Düserken mi, Yükselirken mi Insaniz?
Insani ve kainati kim yaratti, kime kulluk edecegiz? Bütün mesele burada. Elbette Allah yaratti. Bundan sonraki mesuliyet insanda. Akil verilmis, irade verilmis, kabiliyet verilmis, egri ile dogruyu ayirt etme gücü verilmis. Bütün bunlari görmezden gelip ve hatta inkar ederek yaraticisina karsi nankör olan insan acaba neyi elde edebilecektir?
Düstükçe düsecek hem burada hem de ahirette zillete düçar olacaktir. Hangi güç, hangi makam, hangi mülk insana yardimci olabilir ki?
Insan yaratildi; seytan ve nefs bir perde ördü önümüze. Ayagimiza çelme takmak, istikametimizden bizi ayirmak için sürekli pesimizde. Zor yokuslarla, agir imtihanlarla sinaniyoruz. Çünkü Rabbimize, cennete, sonsuzluga giden bir yoldayiz. Yine yardimcimiz Allah.
Tasavvuf düsüncesi insani yüceltmek, gönlünü yikamak, arindirmak, tertemiz bir niyet ve kalple Rabbine ulastirmak için cehdediyor.
Bati düsüncesi, sürekli insani hayvanlar âlemiyle özdeslestirme, insanin gönlünü görmeme çabasinda.
Bizler hem tarihin hem cografyanin kaderiyle de imtihandayiz. Ya elimizden tutulacak kaldirilacagiz ya da yuvarlandikça yuvarlanacagiz.
Insanin seref ve haysiyetini, onu en güzel kivamda yaratandan da daha iyi kim yüceltebilir? Insana, yasama biçimini peygamberlerden daha iyi kim ögretebilir?
Biz, canimizla da tenimizle de Allah’a aidiz. O’nun (cc) kuluyuz. Öyle yasarsak, halifesiyiz. Cennetler bizim için; cemalullah da. Ya aksi olursa, kulluktan ayrilirsak nefsimizle seytanin esiri olursak o zaman halimiz yaman.
Adem peygamberle baslayan bir mücadele. Hakk’in rizasini gözetenler Hak tarafindan gözetiliyor. Yolundan sapanlar basibos kaliyor. Kisa bir süre buradayiz; ömrümüzü hevaye, hevese, yele vermeyelim. Canimiz da tenimiz de O’nun (cc) yolunda olsun. Allah’in yoluna irsadin kaynagi Kur’an-i Kerim ve Resulullah Efendimiz. Onlardan yanan kandillerle, parlayan nurlarla kutlu mürsidler de bizlere kilavuz. Kabre insan olarak girebilmemiz için.
Agir, büyük, çetin bir imtihan. Allah, yar ve yardimcimiz olsun; akibetimizi, encamimizi hayir eylesin. Tek siginagimiz, tek çaremiz, tek kapimiz O (cc).
Çok kiymetli yazilarla insana, insanligi hatirlatalim istedik. Buyurun birlikte okuyalim, hatirlayalim.
Sufi Düsüncesinde Insan
Doç. Dr. Ibrahim Baz
Islami ilimler içerisinde, konusu insan olan tek ilim dali tasavvuftur. Bu nedenle klasik tasavvuf kitaplari okundugunda, modern psikolojinin anlamakta güçlük çektigi ve bir türlü tanimlayamadigi insana dair birçok hususun bu eserlerde detayli sekilde ele alindigi görülmektedir. Esasinda modern psikolojinin insani tanimasi ve tanimlamasi neredeyse imkansizdir. Çünkü Bati kaynakli bu psikolojinin ortaya çikmasinin ana nedenlerinden biri, kavgali olduklari dinlerine alternatif bir arayis ve insani tanima gayretidir. Halbuki insandaki ulvi ve bu dünya sinirlarina sigmayan duygu ve inançlari dikkate almadan, insani tanimak ve tanimlamak her zaman eksik kalacaktir. Iste bu nedenledir ki modern psikoloji, insani daha ziyade sorunlari ve negatif yönleriyle ifade etmeye çalismaktadir. Ego ve alt benlik denilen, insanin süfli tarafini merkeze alarak, onun üst boyutunu yani din ve deger boyutundaki hallerini yok saymaktadir. Daha da ilginç olani, psikoloji ilmi bütün dünyada çok yaygin hale gelmesine ve psikologlarin sayisinin artmasina ragmen, ruh sagligi bozuk insan sayisi hiç olmadigi kadar artmakta ve bir çözüm de bulunamamaktadir. Özellikle zenginlik düzeyi yüksek ülkelerde sayisiz insan, hayatinda bir anlam bulamadigi için intihar etmektedir.
