IMAN ILE EMNIYET BULMAK
Sözlükte; “gönül huzuru, korkunun
olmamasi” anlamindaki emn
-eman- kökünden türeyen iman;
“güven duygusu içinde tasdik
etmek, inanmak” demektir. “Saglamlastirmak, kesin karar vermek, tasdik etmek”
manasindaki akd kökünden türeyen itikad da iman karsiliginda kullanilir. Terim
olarak iman genellikle; “Allah’tan alip
din adina teblig ettigi kesinlik kazanan
hususlarda peygamberleri tasdik etmek
ve onlara inanmak” diye tanimlanir. Bu
inanca sahip bulunan kimseye mü’min,
inancinin geregini tam bir teslimiyetle
yerine getiren kisiye de müslim denir.
Ayrica Türkçede müslim kelimesinin Farsça kurala göre çogulu olan müslüman da
-müsliman- bu anlamda kullanilmaktadir.
Imani ve kiymetini ne kadar anlasak da
anlatsak da sanki tam anlatamadigimiz
veya anlayamadigimiz hissine kapiliriz.
Bununla beraber; imansizlik girdabina
düsenlerin savruluslarini, daginikliklarini, perisanliklarini, akil fikir ve izandan
yoksunluklarini gördükçe imanin kiymeti
bin kat daha artar.
Bir ömür içinde önce sonlu dünyayi
yasiyoruz sonra da sonsuz ahireti yasayacagiz. Allah’a, Peygamber Efendimize
ve bütün peygamberlere, kitaplara, meleklere, kadere, hayrin ve serrin Allah’tan
geldigine, ahiret gününe inanmamak,
inanamamak -Allah korusun- nasil bir
kasvet, nasil bir karanlik, nasil bir çaresizliktir.
Etten ve kemikten ve bir bedeni, Allah
sevgisi ve duygusu doldurmadikça, kalbin,
aklin ve fikrin mürsidi iman olmadikça
insan hangi kaynaktan sifa bulabilir ki?
Allah hepimizi korusun, son nefese kadar
korusun, bize bahsettigi en büyük nimetini bizden almasin. Insan aklini fikrini
kaybedebilir; mal mülk, çoluk çocuk,
makam mevki, para pul, soy sop bunlarin hepsinden geçebilir; ya imandan ya
Allah’tan ya Resullullah’tan!
Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve sehadet
ediyoruz: Allah’tan baska ilah yoktur;
Muhammed Mustafa Allah’in kulu ve
elçisidir.
Giris kapisi budur; bu kapidan giren kimseyi Allah nice saadetlerle tezyin etsin. Bu
saadeti de almasin. Mutasavviflar imani;
kalp ile tasdik, dil ile söyleme, Islam’i
yasama, kalple marifetullaha ulasmanin
bir terkibi olarak görmüslerdir. Iman bizi
salih amellere yöneltir. Iman bize, bir hayat
ve ömür istikameti kazandirir. Iman bize,
seytan ve nefsten uzak durmayi; Allah’in
emir ve yasaklarina riayeti emreder.
Içimizde kocaman bir bosluk yok. Içimizde
kocaman bir dag var. Bu dag iman dagidir.
Sarptir, yokustur, çetindir ancak bu zorluklar bizi ve dagi her gün daha güçlü kilar.
INSAN INANMAYA MUHTAÇ
PROF. DR. ALI AKPINAR
Insan ruh ve bedenden mütesekkildir. Yüce Yaratici, “onu ellerimle yarattim” ve “ona sekil verdim” buyururken onun bedenine; “ruhumdan üfledim/canimdan can kattim” derken ruhuna isaret etmistir. Insanin varligini sürdürebilmesi için hem bedeninin hem de ruhunun beslenmeye ihtiyaci vardir. Yarattigi insanin neye ihtiyaç duyup duymayacagini en iyi bilen yüce Allah, onun fiziki ihtiyaçlarini karsiladigi gibi ruhi ihtiyaçlarini da karsilamistir. Bunun için insanin gelisinden önce yeryüzü dayanip dösenmis, daglari ovalari, karalari ve denizleriyle; envai çesit bitki ve hayvanlariyla yeryüzü insanin yasayisina uygun hale getirilmis ve insanin emrine sunulmustur. Ayni sekilde ilk insan bizatihi yüce Yaratici’nin egitiminden geçmis ve insanliga ilk peygamber olarak görevlendirilmis ve Rabbimizin ilk kitabi ona indirilmis, böylece Yaratici ile yaratilanin iletisimi kurulmustur. Bu iletisim, pes pese gönderilen peygamberler ve davetçilerle insanlik tarihi boyunca kesintisiz devam etti.
