SAMI BAYRAKÇI | Mayıs |
2013 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2509
Tasavvuf tarihinde tarikatlarin kurumsal yapilarinin olustugu, kendilerine baglanilan büyük mutasavviflarin yetistigi dönem olan Hicrî 3. asir ile Asr-i Saadet arasinda kalan dönem klasik bir siniflandirma ile “zühd dönemi” olarak adlandirilir. Söz konusu dönem, Islam tarihinin ilk mutasavviflari diyebilecegimiz Said bin Müseyyeb, Hasan Basrî, Cüneyd Bagdadî, Ibn Sirîn, Habib A’cemî, Malik bin Dinar, Süfyan Sevrî, Davud Taî, Ibrahim bin Edhem, Fudayl bin Iyaz, Sakik Belhî (r.anhüm) gibi pek çok meshur simanin yetistigi dönemdir. Rabia Adeviyye de zühd dönemi kadin sufilerinden olup, Islam tarihinin bilinen en meshur ve ilk kadin mutasavvifidir.
Zühd dönemi sufilerinin en büyük özelligi dünyadan el etek çekmeleri, kendilerini riyazet ve ibadete vererek, bu yolla riza-i Ilahî’yi kendilerine hedef olarak seçmeleridir. Bu dönemde böyle bir anlayisin gelismesinin temel sebebi ise Rasit Halifeler dönemini müteakiben insanlarin dünya hirsi ile mal-mülk düskünlügüne kapilmalari, böylece Allah ve Resulü’nün sevgisi yerine kalplerini dünya sevgisi ile doldurmalaridir.
Rabia Adeviyye Hazretleri bu dönemde Basra’da dünyaya geldi. Adindan da anlasilacagi üzere ailesinin dördüncü çocugu olan Rabia’nin ailesi yoksul idi. Hayati hakkindaki bilgilerimizin pek çogu menkibelere dayanan Rabia Adeviyye’nin çocukluk dönemlerinde anne ve babasini kaybettigi, gençlik dönemlerinde Basra’da yasanan büyük bir kitlik devrinde ise kardesleri ile baginin kopup ayrildiklari bilinmektedir.
(Yazinin tamami Ilim ve Irfan Dergisi Mayis 2013 sayisinda...)