TICARET VE ALIS-VERIS ALLAH’I UNUTTURMASIN
Iktisat; Arapça k-s-d kökünden gelir. Yolun
düzgün olmasi anlamindadir. Iktisat; ifrat ve
tefrit gibi iki ucun ortasindadir. Israf ve cimrilik
arasinda olan cömertlik gibi. Pervasizlik ve korkaklik
arasinda olan cesaret gibi. Furkan suresinin 67. ayet-i
kerimesinde Rabbimiz, “Onlar, harcamalarinda ne israf
ederler ne de eli siki davranirlar; bu ikisinin arasinda bir
yol tuttururlar.” buyurmaktadir. Her meselede oldugu
gibi ekonomi, iktisat, kazanç, harcama ve alis-veris
konusunda ölçü bellidir; orta yol. Ifrat ve tefritten
sakinmak ayni zamanda israf etmemektir. Mutedil
davranmak, adaletle hükmetmek, ortada ve dogruda
olmak da iktisattandir.
Iktisat sahasinin bilenlerinden birisi, para bir iman
meselesidir ve dinin ana konularindan biridir, diyor.
Vahiy, Arap toplumuna ve insanliga inmeye basladigi
zaman toplumun temel vasiflarina uygun olarak ticari
bir dille de hitap ediyordu. Örnegin; insanlarin amelleri
bir kitapta kayitlidir; mizan kurulur ve ameller tartilir;
her can isledigi ameller karsiliginda rehin tutulur;
amelleri uygun bulunursa ücretini alir; Resulullah’in
davasina destek olmak Allah’a borç vermektir; iman
etmek karli bir alis-veris yapmaktir gibi.
Resulullah Efendimiz söyle buyurmaktadir: “Insanin
kazandigi seylerin en degerlisi yetistirdigi evladi ve
hiyanetsiz olan alis-verisidir.” “Geçimini saglamak için
çalisan meslek ve sanat sahiplerini Cenab-i Hak sever.”
“Dogrulukla vasiflanmis tacir, kiyamet günü Allah’in
arsinin gölgesinde hararetten korunur.” “Helal lokma
aramak ve onunla karnini doyurmak cihat gibi sevap
kazandirir.” “Bir agacin yenilen meyvesi o agaci diken
için sadaka olur.” Hadis-i seriflerin tamami, Muhammed
Esad Erbili Hazretlerinin Kenzü’l-Irfan adli eserinde yer
almaktadir.
Insan gerek kendisi için gerekse de çolugu çocugu,
ailesi için ve gerekse de bütün toplum için çalismakla,
üretmekle kazanmakla mükelleftir. Tembellik, acizlik,
muhtaçlik, çalismadan kazanma hiçbir zaman ve hiçbir
biçimde övülmemistir. Bunun yaninda, çalisirken ve
kazanirken niyet ve ölçü vardir. Faydali olmak, aldatmamak,
dürüstlükten sasmamak, faizden kaçinmak gibi…
Kur’an-i Kerim tartiyi ve ölçüyü bozup da helak olan
kavimleri anlatmaktadir. Bizi aldatan bizden degildir;
bu temel ilkeyi Resulullah Efendimiz beyan etmistir.
Medine’ye hicretle birlikte ilk islerden birisi de çarsi
pazarin kurulmasi olmustur.
Tasavvufun her cografyadaki saglam dayanaklari, bize,
el emeginin, helal lokmanin bu yolda istikamet üzere
yürüyebilmek için ne kadar gerekli ve önemli oldugunun
sayisiz örneklerini sunmaktadir.
Rabbimiz, korkmamiz gereken kiyamet gününü hatirlatmakta
ve bugün için hazirligin ticaret ederken de,
alis-verise dalmisken de mümkün oldugunu beyan
etmektedir: “Ki, bu erleri Allah’i anmaktan, namazi
hakkiyla kilmaktan ve zekati vermekten ne ticaret alikoyabilir
ne de kazanma hirsi. Çünkü onlar kalplerin
ve gözlerin dehsetten dönecegi günden korkarlar.”
(Nur, 37)
Hayirlara vesile olmasi duasiyla, dosyamizi sunuyoruz.
SUFILER, NASIL KAZANIR, NEREYE HARCAR?
