Hayatin Bir Yarisi: Kadin
Kur’an-i Kerim ve hadis-i serife göre kadinin yeryüzündeki macerasi erkekle birlikte baslar hatta bununla es zamanlidir, diyebiliriz. Allah Teala önce Adem’i, Adem’den de hanimi Havva’yi yaratmis, ikisini birlikte cennete koymus, ortak düsmanlari seytan her ikisini de hataya düsürmeyi basarmis, ikisi birlikte cennetten çikarilmis, yeryüzüne düsmüs, affedilmisler, Ilahi emir ve hükümlerle sorumlu olmuslar, düsmanlari iblise karsi birlikte mücadele vermisler, insanligin ilk babasi ve annesi olmuslardir.
Bir kadini kadin oldugu için ayiplamak onu kadin olarak yaratan Allah Tealayi ayiplamak anlamina gelir, bunu ancak aklen ve fikren nakis, mantiken zayif kimseler yapar.
Yüce Allah, “Sizi esler olarak yaratti.” (Fatir, 11) buyuruyor. Kadinli erkekli yaratilmis olmayi büyük bir lütuf ve nimet olarak gösteriyor. Eslerin ayni cinsten olmalarini kalp huzurunun, ruh sükununun sebebi olarak zikrediyor. (Rum, 21) O halde es sahibi olmak en büyük nimet, esi mutlu etmek en büyük görevdir. Babasiz, kardessiz, ogulsuz, kocasiz, amcasiz, dayisiz, dedesiz bir hayat bir kadin için anlamsiz ve çekilmez oldugu gibi; annesiz, bacisiz, kizsiz, hanimsiz, halasiz, teyzesiz ve ninesiz bir hayat da bir erkek için anlamsiz ve çekilmezdir.
Mutlak kemal, Cenab-i Hakk’a mahsustur. Kadin da erkek de noksan ve kusurlu taraflari olan varliklardir. Kadinda bulunan bazi özellikler ve nitelikler erkeklerde; erkeklerde olan da kadinlarda yoktur veya zayif olarak vardir. Bu durumda, evlilik bagiyla bir araya gelen bir kadinla erkek birbirinin eksigini tamamlayarak daha mutlu, daha huzurlu, daha güvenli bir hayat yasama imkanina sahip olurlar.
Islam, Saadet asrinda kadinlara haklarini o günün sartlarinda tam olarak vermistir.
Bugün, haklar ve özgürlükler konusunda anlami ve içerigi olmayan bir esitlikten söz edip kadini erkekle yaristiranlar ona en büyük haksizligi yapmaktadir. Kadin-erkek birbiriyle yarissin, birbiriyle rekabete girsin diye degil birbirini tamamlasin, birbirine destek olsun diye farkli iki cins olarak yaratilmistir.
Tarikat ehlinin de kadin konusundaki görüsleri önemli ölçüde dini, ahlaki ve insani degere uygundur. Hangi kesimden olursa olsun, uç noktada olanlar, asiriya gidenler bizim için makbul ve muteber degildir.
Çok hassas bir konuda mühim bir dosya hazirladik. Buyurun birlikte okumaya.
Dünyadaki Sinavin Iki Baskahramani: Erkek ve Kadin
Prof. Dr. Ali Akpinar
Iki K meselesi. Kader ve kadin konusu, ilk dönemden itibaren ümmeti mesgul etmeye devam etmektedir. Bu, asla Islam’in bu iki konudaki açiklamalarinin yahut bu iki konuya dair getirdigi ilkelerin yetersizliginden degildir. Aksine konularin Kur’an ve Sünnet bütünlügü içerisinde dogru bir sekilde anlasilip saglikli bir biçimde hayata geçirilmemesindendir.
Bir kere su öncelikle bilinmelidir ki insan/beser, erkek ve kadinla birlikte insandir. Nitekim ilk insan yaratilmis, hemen akabinde esi yaratilmis, insanligin hayati erkek ve kadinla birlikte baslamistir. Ilk insan esiyle birlikte bir müddet cennete yerlestirilmis, daha sonra birlikte yasak çignenmis, birlikte dünyaya indirilmis, birlikte tevbeye siginilmis, birlikte affedilmis ve insanligin nesli kadin-erkek birlikteligiyle devam etmistir. Dünyadaki sinav, insan olarak, kadin ve erkek birlikte gerçeklesecektir. Bu anlamda Islam’a muhatap olma bakimindan erkek ve kadin birdir. Iki cinsin, fiziki bazi yönlerinin ve hayat sürecindeki bir kisim rollerinin farkli olmasi onlarin dine muhatap ve sorumlu olmalarina engel olmamistir.
