Allah’tan Geldik O’na Dönecegiz
Yeryüzündeki kavimler bizlerden önce neler yasadilarsa aynisini bugün bizler yasiyoruz ve bu sünnetullah kiyamet sabahina kadar böyle devam edecek. Mihnet olmadan imtihan olmaz. Çürüme, bozulma, haksizlik, adaletsizlik, israf, savurganlik, zulüm daglari asmissa ovada huzur olur mu? Yeryüzü fesada ugramis, mazlumlar inlemekteyken hangimizin keyfi yerinde olabilirdi?
Topyekün büyük bir çemberden geçiyoruz, felegin çemberinden. Canimizla, malimizla, sevdiklerimizle imtihan oluyoruz. Imtihan, hayat var oldukça vardi, var olacak. Bize düsen nedir? Hangi kapiya kosalim, çareyi nerede arayalim? Kimlere siginalim, kimlerden imdat, istimdat umalim? Su an, insanlik büyük firtinali bir denizin ortasinda. Bir süre burada yol alacagiz. Belirsizlikler, bizleri bir “kurtarici” aramaya, en küçük bir sandaldan dahi yardim ummaya itiyor.
Biliyoruz, nihayet kara görünecek, firtina dinecek. Ömrü vefa edenler, o sahile, o güvenli karaya çikacak. Sonra dönüp bakacak, durup düsünecegiz; biz ne yasadik, yasadiklarimizdan ne ögrendik? Kime sigindik, kime güvendik? Iyi günde de kötü günde de, zor zamanda da en güzel günde de kalbimizi, dilimizi ve ellerimizi kime açiyoruz? Süphesiz, tek kapi, tek kurtulus, tek yol, tek çare var: Âlemlerin Rabbi olan Allah’imiz.
En çok neyinizi kaybederseniz üzülürsünüz; canlarinizi, mallarinizi, sihhatinizi ya da imaninizi? Büyük musibetlerden, büyük imtihanlardan geçiyoruz. Kul olarak, devlet olarak bizlere düsen ne mesuliyet varsa harfiyyen yerine getirmeye gayret ediyoruz. Talimata uyuyor, tedbiri elden birakmiyoruz. Süphesiz, takdir eden, sihhati de marazi da, derdi de sifayi da veren Cenab-i Allah.
Ihmal etmememiz gereken temel vazifemiz, kulluk. Kullugumuzu iste bu zor zamanlarda taçlandirabiliriz. Madden ve manen bizlere ihtiyaci olanlarin yaninda olarak; kalbimizle, dilimizle, elimizle hayir islerine kosarak; hekimlere, hemsirelere bu ugurda emek verenlere sevgi ve saygi duyarak; yetim, öksüz, yasli kim varsa çevremizde kapilarini çalarak ne büyük sevaplara erisiriz süphesiz.
Aciziz, zayifiz, güçsüzüz, fakiriz, muhtaciz; sonsuz güç ve kudret sahibi Allah’in kuluyuz. Biz, kullugumuzu yerine getirelim; kalbimizi, dilimizi, zihnimizi temizleyelim; süphesiz Rabbimiz bizlere nice ihsanlar nice lütuflar bahsedecektir.
Geldigimiz yer belli, gidecegimiz yurt belli. Iste bu hassasiyetle, önce mübarek Ramazan-i serifinizi tebrik ediyor, sonra da dosyamizla ve dergimizle sizi basbasa birakiyoruz.