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Tasavvuf yolu, Islam’i, ihsan seviyesinde yasamak demektir, alis- veriste, komsulukta, yolculukta, ticaret, kültür, edebiyat ve zanaatlarda kisacasi insanlarin faaliyet gösterdigi her sahada sufiler kendi manevi düsüncelerine uygun olarak davranis biçimleri ve yasama modelleri gelistirmislerdir. Mesela Osmanli tarihi boyunca musikimizi, edebiyatimizi daha çok Mevleviler gelistirmistir. Öyle ki bestekar ve sairlerimizin pek çogu tekkelerde ve özellikle de Mevlevi tekkelerinde yetismistir. Evet, tasavvufun ana gayesi daha çok ibadet, hizmet ve manevi kemalat gibi hususlarda Müslümanlara yol göstermektir. Ne var ki Hakk’a vasil olma yoluna dahil olan bir salik ayni zamanda maddi bir âlemde yasamaktadir ve dünya içinde bulunmak, aile kurmak onlarin nafakasini saglamak durumundadir.
Sufilerin bu manada is hayati ile iliskisini daha çok fütüvvet ve ahilik felsefesi düzenlemistir. Bu sebeple zannedildigi gibi sufilik bir lokma bir hirka felsefesini yegane yasam modeli olarak ortaya koymus degildir. Bu kural daha çok maneviyat yoluna giren salikin isin basinda dünya isleriyle ugrasmamasi, manevi kemalata erinceye kadar ilgisini dagitmamasi için getirilmistir. Salik bir kere manevi olgunluga eristi mi bundan sonra tüm imkanlarini Allah yolunda kullanacak, hiçbir sey onu Rabbinden alikoyamayacaktir. Nitekim ayet-i kerimenin; ticaret ve alis-verisin Allah’in zikrinden alikoyamadigi erler, diye tarif ettigi kesim iste bu manevi kemale ermis kimselerdir. Belki bu ayetin Islam’a ve tasavvuf kültürüne yansimasi fütüvvet ve ahilik kurumlariyla daha canli bir hayat bulmustur. Sufiler maddeyi maneviyata, halka hizmeti Hakk’a hizmete çevirmenin sirrini bu kurumlarda ortaya koymuslardir.
HADISLER ISIGINDA TICARET AHLAKI
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Dogadaki hiçbir canli hayatini idame ettirebilmek için ihtiyaç duydugu hususlari tek basina temin edemez. Canliligin dünyadaki var olus sartlari buna açikça aykiridir. Bu durumun en bariz biçimde tezahür ettigi yerlerin basinda ise insan yasami gelir. Belirli bir toplum içinde ve onun parçasi olarak yasamak zorunda olan insan, diger canlilar gibi hemcinsleriyle yardimlasmak, is birligi içinde olmak daha da ötede is bölümü yapmak mecburiyetindedir. Esasen bu mecburiyet yalnizca bireyler arasinda degil günümüz sartlari söz konusu oldugunda toplumlar/kültürler ve devletler arasinda da ayni sekilde geçerlidir. Söz konusu is birligi ve yardimlasmanin çok sayida formundan söz edilebilir. Bunlar içerisinde en bilineni ticarettir. Ticaret kar amaciyla bir malin para karsiliginda ya da takas yoluyla alinip satilmasi seklinde gerçeklesen, taraflarin karsilikli talep ve kabulü esasina dayali mesru bir yoldur. Nitekim faizin haram olusuna karsin ticaretin mesruiyeti Kur’an-i Kerim’de açik bir biçimde söyle dile getirilmistir: “Allah alis-verisi helal, faizi haram kilmistir.” (Bakara, 275)
Bir insanin baskalari tarafindan üretilen mala ya da hizmete sahip olmasi hirsizlik, gasp, yagmalama gibi gayr-i mesru yollarla olabildigi gibi ticaretle -bedelini ödeyerek alis-verisle- veya mal sahibinin gönül rizasi ile hibe etmesi gibi mesru bir yolla da mümkündür. Dinimiz her konuda oldugu gibi burada da gayr-i mesru bütün ihtimalleri yasaklamis, mesru ve makbul her yolu ise tesvik etmistir. Nitekim bir ayette söyle buyurulur: “Ey mü’minler! Karsilikli rizaya dayanan ticaret disinda, birbirinizin malini aranizda haksiz olarak yemeyin.” (Nisa, 29) Bu yasaklama ve tesvik disinda dinimiz ayrica ticarette alici ve saticilarin haklarini korumak, aralarinda çikan anlasmazliklari önlemek, taraflarin haksiz kazanç elde etmelerine engel olmak için birtakim genel kurallar koymustur.