Kadin Meselesi: Esitlik Degil Adalet
Prof. Dr. Selahattin Yildirim
Allah Tealanin kadin için takdir ettigi en büyük görev ve en serefli vasif anneliktir. Bir hadislerinde Resulullah Efendimiz söyle buyurmustur: “Cennet analarin ayaklari altindadir.” (Nesai, Cihad, 6) Hazret-i Peygamber bu hadisi, gazaya çikmak isteyen ancak yaninda hizmete muhtaç annesi bulunan bir sahabiye annesine hizmet etmesi için evinde kalmasini tavsiye ederken irad buyurmustur. Hadisin vermek istedigi ders, annelere hizmette kusur etmemek, onlara karsi son derece tevazu gösterip ayaklarinin altindaki toprak gibi olmaya çalismaktir. Dikkat edilirse hadiste cennet kadinlarin degil annelerin ayaklari altindadir buyurulmustur. Dolayisiyla kadin için en büyük ideal, bir çocuk dünyaya getirmek ve büyütmekten çok daha fazlasi olan metafizik bir durum olarak anneligin sirrina ve hikmetine erebilmektir.
Islam kadina annelik ile en büyük degeri vermisken günümüz Islam dünyasinda malesef artan bir hizla esitlik söylemi üzerinden kadin çesitli alanlarda istihdam edilmektedir. Bu da gayet tabii bir biçimde kadini asli vazifesinden uzaklastirmakta ve bu durumun yol açtigi menfi tesirler toplumun her kesiminde çesitli seviyelerde görülmektedir. Halbuki annelik vasfini kazanmis bir hanimefendi, evlendigi kocasini mutlu ederek evini sicak bir yuvaya dönüstürüp mamur ettigi gibi huysuz bir kadin ise yasadigi evi cehenneme çevirir.
Anne, Ilahi kudret eliyle genisletilmis rahmet kucagidir. Molla Cami Hazretleri söyle demistir: “Ben annemi nasil sevmem ki, o, beni dokuz ay karninda, uzun bir zaman kucaginda, ölünceye kadar da kalbinde tasimistir. Ona saygisizlik göstermekten daha asagilik bir sey bilmiyorum.” Babalarin taskinliklarini, çocuklarin usandirici hirçinliklarini eritebilecek fazilet cevheri anne kalbinden baskasi degildir.
Örnek Bir Kadin: Hazret-i Rabia Adeviye
Prof. Dr. Süleyman Derin
Maneviyat semamizin en önemli yildizlarindan birisi Rabia Adeviye’dir. Zengin ve köklü bir aileden gelmemesine ragmen Rabbine olan derin bagliligi, muhabbeti ve ibadetiyle erkeklerin bile önüne geçmistir. Bir rivayete göre kendisi esir edilmis ve efendisi onu takvasindan dolayi azat etmistir. Onun kölelikten kurtulusunu Feridüddin Attar Hazretleri söyle anlatir: “Rabia, daima oruç tutuyor, her gece sabahlara kadar ayakta namaz kiliyordu. Bir gece efendisi uykudan uyandi, bir ses isitti; dikkat edince secde halindeki Rabia’yi gördü, söyle diyordu: ‘Ya Rabbi! Biliyorsun ki gönlümün arzusu senin fermanina uymaktir, göz aydinligim ise dergahinda hizmet etmektir. Eger elimde olsaydi sana hizmetten bir an geri kalmaz, durup dinlenmeden hep sana itaat ve ibadet halinde bulunurdum. Ama sen beni bir mahlukun emri altina soktun, bu nedenle sana hizmetten geri kaliyorum!’ Efendisi dikkatle bakinca Rabia’nin basucunda asili bir kandil gördü. Kandil bir zincire bagli olmaksizin havada asili duruyordu. Ev tamamiyla nurla dolmustu. Bu kerametleri görünce efendisi kendi kendine, ‘O artik köle olarak tutulamaz.’ dedi. Sonra Rabia’ya, ‘Seni azat ettim, dilersen burada kal, hepimiz sana hizmet edelim, bunu dilemezsen gönlünün diledigi yere git.’ dedi. Bunun üzerine Rabia izin isteyip oradan ayrildi ve kendini ibadete verdi.”
Derler ki, bir gün bir gece boyunca bin rekat namaz kiliyordu. Zaman zaman da Hasan Basri’nin (ks) meclisine gidiyordu. (Tezkiretü’l-Evliya, Feridüddin Attar)
(Dosya yazilarinin tamami derginin Nisan sayisinda.)