Kulum Diye Yad Eyle Meded Aman Allah’im!
Ey Allah’in kullari! Hepimiz bu hitabin içindeyiz.
Derecemiz, makamimiz, mansibiz, irkimiz,
neslimiz, cinsiyetimiz, maddemiz, manamiz ne
olursa olsun hepimiz basinda da sonunda da birer kuluz.
Allah’in kuluyuz, üstelik kölesiyiz. Biz sevdiklerimize
kul-köle olmaz miyiz; dahasi canimizdan vermez miyiz?
Candan kulluk etmez miyiz? Allah’in kulu ve kölesi degilsek
kimin kulu ve kölesiyiz? Kimin kapisinda dilenci,
kimin huzurunda kuluz? Bundan öte, bundan üstün, bundan
yüce bir mevki, makam var mi? Hangi kul, Allah’in
kullugundan kaçmak ister? Hangi kul, Allah’tan baska
bir sultan arar kendine? Hangi kul, Allah’tan baskasina
ettigi kulluktan dolayi mesuttur, bahtiyardir?
Ariflerin, âsiklarin duasi, niyazi bu degil midir? Âsiklarin,
ariflerin günesi, kandili, mürsidi Resulullah, Hazret-i
Muhammed Mustafa, Ilahi vasfi resul ve nebi olmaktan
baska hangi mevkiyi, makami, dereceyi istemistir
Rabbinden? O (sas) Allah’in kulu degil midir? Ve bizler
buna sahitlik etmekle emrolunmadik mi? Niçin hepimiz,
mü’min olabilmek ve kalabilmek için daima bunu tekrarlamali
daima buna iman etmeliyiz? Muhammed Mustafa
(sas), Allah’in kuludur ve resulüdür. Hangi birimiz Resul-i
Ekrem’in duasinin, niyazinin, istedigi hayrin disinda bir
sey isteyebiliriz?
Darlik, varlik; açlik, tokluk; mal ve mülk, eza ve cefa
hepsi birer kulluk sinamasi degil midir? Ömrün sonunda
gerek burada gerek orada baska bir beklentimiz, baska bir
duamiz, baska bir niyazimiz mi var? Insanin tarihi kullugun
tarihidir. Kulluk; istekle, emirle, ricayla, gönülden
olur. Asi olunursa, isyan edilirse kulluk olur mu? Koca
koca alimler, arifler Rabbimize yalvararak, “Kulluk edemedim,
affina geldim!” diye naz ve niyaz etmiyor mu?
Kulluk etmeyeceksek niçin geldik dünyaya; kul olarak
ahirete gitmeyeceksek bir ömrün semeresi ne olabilir,
topragin altinda?
Ubudiyet; tezellül göstermek, boyun egmektir. Bu da
ancak Allah’a olur. Abd; kelimesinin dört farkli anlami
vardir. Her anlamda bir derinlik, bir incelik vardir.
Dördüncü anlami; Allah’a samimi bir sekilde kul olmak
demektir. Zaten bütün mevcudat ve mahlukat Allah’in
kuludur çünkü her birimizi yaratan Rabbimizdir. Ancak
bizden beklenen samimi sekilde kul olabilmektir. Tipki
Hazret-i Eyyüb, Hazret-i Nuh, diger peygamberler, salihler
ve Hazret-i Muhammed Mustafa gibi.
Kullugumuzun ölçüsü, öncüsü, rehberi, çizgisi Hazret-i
Muhammed’dir. O’nun (sas) sünneti, yegane, kullugu
yasama biçimi, yasama standarti, yasama seklidir. Mürsid-i
kâmiller de birer varis olarak, salih bir kul olarak bizim
için ölçüdür, öncüdür, rehberdir; güncel yol göstericidir.
Bu mühim meseleyi dosyamizda, derin bir hassasiyetle
ele almaya çalistik. Buyurun, kullugun inceliklerini
kavramaya.
En Yüce Makam: Kulluk
Doç. Dr. Ibrahim Baz
Yeryüzünde Allah’in halifesi konumunda
bulunan insanin, dört temel iletisim düzeyi
bulunmaktadir. Bu dört iletisim seklinin ilki
insanin bizzat kendisiyle, ikincisi diger insanlarla,
üçüncüsü bütün mahlukat yani hayvan, bitki ve cansiz
varliklarla, dördüncüsü ise yaraticisi olan Allah iledir.
Insan ister inanç sahibi olsun, isterse inkar eden bir
kisi olsun, bu dört iletisimi bir sekilde sürdürmektedir.
Bir insan Allah’i inkar etse ve O’nu (cc) kabul
etmese bile, bagislayan ve merhamet sahibi olan Allah
onu kul olarak kabul etmekte, iman etmesi için imkan
ve mühlet vermektedir. Bu noktada insanin var olus
sebebi sorgulamasi ve bunun farkinda olmasi, varlik
sebebinin kulluk yani ubudiyet oldugunu bilmesi ve
bunun geregini yerine getirmesi kurtulusun kapisini
aralamaktadir. Zira sevmek ve inanmak, itaat ve ibadeti
zaruri hale getirmektedir.
