IKI MILAT: MEVLID-I NEBI VE HICRET-I NEBI
Bu ay gündemimizde iki mühim
konu var. Aslinda bu konu, kainat
yaratildigindan beri var: Hazret-i
Muhammed Mustafa Efendimizin
dogumu ve hicreti. O’nun (sas) ümmeti
olmak gibi bir lütufla geldik dünyaya.
Ashabi sinavini verdi; kol ve kanat gerdi:
O’nun (sas) sohbet meclislerinde insanligin
yildizi oldu. Bizler de O’nun (sas) izinde
ve sözünde ayni kutlu nasibe talibiz.
Peygamber Efendimizin dogumu olan
mevlid de, Medine’ye göçü olan da hicret
de insanlik tarihinde iki büyük hadisedir.
Kutlu Nebi’nin mevlidi ve hicreti âsiklar,
sufiler, sairler, alimler, sanatkarlar, gönlü
ve bagri yaniklar tarafindan asirlardir
siirlere, ilahilere, yazilara dökülmüs destan
olmustur. Hem duygu boyutu hem de
hadiselerin tarihi akisi ve gelisimi insanlik
için büyük bir imtihandir.
Abdurrahman Molla Cami, Sevahidü’n-
Nübüvve adli eseriyle nübüvvetinin
sahitlerini tek tek ortaya koyarken; bir
baska âsik Süleyman Çelebi, Mevlid adli
unutulmaz eseriyle asirlardir Hazret-i Peygamber
sevgisini dillerde ve gönüllerde
canli tutmustur. Necip Fazil Kisakürek
de, Çöle Inen Nur a dli e serinde b ütün
benligiyle, -hepimizin de kendi adimiza
istirak edecegi-, su samimimi niyazda
bulunur: “Senden sefaat dilenen biçareler
arasinda en sefil dilenci, Abdulbaki Fazil
oglu Ahmet Necip’e sefaat et!..”
Cenab-i Hak, Nisa suresinin 80. ayet-i
kerimesinde söyle buyuruyor: “Kim peygambere
itaat ederse Allah’a itaat etmis
olur.” Yine muhtelif ayetlerde Rabbimiz,
Efendimizi ümmeti ve insanlik için
övmüstür. O ’nun (sas) örnek hayati bizlere
rehber olacak sekilde gözler önüne
serilmistir.
Peygamber Efendimiz dünyayi tesrif ettigi
zaman, dedesi Abdulmuttalip, kucagina
alarak Kabe’ye getirdi, Allah’a dua etti ve
sükranlarini sunarak su beyitleri okudu:
“Örtülere sarili/ Su tertemiz bebegi veren
Allah’a hamd olsun/ Daha besikteyken
tüm akranlarini geride birakti/ Kabe’nin
Rabbine havale ediyorum O’nu/ O’nu olgun
ve sapasaglam görmek için/ Tüm kötülerin/
Ve gözleri/ Fildir fildir oynayan
hasetçilerin/ Serrinden korusun diye/
Kabe’nin Rabbine emanet ediyorum.”
Sizleri dergimizle bas basa birakiyor; gönül
dünyanizin Resulullahla dolmasini, doymasini
niyaz ediyoruz.
MEVLID-I NEBI
DOÇ. DR. MAHMUD ESAD ERKAYA
Mevlid, Peygamber Efendimizin
âlemlere rahmet
olarak dogumunun yil
dönümüdü r. Mevl id,
sözlükte dogum yeri ve zamanini
ifade eder. Islami literatürde ise daha
çok Efendimizin dogum zamani
anlaminda kullanilir. Resulullah, 12
Rebiülevvel Pazartesi günü sabaha
karsi seher vakti Mekke’de dünyaya
gelir. Bu tarih miladi 20 Nisan
571 yilina tekabül eder. Bu yil ayni
zamanda meshur fil vakasinin da
gerçeklestigi yildir. Habes Kralliginin
Yemen valisi Hristiyan Ebrehe,
Kabe’ye olan ragbeti kendi ülkesine
çekmek gayesiyle büyük ve görkemli
bir katedral insa ettirir. Ne var ki bekledigi
ilgiyi göremeyen Ebrehe çareyi
Kabe’yi yikmakta bulur. Bu gayeyle
yola çikan Ebrehe ve ordusu, Mekke
çevresinde otlayan develere el koyar.
Bu develerin yüz tanesi Peygamber
Efendimizin dedesi Abdülmuttalip’e
aittir. Abdülmuttalip, Ebrehe’nin
huzuruna çikarak develerini geri
vermelerini ister. Kabe’yi yikmamasi
için ricaci olacagini düsünen Ebrehe,
onun yalnizca develeri talep etmesine
bir anlam veremez. Abdülmuttalip ise
kendisinin sadece develerin sahibi
oldugunu, Kabe’nin sahibinin ise
Allah oldugunu söyler. Abdülmuttalip’in
inancina göre elbette ki Kabe’nin
sahibi kendi evini koruyacaktir. Öyle
de olmustur. Ebrehe’nin ordusunda
filler vardir. Ne var ki Ebrehe hücum
emri vermis olmasina ragmen filler
yerinden kimildamamistir. Askerleri
de üzerlerine Ebabil kuslarinin
attigi taslasmis çamurlarla tarumar
olmuslardir. (Fil, 1-5) Rabbine güveni
tam olan böyle bir dedenin soyundan
elbette ki Peygamber Efendimiz gibi
bir torun gelecektir.
HICRET-I NEBI
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU
Ilk çocukluk yillarindan itibaren
rahmet Peygamberinin Mekke’deki
bedenen varligi, günes
isinlarinin karanlik bir odayi
aydinlatmasi misaliydi. Sehre apayri
can v eriyor, b u s ehrin i nsani O ’na
(sas) güven duyma ihtiyaci hissediyordu.
Dürüstlük ve samimiyette,
basari ve ferasette O’nu (sas) örnek
gösteriyorlardi. Kureysliler yillarca
kendisini “Muhammedü‘l-Emin”
bilmis, Kabe’nin onarimi yapildigi
ve savas çikmasina ramak kala O’nu
(sas) hakem kabul etmislerdi. Gerek
kabileler arasinda yasanan tartismalarda
gerekse her türlü haksizlik ve
zulüm karsisinda çözüm aradiklari
Hilfü’l-Fudul (Faziletlilerin Ahitlesmesi)
meclisine de yirmili yaslarda
bu yüzden Efendimizi almislardi.
Hatta sehrin en ileri gelen tüccarlarindan
Hatice, bir ticaret isinde
dürüstlügü ve güvenirligiyle O’nu
tanimisti. Ancak sehir çok da asude
degildi. Kendilerini Kureys’in esrafi
ve büyükleri (ekabir) görenler, asiller
vasfiyla Darünnedve’de toplanir;
savas, baris ve ekonomi gibi en üst
düzey kararlari bu mecliste alirlardi.
(DOSYA YAZILARININ TAMAMI DERGININ EKIM, 110. SAYISINDA)