Ilahi Afetler ve Koronavirüs Musibeti
Prof. Dr. Süleyman Uludag
Ismail Hakki Erzurumi; tabiat ananin iki memesi var, biri bitkiler ve bitkisel gidalar; digeri hayvanlar ve hayvansal gidalar; insanlar bu iki kaynaktan beslenmektedirler, diyor. Hak Teala onlara riziklarini bu iki yoldan verir. Aslinda hava/oksijen, su, günes, tuz ve benzeri seyler bitki ve canli kategorisine girmeseler de insanlarin temel gidalari ve nimetleridir. Rabbimiz raziktir, rezzaktir ama rizkimizi ve nimetlerini bize tabiat araciligiyla ulastiriyor, sadece insanlara degil bütün canlilara hatta bitkilere rizik veren ve onlari besleyen O’dur. (Bkz. Hud, 6)
Ayrica kainat ve tabiattaki her sey özellikle de insan Allah’in güzel isimlerinin, fiillerinin ve sifatlarinin tecellilerini ve niteliklerini bir ayna gibi bize yansitiyor. Bu sebeple Kur’an’da tabiattaki nimetlere israrla dikkat çekilir. Bundan dolayi Hak Tealaya sükretmemiz istenir. Bunun için de tabiatin korunmasi, kollanmasi, kadrü kiymetinin bilinmesi istenir. Sebepsiz yere bitkilere ve canlilara ayrica hayatin devami için varligi sart olan su, hava, toprak gibi cansiz maddelere zarar verilmemesi ve kullanilmaz hale getirilmemesi önemle istenir, bunun vebal gerektirdigi belirtilir.
Musibetlere Mü’mince Bakis
Doç. Dr. Ibrahim Baz
Musibet ve belalarin mü’mine verilmesindeki amaç, onlarin sabir ve samimiyetini ölçmek, derecelerini belirlemekken; inanmayan ya da batil inanç sahiplerine verilmesinin nedeni ise taptiklarinin hak olmayip batil oldugunu hatirlatarak hakikate ve Hakk’a yani gerçek Yaratici olana yönelmesini saglamaktir. Iste bu nedenledir ki kâmil mü’minler her musibeti bir rahmet olarak görür ve rahmete dönüsecegine inanir. Musibetin isabet ettigi kisi açisindan ne anlama geldigini Imam Gazzali üç baslik altinda ele almistir:
Münafigin basina gelen musibet ve hastaliklar: Münafik, sikintiya sabretmeyip sikayette bulundugu için bunlar onun hakkinda tam bir ceza anlami tasir.
Mü’minin basina gelen hastalik ve musibetler: Mü’min, bunlarin Allah’tan geldigi bilinci içinde sabreder. Böylece de sikintilari, günahlarina kefaret olur.
Sükür ve riza halindeki kâmil mü’minlerin hastalik ve sikintilari: Bunlar bela ve musibet halinde de Allah’a hamd ve sükür görevlerini yerine getirirler. Böylece onlarin sikintilari, Allah katindaki derecelerinin yükselmesine vesile olur.
Hastaligi Degil Sifayi Görmek
Gökhan Ergür
Içinde bulundugumuz dünyaya pek iyi davranamadik. Tabiati, denizleri, ormanlari kisacasi bize emanet edilmis dünyanin ziynetlerini hor kullandik. Tabiatla beraber uyum içerisinde hak gözeterek yasamak varken, insanoglu içindeki bitmez tükenmez hirsla dünyaya saldirdi ve tabiati alt etmeye çalisti. Oysa bahar gelince çiçege duran erik dallarinin, yaylada içtigimiz o berrak suyun, kaderine dogru göç eden leyleklerin üzerimizde hakki vardi. Biz bu hakki gözetemedik ve dünyada bir seyler ters gitmeye basladi. Mevsimler, yagislar, günler ve insanlar birbirine karisti, denge bozuldu. Bir denge üzerine yaratilan evrenin hakikatlerine insan eliyle durmadan ve ders almadan saldirildi, bize kurtulusu ve dogrulu isaret eden bilgeler kalabaliklar tarafindan yok sayildi ve insan köseye sikisti.
Oysa insanin gözünde dünyada asilacak bir esik kalmamisti. Bilim ve teknolojinin isiginda çözülmeyecek dert ve sikinti çok azdi. Büyük fabrikalar, devasa gökdelenler, gösterisli uzay araçlariyla modern insan, insanlik tarihine ve her seyden önemlisi de tabiata bir karsilik verdigini düsünüyordu. Ürettigi elektrikli arabalari teknolojik putlara dönüstüren sahte önderler dünyanin hakimi oldugumuzu ve artik hedefin Mars gezegeni oldugunu söylediler. Bu enaniyet boyumuzdan büyük konusmaya, haddimizi bilmemeye, aklimiza ve malimiza çok fazla güvenmemize sebep oldu ve tüm bunlari yerle bir edecek bir karsilik bulduk.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin MAYIS, 2020 sayisinda.)