Ahsen-i Takvim mi Esfel-i Safilin mi?
Prof. Dr. Süleyman Derin
Allah Teala bu âlemin en sirli varligi olarak insani yaratmistir zira insan bir yandan Allah’in yeryüzünde halifesi olma kabiliyetine, öte yandan da esfel-i safiline düsme potansiyeline sahiptir. Eger insan Rabbinin kendine verdigi kabiliyetleri O’nun (cc) ve Peygamberinin (sas) emrettigi sekilde gelistirirse halifetullah olma sirrina erisir, aksine Allah’in verdigi akli ve ruhani melekeleri kötüye kullanirsa hayvanlardan bile daha asagi bir hale düser. Nebe suresinde haber verildigi üzere o zor günde, “Keske ben de -hayvanlar gibi- toprak olaydim.” (Nebe, 40) diye içlenir.
Sufiler öteden beri insanin Hak katinda ne kadar kiymetli bir varlik oldugunu islerler. Mesela, Ibn Arabi’ye göre insan âlemin göz bebegi mesabesindedir. O, âlem-i kebirdir, kainatta ne varsa insanda da vardir. Mevlana’ya göre insan padisahin özel iltifatina ermis bir avci sahine benzer. Bu sahin padisahin koluna oturur, onun elinden beslenir; buna ragmen bazen nankörlük yaparak sahin padisahtan kaçar, gider bir yasli kadinin çadirina siginir. Yasli kadin o güzel kusun kiymetini bilmez; a canim senin kanatlarin amma da uzamis, annen sana hiç de iyi bakmamis, der, kanatlarini keser; tirnaklarin da çok büyümüs, der, tutar güzelim pençesini mahveder. Böylece sonsuzluk semalarinda süzülecek bu yüksek istidatli varligi yeryüzüne köle eder. Bu yüksek ruhlu kusun kiymetini ancak padisah bilir, baskalari degil.
Hazret-i Insan: Ellerimle Yarattim Canimdan Can Kattim!
Prof. Dr. Ali Akpinar
Hallak-i âlem, el-Haliku’l-bari olan, yaratan ve yoktan var eden yüce Rabbimiz, yaraticiligini göstermek istedi ve kainati yaratti. Önce yerler ve gökler yaratildi. Ardindan cansiz dedigimiz cemadat, nebatat ve hayvanat yaratildi. Melekler ve cinler de yaratilmis, kainat donatilmisti. Her sey hazirdi. Yeryüzü halifesini bekliyordu ve nihayet insan yaratildi.
Yeryüzü topraginin, asamalardan geçmis parçasindan yaratilan insana yüce Yaratici ruhundan üfledi ve insan canlandi. Yüce Allah’in ellerimle yarattim (Sad, 75) ve canimdan can kattim (Hicr 29; Sad, 72) dedigi insan yaratilmisti. O, önce yüce Yaratici’nin egitiminden geçti ve yüce Allah ona esyanin tüm isimlerini ögretti ve ilk insan Adem, meleklerle tâbi olacagi sinava hazirdi.
Herkesin huzurunda yapilan sinavi Hazret-i Adem kazandi ve melekler ona saygi secdesinde bulundular.
(Dosya yazilarinin tamami derginin Ocak 2020 sayisinda.)