Tevbe, en güzel sekilde günahi
terk etmektir. Bu, özür dilemenin
en açik ifadesidir. Kaynaklar,
özür dilemenin üç seklinden söz
etmektedir. Üçüncü sekli, “Evet, yaptim
ama kötü oldu; artik bundan geri döndüm,
bir daha yapmayacagim.” demektir. Iste bu
tam bir tevbedir. Süphesiz Allah, tevbeleri
kabul edendir. Ömür içinde bu suuru kaybetmemeli;
hata, kusur, isyan ve sirk gibi
bütün günahlar için daima tevbe halinde
bulunmalidir. Zira biz Allah’a, Allah’in
bizleri affetmesine ve bagislamasina
muhtaciz. Tevbeden sonra da salih amele
yönelmek, Allah için hayirda yarismak ve
yorulmak bulunmaz bir firsattir. Hem fert
fert hem de cemiyet olarak tevbe etmek,
edebilmek ne büyük nimettir.
Alimler, günah isleyip tevbe edenlerle hiç
günah islememis kimseler üzerinde durmus,
bunlardan hangisinin daha makbul
sayildigini irdelemeye çalismistir. Aslinda
peygamberler hariç günah islemeyen hiçbir
insan yoktur. Bununla birlikte farzlari
yerine getirmemek, yasaklardan kaçinmamak
gibi belirgin maddi günahlardan
uzak duran kisiler cennete gireceklerini
saniyor ve diger insanlari küçümsüyorsa
Allah’a muhtaç olmadiklari zannina kapilabilirler.
Buna karsilik günah isleyen,
fakat pismanlik duyarak tevbe ederek
Cenab-i Hakk’in lütuf ve bagislamasina
daima ihtiyaç duyanlar Allah’a digerlerinden
daha yakindir. Hazret-i Ömer’in,
“Günahlarindan tevbe edenlerle beraber
bulunun, çünkü onlar hassas yürekli
olur.” dedigi nakledilmistir. Tevbe gerektiren
günahlarin en büyügünün inkar
ve sirk oldugu konusunda ittifak vardir.
Imam Gazzali bunun asagisinda kalan
günahlarin büyükten küçüge dogru derecelendirilmesini
ve en küçük günahin
belirlenmesini imkansiz görmektedir.
Günah, Allah’a karsi edilen isyandir.
Kula düsen bunu fark ettigi anda hemen
Allah’tan af dilemesi, bir daha islememeye
azim ve cehdetmesidir.
Bu mühim niyeti ve ameli etraflica ele
almaya çalistik. Buyurun birlikte okuyup
istifade edelim.
GÜNAHTAN DÖNMEK
HAKK'A YÖNELMEK
PROF. DR. ALI AKPINAR
Insan beser, bazen sasar, yanilabilir,
yanlis yapabilir. Hata ve günah, nisyan
ile malul olan insan içindir. Önemli
olan hata ve yanlistan dönmesini bilmektir.
Iste tevbe ve istigfar, bu erdemin
adidir. Tevbe, ilk insandan bize kalan
en önemli mirastir. Evet Iblis, bir günah
isledi, ancak o hatasinda israr etti,
tevbe etmedi ve lanetlenip kovulanlardan
oldu. Adem de bir yanlis yapti,
ama o hatasini kabul edip hemen tevbeye
sigindi. Yüce Allah da onu affetti
ve seçkinlerden kildi, Hazret-i Adem
peygamber oldu. Tevbe, ondan Ademogullarina
miras kaldi.
TEVBEYLE ARINALIM
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Iman çok büyük bir deger, inanmak çok büyük
bir özellik oldugu içindir ki müm’inin düsmani
da çoktur. Mü’minin bes temel düsmani vardir
ve bunlar iki ana gruba ayrilir. Birinci grup
disaridan saldiran ve varliklari gözle görülebilenlerdir.
Bunlar; hasetçi mü’min, bugz eden
münafik ve saldiran düsmanlardan ibarettir.
Ikinci grup ise içeriden saldiran ve varliklari
hissedilen, bizi gören ancak bize görülmeyen
düsmanlardir. Bunlar; nefs ve seytandir. Nefsle
seytanin insana düsmanlikta birlestikleri ve
ayrildiklari noktalar vardir. Gözle görülmemeleri,
her zaman bize bitisik olmalari ve
içeriden saldirmalari açisindan müsterektirler.
Ayrildiklari hususa gelince; mü’minler
olarak bizler her firsatta seytandan ve onun
vesveselerinden Allah’a siginiriz. Ancak çogu
zaman nefsimizin azginliklarinin farkinda
dahi olmayiz. Hatta nefsimize bir saldiri
oldugunda hemen savunmaya geçer ve aslan
gibi kükreriz. Iste nefsin bir mü’minin en azili
düsmani olusunun sirri burada yatmaktadir.
Çogumuz yilani koynumuzda besledigimizin
ve bir gün bizi sokacaginin farkina varamiyoruz.
Bu halimiz disaridaki çocuklari öldürüp
de kendini alasagi edecek Hazret-i Musa’yi
sarayinda besleyen Firavun’un durumuna
benzer. Düsman içeriden olursa tedbirler çare
etmez ve kale düser. Bunun içindir ki Resul-i
Ekrem söyle buyurmustur: “Senin en azili düsmanin
gögüs kafeslerinin içindeki nefsindir.”
(Taberani, Mucemü’l-Kebir, nr. 3445) Tebük
gazvesi dönüsü ashabina hitaben de söyle
buyurmuslardir:
ALLAH'IN AFFINI UMALIM
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Tevbe bütün tarikatlarda
sülûk yolculugunun ilk halkasidir.
Içinde bulundugu
gafletten, günah islemekten
hayatini bosa geçirmekten pisman
olan bir mü’min Rabbine geri dönerse
buna tevbe denir. Eger böyle birisi
tevbeyle beraber bir tarikata da girer,
kemalat yolculuguna çikar ise buna
inabe almak denir. Bu manada inabe
tevbenin daha özel bir hali olup insani
seyr ü sülûka döndüren tevbe çesididir.
Mevlana, dünya hayatina kanarak
ömrünü heba eden bizlere su çagriyi
yapar: “Kendine gel ey yolcu! Kendine
gel! Aksam oldu; ömür günesi
batmak üzere. Çok kiymetli olan
bu ömür kandili sönmeden aklini
basina al da fitilini düzelt, çabucak
yagini koy, gönül kandilini uyandir.
Aklini basina al da bu isi yarina
birakma. Nice yarinlar geldi geçti.
Hemen tevbe ve istigfar ile ise basla
ki ekin mevsimi, iyilik yapma firsati
büsbütün geçmesin. Unutma
sehvete yakasini kaptiran, sehvete
dalan kimse bir daha kurtulamaz.”
(Mesnevi, II. 1265-72)
(Dosya yazilarinin tamami derginin Ocak, 2022 sayisinda.)