INSANIN INSANLA IMTIHANI
Insana bakisla ilgili olarak gerek Kur’an-i Kerim ve gerekse Peygamber Efendimizin mübarek sözlerinden ögrendigimiz bir sey var: Allah’a giden yol insanlarin arasindan geçiyor. Yani Allah’a ulasmak isteyen kimse, insanlari yok sayarak, insanlari -tabiri caizse- atlayarak, insanlari ihmal ederek Allah’a ulasamaz.
Sufi büyükleri de bu hakikati israrla talim etmislerdir. Uzleti, inzivayi ya da halveti geçici olarak tavsiye etmis olsalar da,
aslolanin insanlarin içinde bulunmak, toplumda yasamak oldugunu söylemislerdir. Mesela su Nebevî düstur, “Insanlara tesekkür etmeyen, Allah’a sükredemez.” tam da bu hakikati dile getiriyor. Ya da, “Sizin ahirette bana en yakin olaniniz ahlaki en güzel olaninizdir.” hadis-i serifi… Allah’a yakinlasmak isteyen, insan sinavini vermelidir.
Kul hakkini da bu genis çerçeve içinde ele almaliyiz. Kullarin hakki, Hakk’in hakkindan bagimsiz ele alinmamali. Sufiler,
“Halk, Hakk’in iyalidir.” demisler, dolayisiyla kullara yönelik haksizlik, onlarin sahibini rahatsiz edecek, gayretullahi tahrik edecektir, anlayisina sahip olmuslardir.
KUL HAKKI TÜM SEVAPLARI ALIR GÖTÜRÜR
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Cenab-i Hak insanlari ve cinleri kendisine kulluk etmesi için yaratmistir. Yaratilis amaci Allah’a güzel bir sekilde kulluk yapabilmek olan insanoglunun kullugunu ifa ederken dikkat etmesi gereken bazi önemli hususlar vardir. Bu hususlarin basinda ise Allah Tealanin yarattigi kullarin hakkina riayet ve onlarin hakkini gözetmek, diger bir ifadeyle “kul hakki çignememek” gelir.
Ahirete hicret aninda dahi kul hakkini düsünen Peygamber Efendimiz o anda yaninda bulunan ashabina, “Kimin üzerimde hakki varsa gelsin alsin!” buyurmakta, böylece bunun ne kadar önemli ve dikkat edilmesi gereken bir is oldugunu vurgulamaktadir.
Peygamber Efendimiz (sas) kul hakki yiyen kisinin derhal o kardesi ile helallesmesini ve bunu ahirete birakmamasi gerektigini su sekilde ümmetine tavsiye eder; “Kim bir kul hakki yemisse derhal o kardesi ile helallessin. Çünkü (kiyamet günü) dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kisinin sevaplari alinir o adama yüklenir. Eger sevaplari yoksa o hakkini yedigi adamin günahlari buna yüklenir." (Buhari, Rikak, 48) Giybet, haset, kin, nefret gibi kötü hasletler insani diger kardesinin günahini yüklenmeye mecbur eder. Nitekim Efendimiz de (sas) bu kötü hasletlere bürünen insanin kendisinin hiç haberi olmadan hakkini yedigi diger mü’min kardesinin varsa isledigi tüm günahlarini da yüklendigini haber vermektedir.
HAKKINDAN VAZGEÇMEK BIR ERDEMDIR
ISMAIL ACARKAN
Islam bizlere Hak üzere olmayi, Hak’tan yana davranmayi ve Hakk’i her seyden üstün tutmayi tavsiye eder. Hak kavrami temelde uygunluk, gereklilik, gerçege muvafik gelmek, bir seyi ne ise öyle bilmek, görmek ve idrak etmek anlamlarini barindirir.
Allah her bir seyi hikmetin gerektirdigi sekilde, hikmete uygun olarak var ettigi için Hak olarak isimlendirilir. Allah’in bütün fiilleri hikmet üzere oldugu için O, Hak üzere tecelli eder.
Allah gökleri, yeri ve içindekileri bir hikmet ve ölçü ile yaratmistir. Her seyin yaratilistan gelen bir tabiati, mahiyeti ve fitrati vardir. Her seye hakkini vermek ve her seye hak ettigi sekilde davranmak, iste bu tabiati ve fitrati anlamaya baglidir.
Nasil ki bazi çiçekler bol günes ister, isiksiz bir yerde solar, dolayisiyla onlarin hakki günesli bir ortamdir. Buna karsin bazi çiçekler de tabiatlari geregi gölgeligi ve serinligi severler. Onlarin da hakki gölgelik ve serinliktir.
Iste kul hakki kavraminin da öncelikle ele alinmasi gereken ilk çikis noktasi budur. Yani insanlarin genel ve özel durumlarini (tabiatlarini, fitratlarini, süreçlerini, imkan ve kabiliyetlerini) anlayarak onlara en uygun olan (gelistirici, koruyucu, dengeleyici) sekilde davranmaktir.
“KUL HAKKIYLA KARSIMA GELME!”
MAZHAR SALIH
Peygamber Efendimizin (sas) vefatindan bes gün önce, persembe günü hastaligi agirlasti; Efendimiz, Hz. Ali ile Hz. Fadl'in yardimiyla minbere çikip söyle buyurdu:
“Ey insanlar! Her kimin arkasina bir kamçi vurmussam, iste sirtim, gelsin vursun. Kimin bende alacagi varsa, iste malim, gelsin alsin. Benim yanimda en sevgiliniz, üzerimde hakki varsa, onu burada (dünyada) isteyen veya helal edendir.
Böylece Rabbime yüz akiyla kavusurum.” buyurdu. Sonra ögle namazini kildirdi. Namazdan sonra tekrar minberde göründü. Ayni sözleri tekrarladi. Cemaatten biri, üç dirhem alacakli oldugunu söyledi. Bu zat Resul-i Ekrem (sas) adina bir fakire sadaka vermisti. Resulullah (sas) borcunu hemen ödedi. Sonra söyle buyurdu:
“Ey insanlar! Kimin üzerinde baskasina ait bir hak varsa, ayiplanmaktan çekinmesin, sahibine ödesin. Burada ayiplanmak,
ahirette mahcup olmaktan hayirlidir. (Ibnü'l Esîr, el-Kâmil, c. 3, 319)
Söyle bir düsünelim, yürüyemeyecek kadar hasta olan Efendimiz (sas) pekala baska bir sahabe vasitasiyla, mesela Hz. Ebubekir’e, Hz. Ali’ye veya diger büyük sahabelerden herhangi birine talimat verip, “Ilan edin, kimin bende hakki varsa gelsin, benden hakkini alsin ve helalleselim!” diyebilirdi. Fakat baskasina söylemek yerine kendisi bizzat minbere çikarak herkesin huzurunda hem de ilan ederek; "Kimin bende hakki varsa gelsin alsin!" diye buyurmasi elbette çok manidar bir mesajdir. Kul hakkinin ehemmiyetini uygulamali olarak anlatmistir. Sahabeler bu mesaji iyi bir sekilde anladilar ve uyguladilar da.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan Dergisi Mayis 2013 sayisinda)