Insan inanmaya muhtaçti. Çünkü onun fitratina bu inanma egilimi naksedilmisti. Onun için her dogan Islam fitrati üzerine, inanmaya yatkin olarak dogacakti. Elest bezminde alinan ahitle bu egilim perçinlenmis, insanin düsünce dünyasina yerlestirilen merak ve arayis tutkusuyla inanmaya yönelis tahrik ve tesvik edilmis, bu arayista insanin yanlis saplantilara düsmemesi için de gönderilen peygamberler vasitasiyla sürekli olarak uyarilmis ve istikamete davet edilmistir. Su ayetler bu söylediklerimizi en güzel sekilde açiklamaktadir: “Rabbin, insanoglunun sulbünden soyunu alip devam ettirmis, onlara: Ben sizin Rabbiniz degil miyim, demis ve buna kendilerini sahit tutmustu. Onlar da: Evet sahidiz, demislerdi.” (Araf, 172) “Hakka yönelerek kendini Allah'in insanlara yaratilista verdigi dine ver. Zira Allah'in yaratisinda degisme yoktur; iste dosdogru din budur fakat insanlarin çogu bilmezler.” (Rum, 30) “O peygamberlerin izleri üzerinden peygamberlerimizi art arda gönderdik.” (Hadid, 27) “And olsun ki, biz vahyi onlara art arda yetistirdik; belki düsünürler.” (Kasas, 51) “Her milletin bir yol göstereni vardir.” (Rad, 7)
IMAN GÜVENCESI
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Iman; bir seyi gönül huzuruyla tasdik etmek, ona içten ve samimi olarak inanmaktir. Iman daha çok görünene degil de görünmeyene, gaip olana edilir. Dinimize göre iman; Peygamber Efendimizin yüce Allah’tan getirdiklerinin dogru oldugunu kabul edip, onlara gönülden inanmaktir. Cibril hadisinde tarifi yapildigi üzere iman: “Allah’a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine, ahiret gününe -öldükten sonra dirilecegine-, kadere, hayrina ve serrine inanmaktir.” Islam alimlerine göre iman taklidi ve tahkiki, icmali ve tafsili gibi kisimlara ayrilir. Taklidi iman adi üstünde bir insanin iman umdelerini çevresine bakarak fazla düsünmeden kabul etmesidir. Tahkiki iman ise mü’minin en ufak bir süphe duymadan sanki görüyormus gibi iman etmesidir. Imam-i Rabbani tarikata girmenin en önemli amaci olarak yakini, seksiz ve süphesiz bir imana sahip olmayi görür: “Sufilerin yoluna girmekten maksat, seriatin inanilmasini emrettigi seylere yakini imani artirmaktir. Böylelikle istidlali yani delillere dayali ima¬nin darligindan, kesfi imanin aydinlik fezasina erilir. Icmali imandan, tafsili imana geçilir. Mesela, Vacibü’l-Vücud olan Allah Teala Hazretlerinin varligi ve birligi önce istidlali veya taklidi iman ile bilinir. Tasavvuf yoluna girildiginde bu istidlali ve taklidi iman kesfi ve suhudi imana dönüsür, yakini iman en mükemmel sekilde elde edilir.”
Baska bir deyisle sülûku bitiren sufi, avam Müslümanlarin inandigi hakikatleri bizzat kesf ile tadarak görürmüsçesine inanir hale gelir. Adeta Rabbinin varligini ve birligini basiret gözleriyle müsahede etmeye baslar. Bunun neticesi ise salikin amel hayatinda görülür. Ibadet ve taat böyle bir mü’mine kolay ve zevkli gelmeye baslar.
(Yazilarin tamami derginin Subat, 2022 sayisinda.)