan iman esaslaridir. Gayesi, iman esaslarinin felsefesini yaparak kisilerin imanini taklitten kurtarmak, dogru yolu arayanlari irsad etmek, batil ve bidat ehlinin görüs ve itirazlarini akli ve ilmi delillerle çürütmek suretiyle iman esaslarini savunmaktir.
Tasavvuf büyükleri de bu hususta hassasiyet göstermis, akidenin düzgün ve saglam olmasi, batildan arinmis olmasi ve her türlü sapkinliktan korunmasi için hem telif eserler meydana getirmisler hem de irsadi akide dügümüyle saglamlastirmislardir. Elimiz, dilimiz, aklimiz, fikrimiz, düsüncemiz ve inancimiz Ehl-i sünnet ve’l-cemaat akidesince ari duru olmali, tertemiz itikadimizi alimlerin, ariflerin, mürsidlerin kutlu sözleri ve nazarlariyla muhafaza etmeliyiz.

GÖNLÜN DÜGÜMÜ: AKIDE
PROF. DR. IBRAHIM BAZ

Insanin biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçlari oldugu gibi psikolojik ve ruhi/manevi ihtiyaçlari da vardir. Bu ihtiyaçlarin giderilmesi insani madden ve manen hayata baglar ve canli tutar. Örnegin midenin gida ihtiyaci; miktar açisindan yeterli, kazanç açisindan helal, tat açisindan lezzetli bir yemekle giderebilecegi gibi; miktar açisindan fazla, kazanç açisindan haram ve tat açisindan lezzetsiz bir yemekle de giderilebilir. Ama mutlak olan bir sey var ki aç kalinamaz ve aç kalarak yasanamaz. Insan yalniz bedenden mütesekkil degildir ve kalbinin açligini giderebilmesi için sevmeye ve inanmaya yemekten daha ziyade ihtiyaci vardir.
Insan aç yasayamadigi gibi inançsiz da yasayamaz. Iste bu nedenle tarih boyu insanlar ya kendilerine peygamberler vasitasiyla sunulan dogru bir inanç sistemine yahut günes ve yildizlar gibi yükseklerde duran veya kendilerince kutsal olan nesnelere inanmislardir. Çünkü inançsizlik, nihayetinde anlamsizligi dogurmaktadir. Hayata anlam katan en temel husus, bir amacin bulunmasidir ki insanin anlam arayisinda buldugu en büyük cevap, bir inanca sahip olmaktir.
Allah’a inanmadigini söyleyen insanlar kendilerini inançsiz zannetse de aslinda onlar sahih bir inanca sahip degillerdir. Yoksa inanç ihtiyacini gidermek için mutlaka tanrilastirdiklari ve pesine düstükleri bir putlari vardir. Bu put, bir nesne veya önemsedigi bir lider olabilecegi gibi bizzat kendi nefsi ve hevasi da olabilir. Bazen insan kendi hevasini tanrilastirdiginin farkinda bile degildir. Kur’an’a göre sahih inancin ve ibadetlerin karsisina konulan seylerin ortak adi hevadir. Hevasinin pesine düsenler, hevalarini ilahlastirip onun kulu ve kölesi olurken, hevalarini ve buna bagli olarak ortaya dünyalik heveslerini bir ibadet askiyla yerine getirirler.

EHL-I SÜNNET VE’L-CEMAAT AKAIDI
DOÇ. DR. MAHMUD ESAD ERKAYA

Ehl-i sünnetin inanç ile ilgili ilkeleri akaid kavrami ile ifade edilmektedir. Akaid kelimesi ile ayni kökten türeyen itikat, inanmak ve kabul etmek anlamina gelmektedir. Allah’in varligi, birligi, gönderdigi peygamberin hak oldugu, ahiret hayatinin gerçekligi gibi itikada konu olan meseleler dinin inanç boyutunu olusturmaktadir. Akaid ise itikat edilmesi zaruri olan temel ilkelere verilen isimdir. Allah’in zati, sifatlari, nübüvvet meselesi, melekler, Ilahi kitaplar, kader ve ahirete dair hususlar akaid kapsaminda ele alinmaktadir. Süphe etmeksizin gönülden inanip baglanilmasi gereken bu hükümleri bilmek de her mü’minin vazifesidir. Peygamber Efendimizin sagliginda tüm meselelerde oldugu gibi inanç ile ilgili mevzularda da ahsab-i kiramin zihnindeki sorular dogrudan Efendimiz tarafindan cevaplaniyor, süpheye mahal birakmayacak sekilde kesinlik kazaniyordu. Bundan dolayi sahabe arasinda ihtilaflar görülmüyordu. O’nun (sas) vefatinin ardindan ise ortaya çikan yeni gelismeler ve problemlerle birlikte ihtilaflar bas göstermeye baslamis, Müslümanlar gruplasarak mevzulara çözüm bulmaya çalismislardir. Özellikle hilafet meselesiyle birlikte Cemel ve Siffin gibi hadiselerin ortaya çikmasi neticesinde bu hadiselere karisan kimselerin ve büyük günah isleyenin durumunun yaninda insanin irade hürriyetinin sinirlari gibi naslarda (dini metinlerde) kesin olarak cevabi bulunamayan sorular Müslümanlar arasinda görüs ayriliklarinin dogmasina sebep oldu. Bunlarin yaninda fetihlerle birlikte farkli din ve kültürlerle iletisime geçilmesi, üzerinde detaylica düsünülüp çözüm bulunmasi gereken yeni meseleleri gündeme getirdi.

EHL-I SÜNNET DISI YOLLAR VE SUFILIK
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN

Tasavvuf Islam’in manevi ve deruni hayatidir, bu manevi hayatin asli ise Ehl-i sünnet itikadina uyumlu saglam bir imandir. Zira iman olmadan amellerin bir kiymeti yoktur. Sufilere göre tasavvufi hayatin en basta gelen amaci mü’minlerin taklidi inancini tahkiki iman seviyesine çikarmaktir. Bu hususa isareten Imam-i Rabbani Hazretleri itikadi düzeltmeyi tarikata girmenin ilk sarti sayar: “Iyi bil ki, Allah yolunda bulunmak isteyen salike önce lazim olan sey, itikadini düzeltmektir. Dogru itikat Ehl-i sünnet alimlerinin, Kur’an-i Kerim’den, hadis-i seriflerden ve ashab-i kiramdan ögrendikleri itikattir. Kur’an-i Kerim’in ve hadis-i seriflerin manasini dogru anlayan Ehl-i sünnet vel-cemaat alimleridir.” (286. Mektup) “Itikat ve amele dair iki kanat elde ettikten sonra Hak Tealanin tevfiki ile tasavvuf yoluna girmek gerekir. Bu yola girmenin gayesi itikat ve amel hususunda fazladan ve yeni bir sey elde etmek olmamalidir. Zira böyle bir arzu, ayak kaymalarina sebep olur. Tarikata girmekten amaç imanimizi yakin ve itminana erdirmektir. Öyle ki salikin imani süphecilerin bulandirmasi ile sarsilmayacak hale gelecektir.” (266. Mektup)

Dosya yazilarinin tamami derginin Subat 2024 sayisinda.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024