HELALDE BEREKET HARAMDA PISMANLIK VARDIR
PROF. DR. ALI AKPINAR
Rizik, canlilarin varliklarini sürdürmelerine yarayan bütün her seyin adidir. Kur’an’da yüzden fazla yerde geçen bu kavram ile hayatin temeli su ve gidalar yaninda din, hidayet ve nübüvvet gibi manevi nimetler de kasdedilmistir. Çogu ayetlerde rizik fiil olarak yüce Allah’a izafe edilmistir. Yüce Yaratici, rezzak-i âlemdir. Var olan her seyi yaratan ve yasatan, varliklarini sürdürmeleri için ihtiyaç duyduklari maddi ve manevi imkanlari lütfedendir. Insan hak etmek için gayret edecek, yüce Rabbimiz de halk edecektir.
Imtihan dünyasinda, insan mesru yollardan, helalinden rizkini kazanmakla yükümlüdür. Rizik temini konusu da insan için bir sinavdir. Yarattigi varliklari riziklandiran rezzak olan yüce Rabbimiz, rizik temini konusunda kullarini sinamaktadir. Rizik talebinde çogu yollar mesrudur, helaldir. Bu konuda haramlar sinirlidir. Sözgelimi karsilikli riza ile ticaret, alis-veris helaldir. Cihat yolunda elde edilen ganimetler helaldir. Avlanmak helaldir. Kadin için mehir, nafaka helaldir. Yakin akrabalar için miras helaldir. Gönül rizasiyla verilen hibe ve hediyeler helaldir. Ihtiyaç sahipleri için zekat, sadaka helaldir. Helal kilinan seylerde bereket, huzur ve sihhat vardir. Helal yollarla rizik temini çoktur ve herkese yetecek kadar boldur.
Buna karsilik terlemeden ve hak etmeden elde edilen kumar, gasp, hirsizlik, faiz haramdir. Aldatma, hile, eksik ölçmek ve tartmak haramdir. Fuhus, alkol, uyusturucu sektörü gibi günah yollarla elde edilen seyler de haramdir. Haramda bereket, hayir ve keramet yoktur. Haram isler, huzursuzluk ve pismanlik sebebidir.
TICARETIN VE ALIS-VERISIN TEMEL KANUNLARI
HAMZA TOPRAK
Imam Gazzali Hazretleri söyle buyurur: “Insanlar üç kisma ayrilir: Bir kisi var ki, dünya maisetiyle mesgul olmasi onu ahiretinden tamamen uzaklastirmistir. Bu kisi helak olanlardandir. Bir kisi var ki, ahireti kendisini dünya maisetinden alikoymustur. Bunlar, feyiz, bolluk sahibi kimselerdir. Fakat, itidale en yakin olan üçüncü kisidir ki, o da, ahiretini kazanmak için dünya ile mesgul olan, ikisini birden yürütendir. Bu, orta yol ve orta derecedir ve yollarin en iyisidir.”
Yüce Allah, Kur’an-i Kerim’de söyle buyurmaktadir: “Gündüzü ise geçim vakti kildik.” (Nebe, 11) “Arz içine sizin için nice geçim vasitalari koyduk. Ne kadar da az sükredersiniz.” (Araf, 10) “Hac mevsiminde Rabbinizin fazlindan ticaret istemeniz size günah degildir.” (Bakara, 198)
Resulullah Efendimiz su müjdeleri vermektedir: “Günahlardan bir kismi vardir ki, onlara ancak maiset talebi yolunda çekilen üzüntü ve yorgunluklar keffaret olur.” “Dosdogru tüccar, kiyamet gününde siddiklar ve sehitlerle beraber hasrolunur.” “Kim nefsini dilencilikten korumak, çoluk çocugunun nafakasini temin etmek ve fakir komsulara yardim etmek için helalinden dünyayi talep ederse, o kimse kiyamet gününde Allah’in huzuruna yüzü ayin on dördü gibi paril paril parladigi halde varir.” Hadis-i seriflerin tamami Imam Gazzali Hazretlerinin Ihya-i Ulumü’d-Din adli eserinde geçmektedir.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Agustos, 2018; sayi: 72; sayisinda.)