ILIM VE IRFAN | Ekim | 2022 | AYIN KONUSU | Okunma: 389
MÜSLÜMANIN TEBLIG DILI NASIL OLMALIDRI?

Ince, nazik, zarif, latif, yumusak ve güzel söz gitti yerine kaba, çirkin, argo, galiz söz geldi. Birisi karsiniza geçse ve su ikinci gruptaki gibi agzina geleni saysa ömrünüz boyunca ona, o kisinin insanligina zerre kadar güvenir, itimat eder misiniz? Asla etmezsiniz. Sokakta, çarsida, alisveriste, tanismada, görüsmede, misafirlikte, okulda hatta evlilikte size sert ve kaba davranan birisi olursa onunla bir daha bu hukuku, alakayi devam ettirebilir misiniz? Kesinlikle bir daha yüzünü görmek istemezsiniz. Peki, insanlari basta kendi nefsimiz olmak üzere Allah’a, Resulullaha, Islam’a, hayir ve iyilige davet ederken bu kelimelere, bu sözlere basvurmak, böyle bir dil kullanmak akla ve kalbe sigar mi?
Toplumsal bir kanser haline gelen bu kabalasma, büyük bir yara açmaktadir. Böyle bir tavra muhatap olup da, gönlünü, kalbini Islam’a, Resulullaha açan bir insanoglu var midir acaba yeryüzünde? Bütün bu sorularin gölgesinde ve dahi isiginda ciddiyeti, saygiyi, sevgiyi, edebi elden birakmadan hem kendimizi hem diger insanlari Hak yoluna davet etmenin usulünü, üslubunu Kur’an-i Kerim’den, Resulullah Efendimizden ve mürsid-i kâmillerden ögrenmeliyiz.
Uyarmak, ikaz etmez, korkutmak, sakindirmak muhataba en galiz en kaba sözleri sarf etmek demek degildir.
Hangi ayet-i kerime, hangi hadis-i serif biz insanogluna böyle hitap etmis, böyle davranmistir? Sözün en güzeli, davetin en güzelidir bize yakisan. Her hususta örnegimiz, önderimiz, rehberimiz, ölçümüz, mürsidlerin mürsidi Hazret-i Peygamberdir. O (sas) sadece Kur’an-i Kerim’i insanlara tasiyan birisi degildir. Hasa. Hazret-i Aise annemiz söyle buyurmustur: “Muhammed Aleyhisselam canli bir Kur’an’dir.” Canli Kur’an olmak bizatihi Kur’an kesilmek demektir. Kur’an’in ruhu olarak onu teblig etmektir. Yoksa teblig sadece bilgilendirmek ve nasihat degildir. Hayatiyla, hissiyle, latifeleriyle, her haliyle Kur’an ayetlerinin ifadesi olmaktir. Tasavvufta bunun karsiligi lisan-i hal ile tebligdir. Kalbimizi, dilimizi, halimizi, tavrimizi bütün kötü, kaba, çirkin söz ve davranislardan arindirip hem dilimizle hem tavrimizla hem de hayatimizla tertemiz bir tebligde bulunmayi Allah bize nasip etsin. Bu, Resulullahin ve O’nun (sas) yolunun takipçisi mürsid-i kâmillerin usulü ve üslubudur.

ALLAH'IN YOLUNA ÇAGIRMAK
PROF. DR. ALI AKPINAR

Hayat rehberimiz Kur’an-i Kerim, biz insanlarin iyiler hem de en iyiler olmamizi ister. Bunun yaninda o, iyilerin iyiliklerini baskalarina tasimasini emreder. Kur’an, iyilikleri kendinde kalan pasif iyileri istemez. O, muhataplarindan iyiliklerini baskalarina tasiyan aktif iyiler olmasini ister. Onun için pek çok ayette Kur’an; iyilikleri emretme, kötülükleri engelleme görevini mü’minlere hatirlatir: “Sen af yolunu tut, bagisla, uygun olani emret, bilgisizlere aldiris etme.” (Araf, 199) “Mü’min erkekler ve mü’min kadinlar birbirlerinin velileridir; iyiyi emreder, kötülükten alikoyarlar.” (Tevbe, 71) “Sizden iyiye çagiran, dogrulugu emreden ve fenaliktan men eden bir cemaat olsun. Iste basariya erisenler yalniz onlardir.” (Al-i Imran, 104) “Siz, insanlar için ortaya çikarilan, iyiligi emreden, fenaliktan alikoyan, Allah’a inanan hayirli bir ümmetsiniz.” (Al-i Imran, 110)
Bu görevi layikiyla yerine getirebilmek için neyin iyi neyin kötü oldugunu bilmek, iyilikleri yapip kötülüklerden sakinmak, sonra da baskalarina iyilikleri emredip onlari kötülüklerden sakindirmak gerekir. Iman adami, yasadigi çevrede gidisata seyirci kalamaz, yanibasinda islenen kötülüklere duyarsiz olamaz. O, iyiliklerin adami olarak kendisi cennet yolunda ilerlerken, yanindakilerin kötülükleriyle cehenneme yuvarlanmasini görmezden gelemez. Bir kötülük gördügü zaman onu eliyle iyilige dönüstürmeye, buna gücü yetmezse diliyle onu engellemeye çalisir. Bu onun insani ve imani görevidir. Zira o, insanligi bir aile alarak görür, her insani da o ailenin bireyi olarak cennet yoluna koymak ister. Ben kendimi kurtarayim da baskalari ne yaparlarsa yapsinlar, nereye giderlerse gitsinler anlayisi Müslümana yakismaz.