Islam alimleri, Islam’in ilk yillarindan itibaren insanin
yaratilis sebebi olarak zikredilen kulluk/ibadet
kavraminin nasil anlasilmasi gerektigi konusunda
genis açiklamalarda bulunmuslardir. Özellikle Kuseyri
Risalesi gibi ilk dönem tasavvuf kaynaklarina baktigimizda,
eserlerin önemli bir kisminin kavramlardan
olustuguna ve bu kavramlarin arif kimseler tarafindan
nasil anlasildigina ve yasandigina dair konulari içerdigine
sahit olmaktayiz. Bu çerçevede tasavvuf ehli,
Türkçede daha ziyade Islam’in sartlari çerçevesinde
anlasilan ibadet kavramini, temelde iki ana baslik
altinda ele almislardir.
Tasavvuf Terbiyesi Kulluga Eristirir
Prof. Dr. Süleyman Derin
Kulluk, Yaratici’sinin rizasini elde etmek niyetiyle kulun
ortaya koydugu ihtiram, sevgi, itaat ve ibadetlerini içine
alan her tür gayretin adidir. Yüce Rabbimiz, “Ben cinleri
ve insanlari yalniz bana kulluk etsinler diye yarattim.” (Zariyat,
56) buyurarak bizim bu dünyaya niçin gönderildigimizi haber vermistir.
Bununla beraber Allah insana özgür irade vermistir, isterse
kendini bos islerle mesgul edip ömrünü heba eder, isterse yaratilis
gayesine hizmet eder Hakk’a güzel kul olur. Mevlana Celaleddin
Hazretleri bu hali su mecazla anlatir: “Kitaptan maksat, hangi
konuda yazilmissa, o konunun gerektirdigi hüneri ögretmektir
ama dilersen o kitabi basinin altina kor, yastik da yapabilirsin.
Fakat o kitap yastik olarak kullanilmak için yazilmamistir, okunmak
için yazilmistir. O kitaptan maksat bilgidir, irfandir. Sen
kilici, çadir kazigi yahut mih olarak kullanirsan, zafer yerine
düsmana yenilmeyi tercih etmis olursun.” (Mesnevi, c.3:2989-91)
Hakk’in kulluk çagrisina insanlar ayni oranda cevap vermemistir,
kimi bu emri duymazdan gelmis, kimi duymus ama zoraki
olarak kulluk vazifelerini yapmistir, kimisi de kullugu en büyük
seref kabul edip Rabbine tüm benligiyle kul olmustur. Kul vardir
mahalle mescidine bir vakit gidebilmek için kirk kere ölür
dirilir, kul vardir, yalinayak basi açik Kabe’ye dogru uçarcasina
kosarak gider. Biri Rabbinden daima elbise, yiyecek vb. gibi
dünyalik isterken digeri kul olmayi kendisine en büyük mükafat
bilir, hayranligindan nefsi için bir sey istemek aklina gelmez.
Mevlana’ya göre ubudiyetin sirri bol amelle Hakk’in askini elde
etmektir: “Kullukta bulun da belki sen de âsik olursun. Kulluk bir
kazançtir ki amelle elde edilir. Kul, kulluktan azat olmayi diler.
Âsiksa ebediyen azat olmak istemez. Kul, daima elbise, vergi diler.
Âsikin elbisesiyse daima sevgilinin cemalidir. Ask, bir denizdir ki
dibi görünmez. Denizin katrelerini saymaya imkan yoktur. Yedi
deniz de ask denizinin önünde küçücük bir göl kalir.” (Mesnevi,
c.5:2728-32, trc. Sefik Can)
Gerçek Hürriyet: Allah’a Kulluk
Prof. Dr. Ali Akpinar
Yüce Yaratici’nin donanimli olarak yarattigi
insan, sahip oldugu bütün meziyetlerine ragmen
aciz bir varliktir. Insanin kendi kendine
yetmesi mümkün degildir. Bunun için Kur’an, insanliga
söyle seslenir: “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsiniz,
Allah ise müstagnidir, övülmeye layik olandir.” (Fatir,
15) Insan var olmak ve varligini sürdürmek için yüce
Yaratici’ya muhtaçtir. O’nun (cc) maddi ve manevi
nimetlerine muhtaçtir. Ayette, Allah’in nimetlerine
muhtaçsiniz denilmemis, dogrudan Allah’a muhtaçsiniz
buyrulmustur. Buna göre insan, yüce Allah’in
havasina, suyuna ve diger nimetlerine muhtaç oldugu
gibi; O’na inanmaya, O’na baglanmaya, O’na dua ve
ibadet etmeye de muhtaçtir. Nitekim insanlik tarihi,
insanin kendine yetmedigine, kendi imkanlarinin
onu dogru yola getirmeye ve dogru yolda tutmaya
yetmedigine taniktir. Ilk insandan itibaren, son peygambere
kadar bu kadar Allah elçisi insanligi dogruya,
iyiye, güzele, faydali olana çagirdiklari halde insanlik
çogu zaman sapmaktan, yanlis yapmaktan ve asagilik
islerden kendini kurtaramamistir. Kendilerine yüce
Allah’i hatirlatan ve O’nun (cc) dinini ögreten peygamberlerin
çagrisina uyduklari sürece insanlik, izzet
ve saadet içerisinde yasayabilmistir.
(Dosya yazilarinin tamami derginin Haziran, 2020 sayisinda.)