RESULULLAHIN TEBLIG DILI
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU

Bütün peygamberlerin ortak özelligi yüce Allah’tan aldiklari emir ve yasaklari karsilik beklemeksizin kullara ulastirmaktir. Buna teblig adi verilir. Her peygamber, vahiyle aldigi hükmü gizlemeden, eksiltmeden ve herhangi katkida bulunmadan insanlara bildirmekle yükümlüdür. Teblig emrinin yerine ulastirilmasi, tebligin dili ise bu isin üslubudur. Sevgili Peygamberimiz gerek son Ilahi kitap Kur’an-i Kerim’in emirlerini teblig etmekle gerekse bizzat kendi hayat tarziyla -sünnet- Islam’i en güzel üslupla insanlara takdim etmistir. Efendimizin hayati (siyer-i nebi) analiz edildiginde her aninin bir teblig oldugu ve bunun da ne kadar mükemmel bir üslupla yapildigi daha iyi anlasilir.
Allah Resulü dini teblig ederken bir takim metodlar uygulamis hatta bunlari sözleriyle de -hadis- teyit etmistir. Sünnet ise Resulullahin yaptiklari ve uygulamalaridir. O’nun her uygulamasinda içerik özellikleri, muhataplarinin ahvali, söylenilen veya yapilanlarin yeri ve zamani en kayda deger nebevi tecrübelerdir. Örnegin Kur’an; Efendimize ,“Sen insanlar için af yolunu seç, dine uygun olani (örfü) emret ve cahillere aldirma!” (Araf, 199) diye emir verirken muazzam bir metodun ortaya çikarilmasini istemistir. Buna göre Resulullah; hosgörü ve bagislamakla, dine uygun olan iyiligi (örf) seçmekle ve cahillere aldirmamakla yükümlüdür. Ayni zamanda ayette “sen” diye hitap edilmesi Islam’i teblig edecek her iman ehlini de muhatap alir.

SUFILERIN TATLI DILI
DOÇ. DR. IBRAHIM BAZ

Islam, insana ait bütün zamani ve mekani kusatan Ilahi ilkeler ortaya koymaktadir. Bu ilkelerin gayesi, insanin hem dünya hem de ahiret hayatinda mutlu ve huzurlu olmasini saglamaktir. Ancak Allah, insanin bu emir ve ilkelere uyarak bir basina dogru yolu bulup mutlu olmasini yeterli görmez, insanin bu emir ve ilkeleri baskalarina anlatmasini ve ögretmesini de imtihanin bir geregi olarak görür. Kisaca teblig ve irsad kavramlariyla ifade edilen bu görev, bir seyi yahut bir haberi insanlara ulastirmak anlamina gelmektedir. Inanan her insan için teblig görevi, dini bir zorunluluk ve sorumluluktur.
Elbette Allah isterse kimsenin gayretine ihtiyaç duymadan dinini yeryüzüne hakim kilabilir. Ancak, insan imtihan için yaratilmistir ve insandan hakikati yasamasi ve yaymasi istenmistir. Peygamberlerin gönderilmesinin gerekçesi ve hikmeti de bu yasama ve yayma gayesidir. Tecrübeyle de bilinmektedir ki bütün dinler, inançlar, ideolojiler ve görüsler hiçbir gayret ve özveri olmadan insanlar tarafindan kolayca kabul edilmemis ve yaygin hale gelmemistir. Teblig konusunda Müslümanlar için iki sonsuz ufuk çizilmistir. Birincisi Islam’i en güzel sekilde temsil eden hayirli bir birey ve bu bireylerden olusan hayirli bir ümmet olmak, ikincisi ise Islam’i teblig ederek hayri hakim kilmak ve serre engel olmaktir. (Al-i Imran, 110) Bir baska ayette teblig görevini sürekli olarak yapan bir toplulugun bulunmasi istenmistir. “Sizden hayra davet eden maruf ile emreden, münkerden sakindiran bir topluluk bulunsun.” (Al-i Imran, 104) Kur’an-i Kerim’de bu tebligcilerin tebliglerini nasil yapacaklarinin ana ilkeleri de ortaya konulmustur.

Dosya yazilarinin tamami derginin Ekim, 2022 sayisinda.

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024